Alman şair Heinrich Heine 1797’de bugün doğmuştu. Onu tüm dünya, “Eğer bir yerde kitapları yakıyorlarsa, orada eninde sonunda insanları da yakacaklardır!” sözüyle anımsar. Heine’nin bu sözü, Nazi yönetiminde işlenen insanlık dışı suçlar için kâhince bir öngörü olarak algılanmıştır. İşin acı tarafı, Heine bu hoyrat davranışları yaşarken deneyimlemişti.
Heine bir yanıyla kolay okunan şiirler yazmıştı. Çağının sanatçıları, onun şiirlerinden yola çıkarak besteler yaptılar – bir kitabına Şarkılar Kitabı adını vermesi rastlantı değildir. Diğer başyapıtı Seyahat Tabloları da aynı şekilde müzikal yapı taşır. Seyahat Tabloları’nı izlenimci yönden bir gezi
kitabı olarak okumak da mümkündür, Heine’nin şiiri yan okumalar açısından zengindir.
Ünlü bir şairdi ama mutlu muydu, tartışılır. Romantizm sonrasındaki biraz çaresiz, biraz hırçın kuşağın tipik bir üyesiydi. Goethe ve Schiller gibi dev yazarların önerdiği Aydınlanma tasarımının dünya işlerine gerçek bir çözüm getirmediğinin farkına varmış bir kuşaktı bu. Heine, bu hayal kırıklığı çağını alaycılıkla, itiraf etmeli ki epeyce acıtıcı bir alaycılıkla yansıtmayı seçti.
Duyarlıydı: toplumun hissettiklerini hemen ayırt ediyor, hiç çekinmeden şiirlerinde işliyordu. Bu nedenle sürgünler ve yasaklamalarla örselenmiş bir yaşam sürdü. Kitapları sık sık yasaklandı, henüz yaşarken anadilinde okunmadığı bir süreç oldu. Bu sürecin nedenleri, günümüzden bakıldığında gülünç görünebilir: Örneğin Paris’e yerleşip Fransız devletinden emekli aylığı alması, Alman oluşunun sorgulanmasına yol açtı, oysa Alman dilinin seçkin şiirlerini yazıyordu.
Son yılları küskün ama yine de verimliydi: Ünlü olduğu yılların tersine daha içedönük, insan var oluşunu sorgulayan, ne yazık ki dilimize tam olarak çevrilmemiş şiirler yazdı. Bu dönemini bilmesek, uçarı bir dünya adamı der geçerdik, değildi.
Ülkesinde ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra değeri teslim edildi – pek çok Avrupa ülkesinin epeyce gerisinden gelerek. Berlin’de bir anıtı var, klasik ama güzel bir heykel. Kaidesinde tam da Heine’ye özgü şu sözler kazılı: “Bir düşünceyi kavramıyoruz, ancak düşünce bizi yakalayıp köleleştiriyor ve bizi arenaya doğru kırbaçlıyor; böylece gladyatörler gibi, o düşünce uğruna mecburen savaşıyoruz.” Bu sözleri istihzayla gülümseyen bir Heine sureti altında okumak da, tam şaire yaraşır bir kara mizah.
İlk yorum yapan siz olun