Empresyonizm ya da bilinen diğer adıyla izlenimcilik, Fransa’da doğmuş ve duygusal izlenimleri anlatmaya çalışan bir sanat akımıdır. Bu akımın en etkili olduğu sanat dalı resim olduğu için de resim sanatıyla uğraşanlar tarafından sıklıkla sanat akımları nelerdir?, empresyonizm nedir? ya da izlenimcilik nedir? diye araştırılmaktadır.
Empresyonizm ya da diğer adıyla izlenimcilik akımı, 1870’lerde Eduart Manet, Camille Pissarro ve arkadaşları tarafından başlatılmıştır.
Empresyonizm doğada yer alan unsurların kişinin kendisinde oluşturduğu izlenimleri ve duygusal izleri yansıtmayı hedefler. Empresyonistlere göre sanatçı doğrudan doğruya gerçeği değil, gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almalı, gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atarak kişisel yorumu ön plana çıkarmalıdır.
Bu akım içerisinde yer alan sanatçılar doğayı objektif bir gerçek olarak değil, kendilerinde yarattığı izlenimi resme (veya edebi esere) aktarırlar. Bu sebeple empresyonizm, çoğu zaman izlenimcilik olarak da adlandırılmaktadır.
Empresyonizm / izlenimcilik, kısaca bir nesnenin doğrudan anlatılmak yerine, kişide uyandırdığı duyguların tasviri anlamına gelmektedir. Bu sanat akımı 19. yüzyılda önce resim sanatında sonra da diğer sanat dallarında etkisini göstermeye başlamıştır.
Empresyonizmde önemli olan sanatçının kendi algı ve iç dünyasıdır. Bu sanat akımı, sanat ve edebiyatın herhangi bir amaca hizmet edemeyeceğini savunmaktadır. Empresyonizm akımını savunan edebiyatçılar daha çok; şiir, kısa hikâye ve piyes gibi dallarda eserler vermiştir.
Empresyonizm / izlenimcilik, çok belirgin özellikler taşıyan bir sanat akımıdır. Bu kapsamda empresyonizm sanatçıları, doğrudan gördüklerini değil nasıl hissettiklerini anlatmaktadırlar. Bu akım altında hazırlanan tüm eserlerde mânâ kapalıdır. Sanatçılar, dış dünya ve maddelere karşı oldukça ilgisiz bir tavır takınmaktadır.
Empresyon, etki ve duygu anlamlarına gelen Fransızca kökenli bir kelimedir. Bu sebeple de empresyonizm sanatçıları, etkici ve duygucu olarak kabul edilmektedir. Bu sanat akımı her şeyden önce özgürlüğün bir sembolü olarak düşünülür.
Hayal ve soyut betimlemeler, yapılan eserlerin temasını oluşturmaktadır. Sanatçının duygu durumu, eseri doğrudan etkileyebilecek bir önem taşımaktadır. Ayrıca empresyonizm, objeyi değil de duyguyu ön plana çıkardığı için realizmin tam karşı akımı olarak görülmektedir.
Görsel sanatlarda empresyonizmin gelişimini kısa süre sonra diğer sanat dalları, empresyonist müzik ve empresyonist edebiyat olarak bilinen benzer stiller izledi.
Empresyonizm resimde özellikle ışık ve renkten kaynaklanan görsel izlenimleri yansıtmayı hedefler. Resmedilen nesnelere ya da olaydan çok günün belirli bir zamanına özgü ışığın sanatçı üzerinde yarattığı izlenimlere önem verilir.
Empresyonizmde / izlenimcilikte yorumlar ve izlenimler, sanatçıdan sanatçıya değiştiği ve her sanatçı eserinde kendinde oluşan duyguyu ve izlenimi anlatacağı için, yaratılan edebi eser, yazarın veya şâirin kişiliğine dair izler taşır. Bu akıma mensup sanatçılar genellikle hayale ve soyut betimlemelere yer verirler ve kendilerini dış dünyanın etkilerinden uzak tutarlar.
Onlara göre dış alemdeki varlık ve nesneler göründükleri gibi değil hayal güçlerinde canlandırdıkları gibidir. Bu sebepten dolayı da gerçeği göründüğü gibi ele almayıp duygusal yönlendirmelerin eşliğinde eserlerine işlemişlerdir.
Başlıca Empresyonistler
Fransa’da Empresyonizmin gelişimindeki etkili kişiler sırasıyla şöyle:
Frédéric Bazille (1841–1870)
Gustave Caillebotte (1848-1894)
Mary Cassatt (1844–1926)
Paul Cézanne (1839-1906)
Edgar Degas (1834-1917)
Francesco Filippini (1853-1895)
Armand Guillaumin (1841–1927)
Konstantin Korovin, (1861-1939)
Édouard Manet (1832-1883)
Claude Monet (1840-1926)
Berthe Morisot (1841–1895)
Camille Pissarro (1830–1903)
Pierre-Auguste Renoir (1841-1919)
Alfred Sisley (1839–1899)
Türk edebiyatında Fecri Ati topluluğundan olan Ahmet Haşim ise önemli bir empresyonist sanatçıdır.
İlk yorum yapan siz olun