İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

7. Çanakkale Bienali Başlıyor

Birbiriyle kesişen ve etkileşen ilişkileri, iş birliklerini, paylaşımları ve iletişimleri odağına alan 7. Çanakkale Bienali “Takımyıldız / Constellation” başlığıyla 19 Eylül 2020’de başlıyor. Küratörlüğünü CABININ (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) ve Azra Tüzünoğlu’nun yaptığı bienalde, Agah Uğur Koleksiyonu’ndan eserlerin de dahil olduğu farklı kurgulara sahip, birbiriyle konuşan 4 ana serginin yanı sıra 6 aya yayılacak bir takvimde; sergiler, film gösterimleri, Çanakkale’den ilham alan yürüyüş rotaları, ses ve fauna arşivleri ile panel ve atölyelerden oluşan bir program sunulacak. Bienalin 2020 programı, güncel pandemi koşullarına uyarlanacak bir yapıda hayata geçirilecek.

Antik zamanlardan günümüze, gökyüzündeki yıldızların konumlarının tanımlanmasına yardımcı olagelmiş ve hayali sınırlarla birbirlerinden ayrılmış ‘Takımyıldızlar’ı bu yıl Eylül ayından itibaren Çanakkale’den görebileceksiniz.  “Takımyıldız / Constellation”  başlığıyla  19 Eylül 2020’de,  bir ay sürecek ana sergilerini açacak olan 7. Çanakkale Bienali  sergiler, film gösterimleri, Çanakkale’den ilham alan yürüyüş rotaları, ses ve fauna arşivleri ile panel ve atölyelerden oluşan bir programla 6 aylık bir döneme yayılacak.

Birbiriyle kesişen ve etkileşen ilişkileri, iş birliklerini, paylaşımları ve iletişimleri odağına alan bienalin küratörlüğünü  CABININ (Çanakkale Bienali İnisiyatifi) ve Azra Tüzünoğlu yapacak. Bienalde Agah Uğur Koleksiyonu’ndan  eserlerden oluşan, Azra Tüzünoğlu’nun küratörlüğünü üstlendiği bir sergi de yer alıyor.

Çanakkale kent merkezinde MAHAL, Korfmann Kütüphanesi, Kırmızı Konak gibi farklı mekânlar ile Troya bölgesinde gerçekleşecek sergilerden oluşan “Takımyıldız” hem CABININ’in harekete geçirmeyi ve görünür kılmayı amaçladığı iletişim ağına dair bir metafor, hem de birbiriyle ilişkili, dinamik sanatçıların bir araya gelmesinin bir temsili olacak; sergilenen eserlerde çizilen bağlantılar ve sonsuz çeşitlilikteki konfigürasyonlar arasından olası bir kümelenme sunacak.

7. Çanakkale Bienali, küresel Covid-19 pandemisi kapsamında gelişmelere bağlı olarak gerek görüldüğü takdirde; dijital ve çevrimiçi mecralarda içeriğini paylaşıma sunacak ve 6 aylık bir zaman zarfında farklı takvim ve mekanlarda sanat üretimlerini izleyiciler ve sanatseverlerle buluşturmanın koşulları oluşturulacak.

Korhan Başaran 7. Çanakkale Bienali
Korhan Başaran

“Neye Benziyor?”

CABININ tarafından “Takımyıldız” için kurgulanan “Neye Benziyor?” başlıklı sergi, görsel kültürün egemenliği altında insanlar-arası doğrudan diyalog yoluyla bilgi aktarma etkinliğinin giderek “zayıfladığı” günümüzde, iletişimin yöntem ve biçimlerini ele alan üretimlere odaklanıyor. Mahal’in yanı sıra Çanakkale merkezdeki değişik mekanlara yayılacak sergi farklı kuşaklardan uluslararası sanatçıların yanı sıra farklı uzmanların ve Çanakkale’den sanatçıların da katkılarıyla iletişim ile sanatın kesişim alanlarına yoğunlaşıyor. “Neye Benziyor?”, kültürün gerçekliği inşa etmesinin aracı olan simgelerden oluşan ortak mirasımıza odaklanan, en geniş çağrışım gücüyle sanatın simgesel dilinin ifade etme potansiyelleri üzerine düşünmeye ve üretmeye dair bir bağlam olacak. Gündelik deneyimin dışından ve ötesinden seslenerek gerçekliğin değişme, dönüşme, başkalaşma ihtimalini çağrıştırmayı, çelişkileri ve çoğul olasılıkları sezdirmeyi, simgeler yoluyla iletişim kurmanın, anlamlar üretmenin potansiyelleri üzerine konuşmayı hedefleyen CABININ bu sergiyle başlayacak etkinlikler kümesiyle, uzun soluklu ilişkiler, bağlantılar ve paylaşımlardan oluşan yapısını ortaya koymayı hedefliyor.

“Hasarlı veya Tahrip edilmiş: Kültür”

Azra Tüzünoğlu’nun “Hasarlı veya Tahrip edilmiş: Kültür”, başlıklı dört bölümden oluşan sergisi, sadece kadın sanatçıların eserlerine yer veriyor. İnsan bedeninin geçiciliği ile kültürel varlıkların kalıcılığı -ve aslında tam tersine odaklanan ilk bölüm,  ‘Tehdit altındaki kültür’e vurgu yapıyor. Sömürgeciliğin görünmez kıldığı eser hırsızlığı, patriyarkanın görünmez kıldığı kadın emeği ve sanat tarihini yazanların görünmez kıldığı periferideki sanat gibi tehditler görünür hale geliyor. Serginin “Bildiğimiz Dünya” başlıklı 2. bölümü ise bildiğimiz dünyanın sonuna işaret ediyor. Yaşadığımız zamana ve kalıntılarına -neredeyse müdahale edemeden baktığımız ‘gözlemci’ rolü, sanatçıların karanlık ve ironik eserlerinde görünür hale geliyor. Serginin “Reklamların Dili” adlı 3. bölümü de reklam dilini çalan/dönüştüren sanatçıların çalışmalarına odaklanıyor. 4. ve son bölüm ise Çanakkale içindeki bir dizi hareketi içeriyor. Günlük kentsel yaşama ‘ses’ üzerinden bakmayı amaçlayan ve somut olmayan kültürel miras olarak görülebilecek kentsel sesleri kayıt altına alıp arşivlemeyi hedefleyen bir projenin yanı sıra, Çanakkale’nin faunasına ve mimarisine dair araştırma, harita ve rotalar geliştirmeyi arzulayan atölye, konuşma ve yürüyüş programlarının sergiye eşlik etmesi planlanıyor.

“Hiç istemeden ama seve seve” – Agah Uğur Koleksiyonu

Takımyıldız başlıklı bienalin bileşenlerinden biri Agah Uğur Koleksiyonu seçkisi olacak. CABININ’in öneri/daveti ve Azra Tüzünoğlu’nun küratörlüğüyle düzenlenen  “Hiç istemeden ama seve seve” başlıklı sergi, Agah Uğur’un “yolculuğun kendisi varmaktan mühimdir*” mottosuyla tanımladığı koleksiyonculuk birikiminden seçilmiş eserlerle kurgulanıyor. Agah Uğur’un “oyun” teması etrafında yan yana getirilen eserleri, dünyanın kusurluluğu ve hayatın karışıklığı içinde, kendi ritim ve armonisiyle, geçici ve sınırlı bir mükemmellik sunan oyun alanına dahil oluyor. Eylemlerimizin içeriği derinlemesine bir çözümlemeye tabi tutulacak olursa, insanların bütün yapıp-etmelerinin yalnızca bir oyundan ibaret olduğu sonucuna varılabilir (Homo Ludens, Huizinga). Bu anlamda ‘oyun’ yaşamın saçma, dünyanın haksız olduğunu bilmesine rağmen kendi yaşamının ağırlığını taşımayı arzulamaktır. Ve oyun, her şeyden önce gönüllü bir eylem.’dir. Uğur’un Türkiye çağdaş sanatına ve 2000 yılı sonrası uluslararası video sanatına odaklanan koleksiyonundan bir seçki izleyicilerle buluşacak.

*“[Koleksiyonculuk] nesnelerle, onların işlevsel değerini, kullanılabilirliğini öne çıkarmadan, onların kaderlerinin görünümlerinin peşinde olmaktır. Bir koleksiyoncunun yaptığı en anlamlı büyü, tekil nesneyi büyülü bir çekim alanı içerisinde hapsetmektir. Nesne, bu alanda, son heyecanın, onu edinmenin heyecanı üzerinden geçerken donup kalır.”

Takımyıldız / Constellation Hakkında:

Takımyıldızlar, antik zamanlardan bugüne, gökyüzündeki yıldızların konumlarının tanımlanmasına yardımcı olagelmiş, hayali sınırlarla birbirlerinden ayrılmışlar. Her bir takımyıldızın benzetildiği karakterler etrafında mitolojiler türetilmiş. Dünyadan uzaya bakan insanın, çeşitli yakınlık ve uzaklıklardaki noktaları birleştirmesi sonucu oluşan takımyıldızlar, insanın yaşamı ve evreni anlamlandırma çabasının bir işareti olmuş. Öte yandan kültür sosyolojisi alanında başvurulan kavramlardan biri olan takımyıldız, “gerilimlere doymuş bir kümelenme etkisiyle düşüncenin deviniminde bir duraklama noktası” olarak tanımlanır (W. Benjamin’den aktaran A.K.Thompson). Bu keyfi bir nokta değildir ve imge, “geçmişin şimdiyle bir takımyıldızı içinde bir araya geldiği şeydir” (Susan Buck-Morss). Takımyıldız, farklı öğelerin, olguların, konumların birbirleriyle ilişkilendiği ve kesiştiği anlarda oluşan görüngüler ve bu anların potansiyelleri üzerine düşünmeye başlandığında kendini sezdiriyor ve varlık kazanıyor; olgulara değil yapılara işaret ediyor. Bu yönüyle sanat üretimlerinin hem birbirleriyle hem de sanat tarihiyle oluşturdukları kümelenmeleri de çağrıştırıyor.

Diğer taraftan Takımyıldız, gündelik dilde birbiriyle ilişkili ya da benzer insanlar ya da şeylerin oluşturduğu grup anlamını da yüklenmiş bir kavram. Bu anlamıyla CABININ’in 7. Çanakkale Bienali için oluşturduğu kurguya işaret ediyor. Günümüz sanatı odaklı ilişkiler, iş birlikleri ve bunlara eklemlenen mimarlık, arkeoloji, tarih ve ekoloji disiplinlerle etkileşimlerden oluşan CABININ’in yapısal stratejisini de tarif ediyor.

7. Çanakkale Bienali Füsun Onur
Füsun Onur

CABININ ve Bienal hakkında;

Çanakkale Bienali İnisiyatifi CABININ; farklı disiplinlerden, çeşitli sosyal kesimlerden kişilerin sanat odaklı ortaklaşması çerçevesinde faaliyetlerini sürdürüyor ve Çanakkale Bienali’ni çağdaş sanatın farklı toplum kesimleriyle diyalog kurma stratejilerini deneyen, deneyimleyen bir platform olarak konumlandırmayı, bu yolla Çanakkale’de günümüz sanatı için özgün bir bağlam ve bellek oluşturmayı, sanatın tam da bugün ve buradaki anlamı, işleyişi, işlevi ve potansiyelleri üzerine düşünmeyi amaçlıyor.

2020 yılının ilk aylarıyla birlikte hayatımıza giren covid-19 birçok belirsizliği de beraberinde getirdi. Yerelde örgütlenen, sanata, kültüre dair bir düşünce ve aktivite üretim platformu olan, sosyal fayda ve sorumluluğa dayalı çalışan CABININ – Çanakkale Bienali İnisiyatifi, bu süreçte de yerel, ulusal ve uluslararası bileşen ve dinamikleriyle diyalog ve iş birliklerini sürdürdü. Ulaşım, üretim ve bir araya gelme koşullarının değişken hale geldiği bu ortamda farklı stratejiler ve alternatifler planladı.

CABININ, bienale emek veren tüm gönüllü, paydaş ve destekçiler, Bienal Genç, Çocuk, Engelsiz ve Bienaldeyiz sosyal programlarının bileşenleri ve iki yılda bir çağdaş sanatın güncel örnekleriyle buluşan sanatseverler için özgün bir sanat deneyimi sunmaya; sanatçılara üretmek ve üretimlerini paylaşmak için yeni kavramsal ve mekânsal bağlamlar açmaya; bienalin Çanakkale kentinde hareket geçirdiği, dokunduğu ve etkilediği farklı sektör ve iş kollarıyla, arkeoloji, mimarlık, tasarım, sinema, edebiyat gibi disiplinlerle üretken ilişkiler geliştirmeye devam ediyor.

Azra Tüzünoğlu hakkında;

1982 yılında İstanbul’da doğan Azra Tüzünoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji yüksek lisansından “90’lı yıllarda Türkiye’de Çağdaş Sanat” teziyle mezun olduktan sonra, sanat eleştirmeni ve editör olarak çalışmaya başladı. Artist, Birgün, Radikal, Sanat Dünyamız gibi yayınlarda ve birçok sanatçı kataloğunda yazar olarak çalıştı. 2008 yılında ilk galerisi OUTLET’i kurarak, Türkiye 90 kuşağı sanatçılarının ilk galeri sergilerini düzenledi. 3 yıl içinde yurtiçi ve dışından 60 kadar sanatçının eserlerine ev sahipliği yapan yoğun bir program yürüttü. 2011 yılında PİLOT ve 2013 yılında alternatif sergi mekânı olarak kurguladığı CoPilot Galerilerini açarak, sanatçıların iddialı projelerini hayata geçirdi. Burak Delier, Ali Miharbi, Fikret Atay ve yeni kuşaktan Serra Tansel, Gözde Türkkan, İrem Tok gibi pek çok sanatçının solo sergilerini hazırladı. Pek çok ulusal ve uluslararası müze, sanat kurumu ve bienalle iş birliği içinde çalıştı, eserlerin önemli müze koleksiyonlarında yer almasını sağladı. Türkiyeli sanatçıların uluslararası görünürlüğü için çaba sarf etti. Galeride düzenlediği solo ve grup sergilerinin yanı sıra, ağustos ayında Pera Müzesi’nde açılan “Minyatür 2.0: Çağdaş Sanatta Minyatür” isimli uluslararası grup sergisinin küratörlüğünü ve aynı isimli kitabının editörlüğünü üstlendi.

Agah Uğur hakkında;

İngiliz Erkek Lisesi ve Birmingham Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun olan Agah Uğur, 1995’de Borusan Holding Genel Müdürlüğü görevini üstlendi. 2001 ve 2018 yılları arasında Borusan Grubu’nun CEO’luk görevini yürüttü. Halen Borusan Holding yönetim Kurulu üyesi olarak çalışmalarını sürdürmenin yanı sıra, Pegasus Havayolları ve Doğan Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışıyor. Profesyonel yöneticilik kariyerinin yanı sıra 15’ten fazla sivil toplum ve eğitim kuruluşunun yönetim ve danışma kurullarında başkan ve üye olarak görev aldı. Uğur, kurucularından olduğu ve Türkiye çağdaş sanatının uluslararası tanınırlığını ve bilinirliğini artırmayı amaçlayan ve bu doğrultudaki projelere karşılıksız destek veren Saha Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı görevlerini yürütüyor. 2009 yılından beri tutkuyla çağdaş sanat koleksiyonu yapan Uğur, Türkiye sanatının 70, 80 ve 90’lı yıllarına ait tarihsel öneme sahip eserlerinin de aralarında olduğu 250 kadar sanat yapıtını barındıran bir koleksiyona sahip. Son yıllarda uluslararası sanatçıların video eserlerini koleksiyonuna katmakta ve Why Not isimli koleksiyon mekânında sergilemekte. Cesareti, odağı ve bütünselliği için sorumluluk duyduğu ve kendisinden bağımsız bir misyonu ve hayatı olmasına inandığı koleksiyonunun gelişimi için çalışmakta. Fikrin, özgünlüğün ve anlatım şeklinin öne çıktığı ulusal ve uluslararası sanatçıların video, enstalasyon, ses, fotoğraf, obje ve hatta eserin ortada olmadığı, sadece ileride eseri yaratmaya yönelik hak bazlı fikirlerin söz konusu olduğu eserler koleksiyonunu oluşturmakta.

*** En üstteki görsel: Pınar Yoldaş

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir