İnceleyen: Kaan EGEMEN
Edogava Rampo’yla beraber Japon polisiyesinin öncülerinden Şiro Hamao, eski bir savcı olarak özellikle cinayet davalarına hâkim bir yazardı. Kaleme aldığı öykülerde ve romanlarda Arthur Conan doyle ve Edgar Allan Poe’dan esinlenmişti. Bu metinlerinde, dünya savaşları arasında Japonya’daki toplumsal havayı yansıtan ve eşcinsel haklarını savunan satırlar da yer alıyordu.
Rampo’nun eşcinsellikle ilgili bilgilere sayesinde eriştiğini ve bir yazar olarak kendisini etkilediğini söylediği Hamao’nun iki novellasının bir araya getirildiği Şeytanın Çırağı, Japonya polisiye edebiyatında önemli bir yere sahip.
Gönlü kırık bir suçlu
Şeytanın Çırağı’ndaki ilk novella, aynı zamanda kitaba ismini veriyor. Eizo Shimamura, bölge savcısı Hachiro Tsuchida’ya yazdığı mektupla işlediği suçlara dair itiraflarda bulunurken bunların nedeni olarak çocukluk arkadaşı savcıyı gösteriyor.
Shimamura, bir genç kadının öldürmekle suçlanıyor. Cinayet zanlısı olarak ismi gazetelerde geçiyor ve tutuklu bulunuyor. O noktada olmasını kin duyduğu savcıya bağlıyor.
Mektupta, iki eski arkadaşın vakti zamanında birbirine tutkuyla bağlı oluşu, karşı cinsin onlar için pek bir şey ifade etmediği ve savcının Shimamura’yı terk edip gitmesi yer alıyor. Dahası Shimamura, savcının kendisini yüzüstü bırakmasından dert yanarken kullanıldığını hissediyor, onu kişiliğini değiştirmekle suçluyor, kurbanlarından biri olduğunu söylüyor. Hatta kendisinde sevgilisini öldürmekle suçlanmasından daha ağır bir travma yarattığını ima ediyor.
Savcıya “şeytan”, kendisine ise “şeytanın çırağı” diyen Shimamura, zekâsının istismar edildiğini düşünüyor. Hayatının sonradan altüst olmasını savcının şeytanî zekâsına bağlıyor ve gönül kırıklığıyla işlediği suçların bir listesini yapıyor mektubunda.
Shimamura’nın yazdığı mektup, bir yanıyla itirafname, diğer yanıyla hezeyanlar metni. Suçlunun ve masumun, adaletin ve suçun, tutkunun ve saplantının birbirine karıştığı satırlar bunlar. Hamao’nun bir başarısı bu; duygusal karmaşaları, polisiyeye ve cinai bir vakaya ustalıkla yerleştirmiş yazar. “Şeytanın Çırağı” böylece hem bir polisiye hem de psikolojik öğelerin birbirine bağlandığı gerilim yüklü bir novellaya dönüşmüş.
Masumun ve katilin yer değiştirdiği cinayet
Kitaptaki ikinci novella “Onları Öldürdü mü?”, genç bir avukatın cinayetle suçlanan adamın masum olma ihtimaline inanmasıyla şekilleniyor.
Anlatıcı avukatın davaya nasıl dâhil olduğunu ve aslında hatırlamanın ön plana çıktığı meseleyle ilgili cümleleri, novellanın yönünü belirliyor: “Eğer sizler gibi bir polisiye roman yazarı olsaydım bu anlatacağım davayı sürükleyici bir polisiye roman hâline getirip yayımlardım. Oysa sadece bir hukukçu olan ben, muhtemelen uyduruk ve garip bir roman yazıp kendimi gülünç duruma düşürmekten öteye gidemem. O yüzden şimdi sizlere bu davayı olduğu gibi anlatacağım ve sonunda, henüz hiçbir yerde yayımlanmamış, kimsenin bilmediği gizemli bir hatırat okuyacağım. Elbette ben bir hukukçu, bir avukat olarak davaya müdâhil olduğumdan bunun aracılığıyla öğrendiğim gerçeklerin dışında hiçbir varsayımda bulunmadan veya spekülasyon yapmadan, sadece olanları anlatacağım.”
Evini “soğuk bir hapishane” olarak gören Michiko ve eşine şiddet uygulayan Saizo çiftinin dedikodu üretilmesine neden olan evliliği ve ardından gelen cinayeti bir dava dosyası gibi anlatıyor ve anlattırıyor Hamao.
Ortada her anlamda bir trajedi var: İşlenen bir cinayet, masum olma ihtimali bulunan bir adam, tanık ifadeleri ve adalet sisteminin işleyişi sırasında atlanan ayrıntılar…
Avukatın cinayetle ilgili ve suç mahalline dair anlatımları, tanık beyanları ve tahminler bir olay yeri raporunu andırıyor. Buna göre cinayetin sebebi, tutku ve şehvet olarak görünüyor. Basında yer alan bir yoruma göre cinayetin yasak aşk nedeniyle işlenmiş olma ihtimali de var. Dolayısıyla anlatıda bilimsel açıklamalar, teoriler ve ileri yorumlar beraber bulunuyor. Tüm bunların ortasında ise davayı alan anlatıcı avukat ve onun ulaştığı ifade tutanakları yer alıyor. Böylece aşk üçgenindeki bilinmezler gözler önüne serilirken yanıtı aranan pek çok soru beliriyor ufukta. Daha tuhafı, masum olan ve katil muğlaklaşıp yer değiştiriyor. Tıpkı itiraflar ve gerçekler gibi…
Hamao her iki novellada, hem eski mesleği savcılığını ve orada edindiği tecrübeyi hem de yazarlığını ve yaratıcılığını konuşturuyor. Şeytanın Çırağı da böylece polisiyenin, gerilimin, hukukun ve adaletin sınırlarında gezinen bir kitap olarak duruyor karşımızda.
Şeytanın Çırağı, Şiro Hamao, Çeviren: Nilay Çalşimşek, İthaki Yayınları, 128 s.
İlk yorum yapan siz olun