“Tanrıların gücüne sahip olursak içinde yaşadığımız gökada nasıl bir düş dünyasına dönüşürdü?” diye düşünmek, distopyalar kurmak için ideal zamanlardan geçiyoruz. Bir yandan tüm dünyayı etkileyen bir salgınla boğuşurken bir yandan da teknolojik gelişmeler sihirli bir değnek gibi üzerimizde dolanmakta. Haydi başlayalım o zaman fütüristik peri masalımıza!
Yapay zeka Siri ya da Google sihirli kütüphanesi masallardaki bilgeler kadar bilgeydi ve gezegenimizin kadim bilgeliğini bizlere tek tuş kadar yaklaştırdı. İşte masal da böyle başladı.
İnternet, hayalini kurduğumuz kişi ya da nesneleri hayatın bir parçası olarak bize sunuyordu. Bu hayaller tam da şöyle kuruluyordu:
Kendini yalnız hissedenler, her sabah sizi “günaydın” diyerek uyandıracak sadık hizmetkarlar ve sizi bir asistan gibi programlayan yapay zeka programları karşılayacak.
Çocukların oyuncaklarına yerleştirilen çipler sayesinde çocuklar oyuncakları istedikleri kahramanlara dönüştürebilecek. Warner Bross ya da Disney’in süper kahramanlarının yaptıklarını artık yapar hale gelebileceğiz. Nasıl mı?
Kontakt lensler veya VR gözlükler ile ağaçlar konuşacak. Cansız varlıkları canlı hale getirebileceğiz, dünyamızda her şey bize hizmet edecek. Nesnelerin canlı olduklarını düşünüp onlar ile iletişim kuracağız. Gerçek bir peri masalı değil mi?
Süper bilgisayarlar, yaşlanmayı kontrol eden birçok genin yerini saptayabilecekleri için yaşlanmayı yavaşlatabilecek ve hepimiz birer Benjamin Button gibi tersine bir yaşam süreci oluşturabileceğiz. Bilgisayarlar vücudumuzu kontrol eden genleri ortaya çıkardıklarında vücudumuz tekrar yapılandırılabilecek. Organlarımız işlevsiz hale geldiğinde onları yenileri ile yer değiştirebileceğiz. Görüntümüzü istediğimiz şekilde, genetik düzeyde değiştirebileceğiz, geriye sadece güzel ve çirkinin tartışması kalacak.
Artırılmış gerçeklik ile herkes kendi peri masalındaki o süper kahramana ya da o prensese dönüşüp istediği harikalar diyarını yaratabilecek. Hepimiz bir pamuk prenses hikayesi arıyorduk yıllardır. Herkes de bir prens, ya da prensesti.
Büyük şatolar, harika elbiseler, müthiş bir aşk hikayesi, uçan balonlara binip ya da beyaz atının terkisine atıp bizi uzaklara götürecek bir süper kahraman bekliyorduk hayattan.
Aradığımız peri masalını dünya üzerinde bulamayan bizler, artırılmış gerçeklik dünyasında bu hayali gerçek yapabileceğiz. Fakat artırılmış gerçeklik gözlüklerimiz kapandığında; dünyanın tüm gerçeklerine geri dönmek zorunda kalacağız. Siz kendi pamuk prenses hikayenizin içinde yaşarken, bu gerçeklerin etrafımıza nasıl ağlar ördüğünü, o canım dünyayı nasıl yaşanmaz hale getirdiklerini fark etmeyeceksiniz. Fark ettiğinizde ise geriye yalnızca en baştan başlamak kalacak.
Şengül Boybaş
Bir solukta okudum. Yazara teşekkür ederiz, eline sağlık. Benzer yazıları bekliyoruz.