Alfred Jarry 1873’de bugün doğmuştu. 34 yaşında öldüğünde henüz sınırlı bir çevrede tanınıyordu ama zamanla dâhi olarak kabul edilecekti.
Rus hikâyeciliğinin Gogol’ün Palto’sundan çıktığı söylenir ya, 20. yüzyılın öncü edebiyatı Jarry’nin Kral Übü oyunundan çıkmıştır. Jarry, Uyumsuzluk Tiyatrosu adını verdiği kopuş estetiğini özel yaşamında da uygulamıştı: bisikletiyle özdeşleşmiş bir bohem, ölümüne içen bir alkolik, patafizik adıyla bilim dalı yaratacak denli hayalperestti. Kısacık yaşamında öyle büyük etki yarattı ki, Dadacılar ve gerçeküstücüler onu usta bellediler, en büyük hayranlarından biri de Picasso’ydu.
Başyapıtı Kral Übü’nün açılış repliği, “Merdre” idi. Lisanımünasiple çevirirsek, ancak dışkı diyebiliriz! Übü karakterini 15 yaşındayken, lise öğretmeninden ilham alarak yarattı. Übü’ye model olan fizik öğretmeni aslında çok iyi niyetli ama beceriksiz ve sakar biriydi. Übü’nün gerçeklik sınırlarını zorlayan kötülüğünü anlaşılmaz kılan, söz konusu öğretmenden gelen bu özelliğidir zaten: Übü çam devirme üstadıdır. Fakat kıyıcı kötülerdendir, kötülüğü insaf sınırlarını geçer akıl-mantık sınırlarını zorlar.
Önce kukla oyunu için tasarlanmış bir kahramandı ama Übü ünlü oyundan başka oyunlar ve metinlerde de boy gösterdi. Yok edilemez, ebedi bir temel taşı olarak Jarry’nin eserini biçimlendirdi. Bir yanıyla Gargantua’nın soyundan gelir Übü ama onu tersyüz eder: yozlaşmış bir devdir.
Übü’nün ilk sahnelenişinde, seyirciler ilk dakikalarda protesto edenler ve alkışlayanlar olarak ikiye bölündü. Oyun tartışmalar nedeniyle sık sık kesintiye uğrasa da zar zor tamamlandı. Nedir, Jarry’nin ölümünden sonraya kadar bir daha hiç sahnelenmemek üzere uykuya yatırıldı. Günümüzde en büyük tiyatro klasiklerinden biri sayılıyor.
Kral Übü’nün temel sorusu şudur: Katıksız kötülük, ahlaksızlık, daha doğrucası ahlaktanımazlık mümkün müdür? 20. yüzyıla bakıldığında, Jarry’nin sorusuna verilecek yanıt, aşağı yukarı bellidir.
Jarry, tıbbi nedenlerle askerliğe uygun bulunmadı, “çürüğe ayrıldı”. Tahminen bu konuda hiçbir özel çaba harcamamıştı, sivil yaşamda nasılsa öyle, doğal haliyle davranmayı sürdürmüştü.
Doğal hali neydi, diye sorulabilir.
Gerçek bir bohemdi. Nedir, bohemliği derbederliğin sınırında yaşardı, çoğunlukla haneberduş görünümündeydi. Üstelik iflah olmaz bir alkolikti: Apsenti “Yeşil Tanrı” olarak betimler, bisikletiyle tanrısına saygı turları atardı. Bu resmigeçitlerde kesinlikle sarhoş olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Ve tabii ki bisikleti: şehirde bisiklet kullanmanın öncülerindendi. O yıllarda çok garipsenir, bisiklet sevdası bohemliğinin bir bileşeni olarak görülürdü. Zaman bisiklet konusunda da Jarry’den yana çalıştı.
Bir de patafizik var elbette, Jarry’nin önerdiği bilim dalı. Patafizik, hayali çözümler bilimidir. Kendi deyimiyle, metafizik nasıl fiziğin ötesine uzanırsa, patafizik de metafiziğin ötesine uzanmaktadır. Bu bilim dalının amacı, istisnaları yöneten yasaları incelemektir. Jarry peşi sıra katakimyayı da eklemiş ama o bilimi geliştirmeye ömrü yetmemiştir. Günümüzde bilim adına konuşan şarlatanlara bakıldığında, patafizik hiç olmazsa zararsız görünüyor.
Jarry’nin ölüm nedeni, verem olarak kayıtlara geçti. Alkol alacak parayı denkleştiremeyince eter için biri için şaşırtıcı olmasa gerek. Zamansız bir ziyaretçiydi: Günümüzde yaşasa, ortalığı kasıp kavuran bir sosyal medya fenomeni olurdu.
İlk yorum yapan siz olun