20. yüzyılı görsel sanatlar üzerinden okursak karşımıza çıkan en önemli isimlerden biri Mihri Hanım olur. Bu çalışmamda Mihri Hanım’ ı modernleşen Türk kadını kimliği ile incelerken sanat alanındaki başarılarını da inceledim.
7 Mart- 9 Haziran arasında Salt Galata’ da “Mihri: Modern Zamanların Göçebe Ressamı” sergisinde tanıtılan Mihri Hanım üzerinden 19. yüzyıl sonunu ve 20. yüzyılın başını değerlendirdim. Prof. Dr. İlber Ortaylı’ nın “En Uzun Yüzyıl” diye tanımladığı 19. yüzyılda değişen dünya düzenini ve bu değişimin bir sonraki yüzyılı nasıl etkilediğini araştırdım. Hiç kuşkusuz bu değişimlerden birini de kadınlar yaşadı. Değişen dünya düzeninde, Mihri Hanım üzerinden okuma yapmayı uygun görmemin sebebi Mihri Hanım’ın 19. ve 20. yüzyıla şahit olmasıdır. Gelin, değişen dünya düzeni ile birlikte gelişen Türk kadınını birlikte tanıyalım:
Modernleşmeyi Türkiye toprakları üzerinden değerlendirecek olursak, Batıyı tanıma ve ona uyum sağlama süreci Tanzimat döneminde kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır. Tanzimat Fermanı ile başlayan modernleşme süreci; Cumhuriyet döneminde yeni bir kimlik kazanarak ilerlemiştir. Şerif Mardin’ e göre; Tanzimat dönemi romanları, dönemin toplumsal ve siyasal durumunu ortaya koyan birer tezli romandır. Bu tezli romanlara baktığımız zaman modernizm ile yeni tanışmış bir toplumun kendi yaşam tarzları ile batılı yaşam tarzı arasında gidip geldiğini, çoğu karakterin batılılaşmayı yanlış anladığı sonucuna varırız.
Türkiye’ de Modernizm ve Sanat adlı kitapta da belirtildiği gibi 20. yüzyıla kadar modernizm, batılılaşma ile bir tutulmuştur. Yine bu kitapta da bahsettiği gibi Max Weber, Bryan Turner ve Şerif Mardin’ in birleştiği nokta modern toplumda dünyayı anlamlı kılacak olanın ne olduğu problemidir ve bu durum modernleşmeyi tepeden inme bir şekilde yaşayan topluluklarda görülmekte olan bir problemdir.
Tepeden inme bir şekilde yaşanmasının nedeni açıktır. Osmanlı Devleti, coğrafi keşiflerin ardından gelen yeniliklerle değişen dünya düzenine uyum sağlamak ve yabancıların azınlıklar bahanesi ile devlet işlerine karışmasını engellemek için Tanzimat Fermanı’nı duyurdu ve bu ferman tepeden inme bir şekilde yansıtıldı. Bu problem kendini batı yanlısı ve doğu yanlısı düşüncelerden birini seçip bunu fanatik bir şekilde savunan karakterler olarak romanlarda kendini gösterdi. Bir örnek verecek olursak “Felatun Bey ile Rakım Efendi” romanında yanlış batılılaşmayı temsil eden karakter, bu uğurda babasından kalan tüm servetini kaybetmiştir. Batılılaşmayı gereksiz şatafat ve Fransızca konuşarak algılayan bu karakterden çıkarılacak sonuç Mustafa Kemal Atatürk’ ün “Batının iyi yönlerini alacağız” sözünde gizlidir. Batıyı teknolojik olarak takip edip kendine özgü bir biçimde ilerlemek modernleşmenin anahtarlarından biridir. Bu anahtarlardan biri de hiç kuşkusuz kadındır.
Modernleşmeye başlayan toplumda kendini gösteren kadının başarıları Cumhuriyet Dönemi ile beraber zirve yapmıştır. Şafak Kaypak’ın “Cumhuriyet Dönemi Türk Modernleşmesinin Kadına Bakışı” adlı makalesinde bahsettiği gibi kadının modernleşme süreci Cumhuriyet zamanında güçlenmiş ve güçlenerek artmaya devam etmiştir. Bu durum kadının sanat dünyasında kendini göstermesi ile devrim niteliğine bürünmüştür. Örneğin; edebiyat alanında güçlü kadınlardan biri olan Halide Edip Adıvar’ın Sultanahmet Meydanı’nda yaptığı konuşma hem niteliği açısından hem de genç bir kadının büyük bir meydanın önünde bir kitleye hitap etmesi o dönem için bir devrim sayılırdı.
Görsel sanatlara baktığımız zaman kadın sanatçılardan ön plana çıkmış olan isim hiç şüphesiz Mihri (Müşfik) Hanım’dır. Mihri Hanım’ ı önemli kılan özelliklerden biri de Cumhuriyet öncesi döneme de tanıklık etmiş olmasıdır. Cumhuriyet sonrası ününü yurt dışına da taşıyan Mihri Hanım, yurt içini de yurt dışını da sanatına hayran bırakmayı başarmıştır. 1914 kuşağı sanatçılarıyla aynı dönemde yaşayan Mihri Hanım’ ı asıl önemli kılan şey Türk kadın ressamların önünü açmış olmasıdır.
26 Şubat 1886 yılında Kadıköy’ de doğan Mihri Hanım; köklü bir aileye sahiptir. Babası dönemin Tıbbiye Nazırı Doktor Rasim Paşa’dır. Sultan Abdülmecid’in eşi Verdicenan Kadınefendi ise onun öz halasıdır. 1
Bu durum onu dönemin kadınlarından ayrıcalıklı yaparak iyi bir eğitim alabilmesine yol açmıştır. Sanat ve dil alanında eğitim alan Mihri, zamanla edebiyatı bırakıp sadece resim sanatına yoğunlaşmıştır. O zamanlar kadınların eğitim alabileceği bir sanat okulu yoktu. Bunun için Mihri Hanım, sahte bir pasaportla Roma’ ya oradan da Paris’e gitmiştir. Paris’ de Doktor Selami Bey’ in oğlu Müşfik Selami Bey ile evlenmiştir. 1922 yılında eşinden boşanan Mihri Hanım, bir süre eşinin adını soyadı olarak kullanmıştır2
1 http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=3527
2 Nilgün Sarp, “Bir Osmanlı Prensesi Mihri Müşfik” ,İstanbul Kadın Ressamlar Derneği, 2011
İnas Sanayi-i Nefise okulunun açılmasında büyük destek olan Mihri Hanım, bu okulun kurucularındandır. İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nden önce kadınların resim eğitimi alabildikleri tek kurum Darülmuallimatlarıdır. İstanbul Darülmuallimatı da Müfide Kadri (1890) ve Mihri Hanım gibi iki kadın ressamın da orada eğitimci olması nedeniyle İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nin hazırlayıcısı olmuştur 3
Yetenek sınavları ile öğrenci kabul eden İnas Sanayi-i Nefise mektebi; öğrencilere ücretsiz eğitim vermesi ve açık havada resim yapmaya teşvik etmesi açısından önemli bir yer teşkil eder. Zira kadınların açık alanda resim yapması yasakken Mihri Hanım öğrencilerine açık alanda resim yaptırmış ve model üzerinden çalıştırmıştır. Bu durum bazı kesimlerin Mihri Hanım’ı hedef almalarına yol açmıştır. Hedef alanlardan biri de Alemdar Gazetesi’dir. Alemdar Gazetesi, İnas Sanayi-i Nefise’yi hedef alan haberler yaparak polise şikayet etmiştir. Mihri Hanım, okula gelen polisleri gönderdikten sonra Alemdar Gazetesi’ni basmıştır.4
Mihri Hanım; öğrencilerine kendi tarzını diretmemiş, onlara kendi üsluplarını yaratabilmeleri için fırsat oluşturmuştur. Öğrencileri tarafından sevilen Mihri Hanım’ın yerine , 1919 yılından İtalya’ya gittiği zaman, atanacak eğitimci konusunda çok düşünülmüş ve yerine “muhlis” olduğu gerekçesiyle Feyhaman Duran geçmiştir.5 Erkek bir öğretmenin kız öğrencilere öğretmenlik yapması tepkilere yol açmış ve Feyhaman Duran, öğrencisi Güzide Duran ile evlenince o kesimin daha çok tepkisini almıştır6
3 Burcu Pelvanoğlu, “Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız: Türkiye’de Modernleşme ve Sanat” Corpust Yayınları, İstanbul
4) Anonim, “Nazlı Ecevit ile Görüşme”, Yeni Boyut, 1983, 2,16.
5) Burcu Pelvanoğlu, a.g.e.
6) 26 Mayıs 2002 tarihinde Adnan Çoker ile yapılan görüşmeden
Mihri Hanım’ın yurt içinde başarılı olduğu kadar yurt dışında da başarılı olduğunu görüyoruz. Serginin tanıtım bültenine göre; S.S.Carmania adlı yolcu gemisiyle Kasım 1927′ de New York’ a gider ve ertesi yıl, George de Maziroff Galerisi’nde kişisel sergisini açar. Paragrafın altındaki gazete haberlerinde de bahsettiği gibi bu sergi ABD ve Kanada’nın dikkatini çeker. Basın bültenindeki fotoğrafında yüzündeki peçe ve kapalı giyimiyle “Doğu egzotizmi” gizemi yaratmaya çalıştığını görebiliriz.
Mihri Hanım’ın resimlerinde en dikkat çeken şey kendine özgü portre biçimleridir ve bu portreleri döneminin en özgünlerindendir. Mihri Hanım’ın en bilinen portrelerinden biri Atatürk’ün portresidir. Cumhuriyetin ilanından sonra inkılap yolunda ilerlemiş kişilerle iletişim halinde kalan Mihri Hanım, Atatürk portresi yapmak istemiştir ve başarılı bir portre yapmıştır.
Bu portrenin bir hikayesi vardır. Atatürk bu portrenin Halkevi Salonu’na götürülmesini istemiştir. Atatürk “Yurtta Sulh cihanda sulh” idelini gerçekleştirmiştir ve bu durum Balkan ülkelerinde de gerçekleşmiştir.Öyle ki Atatürk Yugoslavya’ nın kralı ile bir dostluk içerisindeydi. Bu dostluğun nişanesi olarak Yugoslavya Kralı Alexandre; Atatürk’e kedi imzalı portresini göndermiştir. Atatürk bu hediyenin karşılığında kendi resmini yollayacağı sırada Alexandre, Fransa’da suikasta uğramış ve öldürülmüştür. Bu durum Atatürk’ü üzmüştür. Daha sonraki yıllarda İsmet Paşa, Mihri Hanımın Atatürk portresini Belgrad’a göndermiştir ve böylece Atatürk’ün teşekkür hediyesi gitmiş olur.7
7) https://isteataturk.com/g/icerik/Mihri-Rasim-Musfik-Maresal-Ataturk/1569
Mihri Hanım en bilinen bir diğer portre çalışması ise Tevfik Fikret’in portresidir. Mihri Hanım, Fevfik Fikret’in aynı zamanda yakın bir dostudur ve ölümü onu sarsmıştır. Fevfik Fikret vefat ettikten sonra, Tevfik Bey’in eşinden izin alarak Tevfik Fikret’in yüz maskını yapmıştır. Bu mask, Cumhuriyet Dönemi’ nde yapılan ilk maskıdır.
Mihri Hanım, Amerika’daki son günlerinde çalışamaz hale gelir ve derin bir yoksulluk çeker. Bu durumu mektubunda şöyle anlatmıştır:8
“…Senelerce çalışmakla ben neye muvaffak oldum? Hiç… Üstelik sıhhatimi kaybettim. Vaktiyle “Herkül” idim. Şimdi merdiven çıkamıyorum. Sanat beni bu hale koydu. Hele gözlerim hiç görmüyor. Çifte çifte gözlük kullanıyorum. Parasızım. Bizim gibi -Avrupa’ya nazaran- geri kalmış bir memlekette sanatkarın yolu kadar, güç bir yol yoktur. Bizimkisi fazla fedakârlık isteyen bir meslek. Bugün bana, gençliğimi hediye etseler, bu meslek uğruna çektiklerimi, çekmek korkusundan, reddederdim! Çektiğim meşakkatleri bir ben bilirim, bir de Allah bilir. …Her sanatkâr, karsısındaki sanatkârı, daima, kendisinden aptal görür! O’nun on senede yaptığını, kendisinin bir senede yapacağını sanır. Bir iki yıl içinde, hayatını kurtaracağına, köşeyi döneceğine emindir! Heyhat ve yine heyhat! İşte sanatın esrarı buradadır. Sanatkârın yolu, yürüdükçe uzar gider… Bizim ailenin yegâne hususiyeti inadındadır. Ben her şeyde olduğu gibi sanat hayatım boyunca, inadımla yaşadım. Bugün, buna, bin kere pişmanım… Son günlerde aklımı pek toparlayamıyorum. Bitabım. Sol tarafıma elektrik masajları yapılacak. Pek ziyade ıstırap içerisindeyim…”
8) Sarp Nilgün, “Bir Osmanlı Prensesi Mihri Müşfik” CB Matbaacılık, İstanbul 2011
Sonuç olarak Mihri (Müşfik) Hanım üzerinden Cumhuriyet Dönemi okuması yapacak olursak; Tanzimat Dönemi’nde modernleşme alanında kendi varlığını hatırlatan kadın Cumhuriyet Dönemi’nde bir birey olma yoluna gitmiştir ve varlığını kanıtlamıştır. Mihri Hanım’ın çektiği sıkıntıları Cumhuriyet Dönemi’ndeki Türk kadını -Atatürk’ün getirdiği reform niteliğinde haklar sayesinde- çekmemiştir ve iş alanına, seçme ve seçilme alanında kendini göstermiştir. Böylece Mihri Hanım’ın soylu bir aile kızı olduğu için verilen özgürlük imkanları bir hak olarak Türk kadınına verilmiştir. artık Türk kadını sahnede, sokakta, mecliste, kısacası her yerdedir ve kendi hakları vardır.
Mihri Hanım, zor hayatına bir çok yenilik sığdırmış, 1914 kuşağının en özgün sanatçılarından olmuş, yurt dışında sergi açmış ve Türk ressamı kadınlarının önünü açmıştır. 1914 kuşağı gibi izlenimcilik akımından etkilenmemiş, portrelerinde kişilerin psikolojik analizini vermesi açısından değerlidir.
KAYNAKÇA:
- ARLI, Alim, Disiplinlerin Kavşağında Türk Modernleşmesini Sorunsallaştırmak Normativite ve Sosyal Bilim, Sosyoloji Konferansları No: 52, 2015.
- HİZMETLİ, Mustafa, Kitap Tahlili, AÜİFD, Cilt XLIII, Sayı: 2, 2002.
- KAYPAK, Şafak, Cumhuriyet Dönemi Türk Modernleşmesinin Kadına Bakışı/ Türk Dünyasında Kadın Algısı, Cilt:1, CBÜ Yayını, Isparta, 2016,
- MARDİN, Şerif, İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul, 1992
- MARDİN, Şerif, Türk Modernleşmesi Makaleler: 4, İletişim Yayınları, Ankara, 1991.
- ORTAYLI, İlber, En Uzun Yüzyıl, Timaş Yayınları, 2016
- PELVANOĞLU, Burcu , Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız/ Türkiye’ de Modernleşme ve Sanat, Copust Yayınları, İstanbul, 2017
- Sarp Nilgün, “Bir Osmanlı Prensesi Ressam Mihri Müşfik” CB Matbaacılık, İstanbul 2011
WEB KAYNAKÇA:
*1 http://ismek.ist/blog/icerik.aspx?p=3527
*7) https://isteataturk.com/g/icerik/Mihri-Rasim-Musfik-Maresal-Ataturk/1569
Teşekkürler:
Çağdaş Düşünce ve Sanat dersi kapsamında bana ve diğer arkadaşlarıma Cumhuriyet Dönemi Resim Sanatı’nı sevdirip, Mihri Hanım’ ı ve sanatını yakından tanımamızı sağlayan Prof. Dr. Burcu Pelvanoğlu‘ na teşekkürlerimi sunarım.
Yazan: Elif Özcan
İlk yorum yapan siz olun