Kendine has üslubu ile sanat severlerin beğenisini kazanan işlere imza atan Ali Elmacı, yeni sergisi “Kan Görünce Rüya Bozulur” ile Art On İstanbul’da sanat severlerle buluştu.
Gazete Sanat adına röportaj yapmayı teklif ettiğim Ali Elmacı, isteğimi kırmayıp, beni Yeldeğirmeni Mahallesi’nde bulunan atölyesinde ağırladı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Resim Bölümü mezunu olan sanatçının yeni sergisinin adı “Kan Görünce Rüya Bozulur” için hem sergi öncesi hem de sergi sonrası röportaj yaptık.
Sergi 9 Mart- 20 Nisan arasında Art On İstanbul’ da.
Sanatçının, sorduğum sorulara cevap verirkenki samimiyeti ve misafirperverliği ile güzel bir röportaj gerçekleştirdik. Şimdi, sanatçıyı ve yeni kişisel sergisini yakından tanıyalım:
Yeni serginizi bize anlatabilir misiniz?
– Serginin adı yaygın bir biçimde kullanılan bir deyiş olan “Kan Görünce Rüya Bozulur”
Ben bu sergide İsa’yı referans alarak dünün kutsalı ile bugünün kutsalını kıyaslıyorum. Yola Güney Amerika’daki kilise referans alarak çıktım. Bu resimlerde renkli, coşkulu bir anlatım var ama içinde bir o kadar da şiddet barındırıyor. Avrupa’daki kilise resimleri bu resimlerin yanında daha naif kalıyor.
* Örneğin Cuzco School
Referans aldığım İsa, aslında barışçıl bir insan ve ideolojisi de barıştır fakat İsa öldürülünce işin rengi değişiyor çünkü bu ideolojiye şiddet bulaştı. İsa, insanlık için kendini feda etmesiyle ideolojisini gerçek kıldı ama bu İsa’nın amacının çok dışındaki bir gerçeklik.
İsa kendisini feda etmesinin nedeni, insanlığın acı çekmesini istememesiydi bu durum günümüzde tam tersi bir hal aldı. Bugünün dünyasına bakarsak iktidarlar halktan onların yerine acı çekmesini isterler. Ben de bu durumdan yola çıkarak birkaç serilik iş yaptım.
Serginizde en dikkat çeken işlerden biri de “Yaralarımla Yaşıyorum V” oldu. Neden kanguru boksu? Anlatabilir misiniz?
– “Yaralarımla Yaşıyorum” serisindeki bu çalışmada, Emin Alper’ in “Tepenin Ardı” filminden referans alarak daha önce hiç görmediğiniz bir düşmanla mücadele etme durumunu sorguladım. Kanguru da tam olarak bu durumu yansıtıyor. İngilizler Avustralya’ ya gittiklerinde kanguruları gördükleri zaman ne olduklarını anlamadılar. İlk başta geyik mi insan mı diye sorguladılar ondan sonra bir çift kanguruyu alıp onları Avrupa’ da sergilemişlerdir. Daha sonra da kanguru boksları yapıldı. Yani daha önceden bilmediğimiz yabancı bir varlığı kendimize rakip seçip onunla mücadele ediyoruz.
“Yaralarımla Yaşıyorum ” serinizden bahsedebilir misiniz?
– Çarmıha gerilmiş İsa’ dan yola çıkarak bugünkü iktidarın bir portresini yapıyorum. İsa’nın yarası, verdiği mücadelenin izleridir. Tebaası için mücadele veren iktidarın delik deşik olmuş bedenleri ile hem yaralı ve mağdur hem de güçlü olan bir iktidarın portresini yansıttım. Örnek verecek olursak; yolda yürürken ağlayan bir insan gördüğümüzde bu durum dikkatimizi çeker belki yardım bile etmek isteriz. Fakat o yoldan her geçtiğimizde aynı kişiyi ağlarken görürsek bu durumun gerçekliğini sorgularız ve kandırıldığımızı hissederiz. “Yaralarımla Yaşıyorum” serisinde de anlatmak istediğim durum bu.
Son olarak ” Rabbim Beni Baştan Yarat” serinizden de bahsedebilir misiniz?
– Bu seri idollerden oluşan bir seri. Yaşanan ve yansıtılan hayatların tezatlığını Lady Gaga, Rihanna, Freddie Mercury gibi isimlerden yola çıkarak anlattım. Birilerine öykünerek yetiştiriliyoruz, hepimizin kafasında bir başkası olma hayali var. Bu serimde bu durumu anlatmak istedim.
Kendimizi keşfetmek yerine başkasına nasıl dönüşebilirim derdine düşmüş olan insanların sancısını bu seride bulabilirsiniz. Sosyal medyanın hayatımızda kapladığı alanın genişlemesi ile yaşadıkları hayattan kurtulup kendilerine dair hiçbir iz taşımayan hayatın hayalini arzulayan figürlerin ağızlarında tuttukları kağıtlarda benzemek istediği ünlülerin resimleri vardır.
Sergi öncesi yaptığımız röportajda da hem sanatçının atölyesini gezme hem de sanatçıyı tanıma imkanı buldum. Ali Elmacı, sanatçı kişiliği ve eğitimi hakkında sorduğum soruları cevapladı:
Kendinizi üç kelime ile anlatacak olsanız bu kelimeler hangileri olurdu?
-Bunu daha önce hiç düşünmemiştim, şair ya da yazar olsaydım hemen ifade ederdim ( gülüşmeler) Sevdiğim üç şeyden bahsedecek olursam bunlar hayvanlar, sanatım ve eş- dost olurdu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi size neler kattı?
– Eğitimimin temelini oradan aldım, resim yapmayı oradan öğrendim. Herkesin bir yeteneği vardır elbette, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bana bu yeteneğimi geliştirmemde yardımcı oldu.
5 numaralı atölyede Yalçın Karayağız’ ın öğrencisiydim. Yalçın hocadan çok şey öğrendiğim gibi arkadaşlarımla birbirimizden çok şey öğrendik. Birbirimizin hem hocası hem öğrencisi olduk ve birbirimize çok katkımız oldu. Eğitim sürecim çok özeldi ve bana çok şey kattı.
Sizinle ilgili okuduğum yazılarda, çevreniz sizden çok çalışkan bir insan diye bahsediyor. Çalışkan olmak için öz disiplin şarttır, kendi öz disiplininizi nasıl sağladınız?
– Bir eylem olarak resim yapmaktan daha çok sevdiğim bir şey yok, geceleri uyumadan önce bile resim yapmayı düşünüyorum. Bu öz disiplin kendiliğinden oluşuyor. Örnek verecek olursak; bir sporcunun yaptığı idmanlar gibi düzenli olarak yapınca öz disiplin oluşuyor ve işlere de yansıyor. Tabii bunda sevdiğiniz işi yapmanız da önemli bir faktör. Ben atölyemde çok eğlenceli zamanlar geçiriyorum ve atölyemden ayrıldığım zaman atölyemi özlüyorum. Hayatımda sıkıcı şeylere yer yok.
Bazen kişisel hayatımız ya da iş hayatımızla ilgili sorunlar yaptığımız işlere de yansıyor Picasso’nun “Mavi Dönem”i gibi bir döneminiz oldu mu? Olduysa bu durum çalışmalarınıza nasıl yansıdı?
–Açıkçası onun dönemi ile şimdiki dönem çok farklı, yaşam tarzı ve algı çok değişti ancak insanların hayatında elbette zorlu zamanlar olabiliyor. Öğrencilik yıllarım zordu. Ben öğrenciyken hem okurdum hem de çalışırdım. Zamanımın çoğunu resim yaparak geçirmek isterdim bu yüzden uykumdan ve sosyal yaşamımdan fedakarlıklar yaptım ve bu isteğimi gerçekleştirdim. Öğrenciyken, özgün işlerden ziyade teknik açıdan kendimi geliştiriyordum. İlk sergimin temasında öğrencilik döneminde yaşadığım zorluklar da vardı “Zenginler de Ağlar” “Miras Babadan Oğla Geçer” “Sana İnandım Sana Güvendim” serilerinin temasını gördüğüm ve yaşadığım şeylerle hazırladım.
Başarının sizin için anlamı nedir? Kendinizi hangi durumlarda başarılı hissedersiniz?
– Derdimi anlatabiliyorsam, bir projemi ortaya çıkarıp insanlara bunu anlatabiliyorsam veya gösterebiliyorsam kendimi amacıma ulaşmış sayarım. Karşı taraf bunu başarılı olarak algılarsa mutluluk verici olur ama kendi kendime ben çok başarılıyım demiyorum ve takdiri izleyiciye bırakıyorum.
Sanat Tarihinden kendinize bir hoca seçme şansınız olsaydı hangi sanatçıyı seçerdiniz?
–Buna iki örnek verebilirim. Otto Dix ve Caravaggio.
Ve son olarak, sizin gibi hayatını resim yaparak geçirmek isteyen Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerine tavsiyeleriniz nelerdir?
– Yeni nesil çok umut vaat ediyorlar. Asla pes etmesinler ve hayallerini gerçekleştirmek için daha çok çalışsınlar.
Yazımı sanat severlere bu sergiyi görmelerini tavsiye ederek sonlandırıyorum ve sorularımızı nezaketle cevaplayan sanatçı @alielmaci ‘ya teşekkürlerimi sunuyorum. Sanatla kalın.
Yazan: Elif Özcan
İlk yorum yapan siz olun