İlk bakışta bir bilim insanı notlarıyla hemhal olmuş diyebiliriz ama tablonun adı bize başka bir hikâye anlatıyor: o gördüğümüz defter yığınları ancak alacak-verecek hesaplarıyla dolu olabilir.
Işık, bize neye dikkat etmemiz gerektiğini buyuruyor. Bir mum var tabloda, adamı ve çevresini görmemizi sağlayan. Odanın kalanı karanlık, loş bile denemeyecek kadar karanlık. Odakta sarraf, paraları ve sayısız defteri var.
O da adamın mesleğini başka bir yönden anlatıyor bize: mum satın alamayanın karanlıkta oturduğu bir çağdayız. O çağda, mum ışığında hesap kitap peşine düşen, para saymaya girişen bir adama bakıyoruz. Nedir, bilemiyoruz, yüzünü ışıtan mum mu, yoksa paranın sıcaklığı mı?
Elbette şunu da unutmadan: mum aydınlatır, beri yandan karartır da; isi her şeye siner, yağlı karaya boyar, silmeyle çıkaramazsınız. Haydi, bunu bir de bizim “para elinin kiri” diyen darbımeselimizle birlikte düşünün!
Adamın zenginliğini eline aldığı, önüne koyduğu birkaç sikkeyle sınırlamayın. Hemen yanı başındaki keselerde ne var dersiniz? Fasulye mi? Ya arkada, karanlıkta kalan, kapağı açık dolabın içindeki torbalarda?
Pekiyi, adam neden elini mumun önüne tutuyor, ışığından bizi yararlandırmayacak denli hasis olduğu için olabilir mi? Gece vakti zenginliğini bir daha, bilmem kaçıncı kez sayan bir adam bu, neden olmasın. Beri yandan çok daha kolay bir açıklama var: Ola ki odanın içinde bir yel peydahlanır da mum ışığı titrerse, maazallah göz yanılır, hesaplar şaşar – asla göze alınamayacak bir tehlike!
Bir sarrafın mumuyla ilişkisi, tüm zenginliğiyle ilişkisini anlatan bir gösteren olarak betimlenebilir!
İlk yorum yapan siz olun