İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayşe Kaptan: Sahneden inerken eşsiz bir mesleğim olduğuna karar verip, yeniden yeniden aşık oluyorum.

Piyano eğitimine 1988 yılında burslu olarak kazandığı Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Piyano Bölümü’nde Maria Korecka Soskowska ile başlayan Kaptan, Fransa’da Ecole Normale de Music de Paris’i, Diplome’de Enseigment derecesiyle bitirdi. 2001-2005 yılları arasında gerçekleştirdiği  yüksek lisansını  yüksek şeref derecesi alarak tamamladı. Bu süreçte bir dönem Gülnara Aziz’in de öğrencisi olan Ayşe Kaptan, eğitim süreci boyunca Antonio Consales, Alain Lefevre, Edna Golandsky ve Sebastian Benda’nın ustalık sınıflarına katılma şansını yakaladı. 2012 yılında Premiro XV Concorso Internazionale di Esecuzione Pianistica “Vincenzo Scaramuzza” piyano yarışması finalist ödülü alan ve yurt içi ve yurt dışında birçok konser veren piyanist Ayşe Kaptan’la çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Mine Alpan: Ayşe hanım öncelikle değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum, bize kendinizden biraz bahseder misiniz?

Ayşe Kaptan: Teşekkür ederim. Kendimi bildim bileli müzik, hayatımda çok önemli bir yer tuttu. Çocukken bile müzik dinlediğim zamanlar, melankolik ve romantik olan ruhum kendine tatlı bir acı çektirmeye bayılırdı. Hep bir hayallere dalma halim vardı. Önüme çıkan her enstrümandan bildik bir melodi mutlaka yakalardım. Derken bir gün annem sayesinde (ben piyanom olmasını istediğimi bile bilmiyordum) eve piyano alındı ve ders almaya başladım. Eve gelen öğretmenlerimin de yönlendirmesi doğrultusunda Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, Piyano Bölümü’nü burslu olarak kazandım. Eğitim hayatım boyunca, yurt içinde ve yurt dışında çok kıymetli isimlerle çalışma fırsatım oldu. Lisans döneminde Nuran TAŞPINAR ve Marcella CRUDELI ile, lisansüstü programında Prof. Ersin ONAY ile ve sanatta yeterlik programında Emre ŞEN ile çalışarak, eğitimimi yine Bilkent Üniversitesi mezunu olarak tamamladım. Daha sonra İtalya’da Antonio CONSALES ile çalışma fırsatı yakaladım. Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli resitaller ve oda müziği konserleri verdim. 2015 yılından beri de Düzce Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Müzik Bölümü’nde doktor öğretim üyesi olarak görev almaktayım.

Piyano çalmaya ne zaman başladınız?

Annem eve piyanoyu aldıktan tam 2 yıl sonra, yani 11 yaşında. Dediğim gibi, o zamanlar piyano için yanıp tutuşmuyordum. Hatta piyanoya ilk ne zaman aşık olduğumu sormuş olsaydınız, Prof. Ersin ONAY’la çalışmaya başladıktan sonra cevabını verirdim. Yani 25 yaşımdan sonra.

Verdiğiniz ilk konserde neler hissettiniz?

Karma bir konserdi. Arka arkaya piyano öğrencileri olarak konsere çıkmıştık. Ortaokuldaydım o zaman. Frederic Chopin’in iki valsini çalmıştım. Çok heyecanlandığımı ve çalarken hızlandığımı hatırlıyorum. Bu ikisi bugün de pek değişmedi sanırım. Tabii ki tuhaf da bir duyguydu. O zamanki öğretmenim Margit OLAH, arkadaşlarım, ailem, herkes bir beklentideydi benimle ilgili ve ben ne çaldım, ne çalmadım hiçbir şey anlamadan indim sahneden. Öyle harika çalmamıştım ama kesinlikle kötü de değildi. İlk sahne ve konser şokunu atlattıktan sonra anladım bu işin hiçbir şeye benzemediğini. Bugün hala her konser öncesi son konserim olsun kararına varıp, sahneden inerken eşsiz bir mesleğim olduğuna karar verip, yeniden yeniden aşık oluyorum.

İlerleyen süreçte beste yapmayı düşünüyor musunuz?

Aslında küçük bir bestem var. Kuzenimin belgeseli için üç dakikalık bir beste yapmıştım, belgesele de çok güzel oturmuştu. Yine de bir daha denemedim çünkü bu işin eğitimini almış kompozisyon bölümü öğrencileri ve mezunları ve hali hazırda harika bestecilerimiz dururken, benim beste yapmam çok da anlamlı gelmiyor açıkçası.

Müzikteki en büyük tutku size göre  performans mı sergilemek? Ya da popüler bir eseri piyanoda çalmak mı?

Hangi eseri çalıyor olursanız olun, eğer bir konsantrasyon yakalayamazsanız tutkudan eser kalmaz. Performansı hakkıyla sergileyebilmektir esas olan. Bu bazen odada tek başınıza çalışırken da yaşanabilir, sahnede çalarken de. Siz sahnenin tadını çıkarmaya başladığınızda, seyircinin kalbi de sizinle atmaya başlayacaktır. Bana göre müzikteki tutkunun tanımı da, müziğin içine girebildiğiniz her andır.

Yaşamınızda üzerinizde etki bırakan bir kitap yada film oldu mu?

Kesinlikle oldu. Kitaplar daha ziyade özel hayatımla ilgili etkili oldular. Ama müzik bazında sorarsanız ilk olarak Fame dizisi, sonrasında ise Amadeus, The Piano, The Competititon ve en yakın tarihli olan Whiplash filmlerini sayabiliriz.

İşleriniz yolunda gitmediği zamanlarda en büyük motivasyon kaynağınız nedir?

Spor yapmak ve arkadaşlarımla buluşmak. Ama bazen sadece ve sadece piyano çalmak.

Hayranlık duyduğunuz ve örnek aldığınız bir sanatçı var mı?

Çok var tabii ki. Mesleğini saygıyla yapıp, adından sevgi ve saygınlıkla bahsettiren herkesi örnek alıyorum işin doğrusu. Ve bu anlamda ülkemiz çok değerli sanatçılara sahip olduğu için şanslı. Başarıları dünyaca kabul edilmiş İdil Biret, Gülsin Onay, Suna Kan, Gürer Aykal, Verda Erman, Ayşegül Sarıca gibi çok saygın müzisyenleri izleyerek büyüdük. Hepsi de müthiş bir hayranlıkla ve tabii ki örnek aldığım sanatçılar. Bu noktada, benim kuşağımın harika çocukları Fazıl Say ve Emre Şen’i de atlamak istemiyorum. Hande Dalkılıç da üzerimde çok emeği olan, kendime örnek aldığım piyanistlerimizdendir.

Yakın zamanda bir konseriniz var mı?

Kesin tarihleri şu anda belli olmamakla beraber, birkaç şehirde resital vermek üzere hazırlık yapıyorum.

Son olarak şunu sormak istiyorum  başarılı bir piyanist olan “Ayşe Kaptan”ın sanat adına yürüdüğü bu yolda hedefi ne?

Öncelikle bana tanımış olduğunuz bu fırsat için size çok teşekkür ediyorum. Diyorum ki, tek bir hedef ve tek bir yol yok. Sanat adına bir gün, bir öğrencimin aklına ve ruhuna hitap edebiliyorum, bir başka gün seyirciyi mutlu edebiliyorum veya bambaşka bir gün bir dosta uzanabiliyorum, bazen de bir kediye ya da kuşa. Sanatta, özünde samimiyet barındıran her ifade şekli zaten hedefine ulaşmak üzere yola çıkmış demektir. Sevgiyle ve emekle yapılan diğer her şey gibi.

8 Yorum

  1. Metin Okutan Metin Okutan 28/11/2019

    Sevgili Ayşe Kaptan bu ülkenin çok değerli piyano sanatçılarındandır.Örnek alınması gereken prensipleri ve çalışmaları vardır.İlgi ve alaka ile kendisini takip etmeye devam etmekte olup ülkemizde Ayşe Kaptan gibi değerlerin kıymetini daha fazla bilinmesi umudu ile sevgilerimi sununarım.

  2. Elif Candan Pamuk Elif Candan Pamuk 28/11/2019

    Güzel arkadaşım Ayşe,içtenlikle anlatmış.Her cümlesini severek,bitmesin isteyerek okudum.Yolu açık,alkışı bol olsun..

  3. OKTAY KAPTAN OKTAY KAPTAN 28/11/2019

    Çok başarılı bir röportaj olmuş. Sevgili kızımın bu işte bu kadar gelişip olgunlaştığını fark edemediğim için kendimden utanıyorum. Onun konserlerini izlerken, en heyecanlı seyircinin ben olduğumu da biliyorum.
    Güzel kızıma başarı ve de mutluluklar diliyorum.
    Selam ve sevgiler.

  4. ilker hocaoğlu ilker hocaoğlu 28/11/2019

    Başarılarıyla iftihar ettiğimiz Ayşe Kaptan ülkemizi temsil görevinde de üzerine düşeni yapacaktır.

  5. Emre Şen Emre Şen 28/11/2019

    Ayşe’ciğim çok zevk alarak okudum ve ayrıca da çok teşekkür ederim:) Tam senin gibi, iç açıcı ve doğal bir röportaj olmuş. En fazla da sonuna bayıldım! Çok sevgiler

    Emre

    • Hande Dalkılıç Hande Dalkılıç 29/11/2019

      Sevgili Emre Şen, yorum kısmına yazacağım her şeyi yazmış bile kelime kelimesine! Aynı kuşak aynı algıda..
      Ne güzel bir röportaj ve mutluluğu yansıtan müzik yaşamı. Çizgisinden ödün vermeden doğal. Çok kutluyorum Ayşe’ciğim, paylaşımın ve güvenin için ayrıca çok teşekkür ediyorum.

  6. Gülderen Kızıldere Gülderen Kızıldere 30/11/2019

    Röportaj
    I okurken tanıdığım, sıcak samimi Ayşe hocayı dinledim sanki, müzik yaşamında hedeflerine mutlulukla ve sevdiğin piyanonla kavuş canım????????

  7. Güldem Afyon Güldem Afyon 30/11/2019

    Ayşecim aynı sen gibi samimi, sıcacık bir röportaj olmuş. Başarılarının devamını dilerim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir