Her insan geçmişinin yükünü omuzlar, bazıları o kadar şanslıdır ki karşısına alıp yüzleşir onunla. Bazılarıysa ondan kaçmakta bulur çareyi, belki hiç karşılaşmaz. Geçmişin getirdikleri illaki bir şeyler götürür insandan ancak almayı da bilmeli bir şeyleri ondan. Çaresiz sanılan dertler çözülmeli, korkularla yan yana gelinmeli hatta çirkinliklerle barışılmalı ki güzellik çıksın ardından. Tüm bunlar arasında sıkışıp kaldığımız güzellik kalıplarını yerle bir etmeye hazır mısınız? İlk romanında bir şehirde kalmanın mücadelesini veren bir genci anlatan, oluşturduğu kahramanların derdini dert edinen Ceren Ceran’ın ikinci kitabı Çirkin Kadınlar İçin Hayatta Kalma Rehberi Masa Kitap etiketiyle raflarda yerini aldı.
“İnsan kendi derdine gömülünce görmüyor, duymuyor başka acıları, oysa acılara el vere vere belki de hepsini ortadan kaldırabiliriz.” (Sayfa 109)
Ceren Ceran, ilk romanının aksine bu sefer bir kadın hikâyesiyle karşımıza çıkıyor. Çirkinlik tabusuyla mücadeleye girişen, çirkin olduğu konusunda kendine bakamaz hale gelene kadar defaatle ısrarcı olan Peri’nin toplum içinde de kendine yer bulamaz oluşunu anlatıyor. Bu çirkinliği üstlenerek bunun gibi problemleriyle yüzleştirme gayretiyle okuru, kendini sevmeye, hayatı yaşamaya ve etraftan kopmamaya teşvik ettiren bir rehber edasıyla bizlerle dertleşiyor.
“Hep hayatın gözlerinden kaçmayı seçersen bir gün bakarsın görünmez olmuşsun. Oysa insan sahne sırası kendine geldiğinde kendini hatırlatmalı, ‘Ben de buradayım!’ demeli.” (Sayfa228)
Ceren Ceran, romanda iki paralel hikâye işliyor. Peri’nin çirkinliği üzerinden ilerleyen roman, paralel olarak işlenen “Peri Masalı” bölümlerinde bu çirkinliğin ve ailede süregelen sevgisizlik, narsisizm, toplumsal beklenti gibi konuların temelde dayandığı noktayı anlatıyor. Sevgisizliğin, fazla beklentinin, nefretin, dışlanmanın, değersizliğin insanı zamanla eriten, suçluluk hissettiren, yıpratan bir hal aldığını Peri üzerinde gösteriyor yazar okura. Biz de bir insanın toplum içinde barınabilmesinin, yer edinebilmesinin önce ailede başlayan bir süreç olduğunu, kendiyle barışmasıyla bu topluma adapte olabileceğini ve duygusal olarak beslenmeyen insanın toplum içinde kendini nasıl soyutlayabildiğini okudukça anlıyoruz.
“Sana bu dünyanın kendini çirkin hissettirmesine izin verme.” (Sayfa 146)
Sanat yönetmeni olan Peri, bir ajansta çalışmaktadır. Hafta içi işine hafta sonu da ilçedeki evine giden Peri’nin aile ilişkileri onu içine kapanık biri haline getirmiştir. Çok başarılı olan, çok güzel resim yapan Peri’nin hayatında onu anlayan ve anlatan tek şey fırçalarıdır. Annesi baskın bir karakterdir, babasını da Peri’yi de susturmayı bilir. Her zaman “ben” diyen biriyle baş etmek zordur, ona kendini sevdirmek daha da zor… Hele ki çirkinsen. Peri de bu çıkmazın içine düşmüştür.
Peri gün gelir bu çıkmazdan kurtulmak için mücadeleye girişir. Bu mücadelede yanında olan insanlar onu daha da cesaretlendirir. Bu mücadele içinde okura kendi “hayatta kalma rehberi”ni sunar. Geçmişiyle yüzleşmesi, kendiyle barışması, annesini kabullenmesi gerekir Peri’nin. Bir de kendini bırakması hayata… Toplumun değer yargılarından biraz arınarak, çirkinliğe biçtikleri payı kendi üzerine alınmayarak çözecektir bunu. Kendi rutinine, kendi benimsediği değerlere tekrar bakıp yeniden bir hayat kurmaya çalışır. Zihnine yerleştirdiği fikirlerden oluşturduğu putları tek tek yıkar.
“‘Hayır dersem dahil olamam,’ dediğin yere, asıl hayır demeden dahil olamıyorsun. Hayır demek, ‘Ben de buradayım!’ demek aslında.” (Sayfa 92)
Peri’nin yaşadıkları, tüm kadınlara ilham olacak nitelikte. Toplumsal normlar içinde yer edinemeyen, aykırılaşan, dışlanan, tabular içine hatta kalıplara sığdırılmaya çalışılan, türlü hakaretlere maruz bırakılarak var oluşunu sorgulamaktan aciz kalan, kendi ve diğerleri arasında debelenip giden kadınlara rehberlik ediyor Peri. O da kendi rehberliğini yaparken içinde yüke dönüştürdüğü pek çok fikri atlattığında huzura kavuşuyor ve o zaman anlıyor ki her şey bizim anladığımız ve algıladığımız kadar aslında. Biz başkalarının düşüncelerinde -bu ailemiz bile olsa- ne kadar uzun süre durursak o kadar kendimize yabancılaşırız. İşte Peri de kendine yabancılaştığı yerde tutuyor kendi elinden, böylece gerçek benliğine sarılıyor sonunda.
“Yaşanması gereken her şey yaşanacak, senin olan kalacak, olmayanlar çekip gidecek, korkma.” (Sayfa 136)
Kendini sevmeye başladığı anda başlıyor hayat insan için. Kendi fikirlerini idrak ettiğinde, içselleştirdiğinde, kabullendiğinde ve benliğini olabildiğince sağlam kurduğunda. Peri de bu yaşam için verdiği mücadelede muvaffak oluyor. Dilerim tüm kadınlar bu dengesizlik içinde bir denge bulur kendine, tıpkı Peri gibi. Çirkin Kadınlar İçin Hayatta Kalma Rehberi her birimize tatlı öğütleriyle destek veriyor.
Yazan: Nur Oğuz
İlk yorum yapan siz olun