Epeyce önce, ressam Richard Dadd üzerine yazarken, onun bir eseri üzerine de yazacağıma söz vermiştim. Biraz gecikse de, sözümü tutuyorum. Bu tablo Richard Dadd tarafından resmedilmiş, İskoç bilim insanı Sir James Morison’u bize gösteriyor.
Morison, uzun süre Dadd’ın tedavisiyle uğraşmış bir doktor. Dadd ve Morison’un yaşadıkları 19. yüzyıl ortalarında, psikiyatri bağımsız bir tıp dalı olarak henüz yeni kabul ediliyordu. Akıl hastalarının tedavisi hâlâ yadırganan bir çabaydı. Tedaviden anlanan, akıl hastasının genellikle ilelebet bir kuruma kapatılmasından ibaretti.
Akıl hastalarıyla ilgilenen doktorlara dönem İngilizcesinde verilen ad yeterince açıklayıcıdır: Alienist! Akıl hastası insan sınıfına girmeyen bir yaratık, dilimiz deyimlerinden biriyle hilkat garibesidir. Yarı hapishane denebilecek akıl hastanelerinde çalışan doktorlar da, toplum gözünde pek sağlam ayakkabı sayılmazlar – bu temelsiz önyargının günümüzde tamamen yok olduğunu söylemek mümkün mü?
İlgideğerdir, James Morison bu önyargıyı bir yanıyla besler. Gençliğinde sanrılar görmüş, hayallerinin peşine takılıp evinden kaçmaya çabalamış biridir. Bu açıdan bakıldığında, hastalarıyla duygudaşlık kurmadan öte özdeşleşme sağlayabilen biridir. Sonuçta mesleğinde başarılı olduğunu Sir unvanını kazanmasından anlayabiliriz.
Gel gör ki, Morison da yıllar yılı yabancılık çekmiş, öteki olarak bakılmış bir doktordur. Çünkü İskoçtur, İngiltere’ye taşradan gelmiş bir yabandır. Bu anlamda, “alien” olmanın ne anlama geldiğini meslek yaşamında deneyimlemiştir.
Dadd’ın tablosunda Morison’un yüz ifadesine bakalım: Tam kabul görmemiş bir meslekte, üstelik dışlanmayı yaşamış birini görmüyor muyuz? Yorgunluk, bezginlik, hatta belki vaz geçmişlik okunuyor yüzünde. Bu tablonun resmedilişinden kısa süre sonra İskoçya’ya döndüğünü biliyoruz, bilmesek de yılgınlığını sezmemek mümkün mü?
İşte burada Dadd’ın hastalığını anımsamanın zamanıdır: Büyük olasılıkla ısmarlanmış bir tablo bu. İster Dadd’ın aklının nasıl çalıştığını anlayabilmek için istenmiş olsun, isterse başına gelenlere karşın hâlâ ününü koruyan bir ressamın elinden çıkmış bir tabloya sahip olmak için yaptırılsın, Dadd’dan bu tabloyu yapması istenmiştir.
Dadd, toplumsal koşullanmaların dışına çıktığı için, hiçbir uyarlamaya sapmadan Morison’u resmetmiştir. Fincancı katırlarını ürkütme düşüncesinden uzak ve dürüst bir bakıştır bu: ne görüyorsa odur tablodaki! Biz de bu sayede Morison’un yaşadıklarını tarihçelerden öğrenmekle kalmaz, onun duygularını en azından sezebiliriz.
Bir de şu: Dadd’ın çok önceleri resmettiği bir tablo var. Daha genç bir adam tablodaki. Pekiyi, ayrıntılara özenle bakalım. Sadece yüz değil, giysilerden mendil gibi aksesuarlara dek, Morison’un gençliği değil mi? Öyleyse, kışkırtmak için ahret sorusu: Dadd, Morison’un birden çok tablosunu mu yaptı, yoksa aklındaki o adamı, hep aynı kişiyi mi çiziyordu?
19/10/2020 tarihinde yayınlanan Richard Dadd yazısı için tıklayın.
İlk yorum yapan siz olun