Bazı oyuncular vardır, izlediğiniz zaman güzel enerjisini doğrudan alabildiğiniz. Goncagül Sunar’da bunlardan bir tanesi. Birçok başarılı projede ismi geçen oyuncuyu daha yakından tanımak için merak ettiklerimizi sorduk. Kendisi tüm sevecenliği ve içtenliği ile sorularımızı cevapladı.
Star Tv’nin Perşembe akşamları yayınlanan romantik komedi tadındaki yeni dizisi Benim Tatlı Yalanım’a Berrin karakteriyle renk katan başarılı oyuncu Goncagül Sunar , Müslüm filminde de Suzan karakterini canlandırmıştı.
Samimi ve sevecen oyuncu aynı zamanda “En Uzak Yakın” müzik albümüyle başarılı bir çıkış yakalayıp, dikkatleri üzerine topladı.
Değerli Goncagül Sunar ile gerçekleştirdiğimiz bu keyifli sohbeti siz değerli okuyucularla paylaşıyoruz.
Mine Alpan : Öncelikle değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. İlk olarak biraz sizi tanıyalım, Goncagül Sunar kimdir?
Goncagül Sunar : Ben teşekkür ederim çok zarifsiniz. 90’ların başında Şahika Tekand’ın açtığı oyunculuk stüdyosuna katılarak oyunculuk macerasına başlamış, aklında hep tiyatro varken özel kanalların açılmasıyla kendini televizyonda bulmuş, kariyerini tv de belirlemiş, 27 yıldır sektörün içinde bir oyuncu, hayatının ikinci yarısında da müzik üretmeye kafayı takmış, birbiriyle iç içe geçmiş bu iki disiplini sonuna kadar hakkıyla sürdürmeye kararlı biri olarak tanımlayabilirim kendimi.
– Kamera karşısına ilk kez hangi diziyle geçtiniz. Oynadığınız ilk dizide neler hissettiniz ?
– İlk Mahallenin Muhtarları dizisi ile geçtim ekran karşısına. Elbette çok heyecanlı, çok toy çok tecrübesiz bir kız çocuğuydum. İnanın pek fazla bir şey hissedemiyordum, açıkçası yaşın getirdiği aklı bir karış havada olma hali vardı bende o zamanlar ki normalmiş.
– Kendiniz hakkında tek bir şeyi değiştirebilecek olsanız bu ne olurdu ?
– Müzik yapmaya daha erken başlamak isterdim ama böyle demlenmiş bir dönemime kısmetmiş.
– Başka bir yerde yaşamayı hiç düşünüyor musunuz ?
– Değişiyor bazen kesinlikle burada yaşamayacağım diyorum sonra ne kadar zor olacağını kabul ediyorum… Hayat bu belli olmaz.
– Müziğe ilk ne zaman başladınız ?
– 2002 yılında minik minik başladım. Aldığım bir gitarla tamamen iç güdüsel şarkılar yapıyordum. Yazmayı çok seviyordum, 90’ların buhranlı dönemlerini mesela. Tamamen varoluşsal dertlerimi şimdi okuduğumda komik geliyor ama yazmaya devam ettim. Sonra sonra iş şarkı sözüne döndü. Bu ‘kadın ozanlık’ meselesine kafa yoruyorum epeydir.
– İlk albüm çalışmanız olan “En Uzak Yakın” albümünde kimlerle çalıştınız , albümü tasarlarken nelere dikkat ettiniz ?
– Bu albüm benim için çok çok uzun bir süreçti. Elimde çok şarkı vardı, ta 2002 den bu yana. Bu süreç aranjör arayışı albümümü kendim mi çıkarsamlarla, bolca ev demolarıyla devam etti. Şarkılarımı ve sesimi dinleyenler farklı bulup fazlasıyla beğeniyorlardı ama ben albümü nasıl finanse edeceğimi bilemiyordum. O dönem (2000’lerin başı) bu kadar çok kadın ozan yoktu. Bakıyorum şimdi atı alan Üsküdar’ı geçmiş, bir dolu var ve iyi ki de var … 2008’de ilk single ile birlikte albüm çıkarmaya niyetlenip anne olma durumum ve elbette setler sebebiyle 2018’de tekrar buluştuğum pasaj müzik (10 yıl sonra ) beni Caner Karamukluoğlu ile tanıştırdı. Birbirimizi çok iyi anladık ve nihayet gerçek anlamda yola çıktık. Caner’in müthiş yeteneğini benim kafamda dönen sound ve müzik birikimi ile birleştirdik. Bu albümde ilk müzik bilincimi ve köklerimi temize çektim. 90’ların ve 2000’lerin başlarının kafama kazınmış soundlarını modern seslerle birleştirdik.
– Yorumcu olarak kendinizi nasıl buluyorsunuz ?
– Duru tavırlı, karakterli ve batılı buluyorum. Yani burası için biraz riskli. “Yüreğe dokunarak okumak ” bana göre değil. Beni etkileyen duygulu ses hafif nağmeli şarkı söyleyenler değil. Ama burada hafif nağmeli “ver duyguyu” gibi bir şarkı “okuma” biçimi tercih ediliyor. Diğerleri pek bir şey ifade etmiyor insanlara, özenti geliyor belki ya da düz geliyor. Dinlediğim etkilendiğim kadın vokallerde öyle değil. Dolayısıyla içimden çıkan yorum bu. Ama samimi, doğal, derin bir yerden şarkı söylemeyi ve söyleyenleri seviyorum.
– Oyunculuk ve Müzikte oldukça başarılısınız. Bu başarınızı ve örnek yaşamınızı ilerleyen zamanda bir kitapta toplamayı düşünüyor musunuz?
– Teşekkür ederim dışarıdan öyle görülüyorsa ne mutlu bana. Estağfurullah kitap ne haddime.
– Sinema, dizi, tiyatro ve müzik dörtlüsü arasında içinde olmaktan mutlu olduğunuz, size en çok keyif veren sanat dalı hangisi, Neden?
– Hepsi. Ayırt edemem çünkü hepsi birbiriyle akraba disiplinler, birbirini besliyor benim içimde. Hepsi birbirine destek ve güç veriyor.
– Oynadığınız tiyatro oyunları arasında, sahnede başınıza gelen komik veya ilginç anılar varsa, bizimle paylaşır mısınız?
– Yatak Odası Diyaloglarında bir replik vardı. Karısı kocasına diyor ki: hala filmin etkisindeyim, ben bu filmi unutmadan seninle sevişemem. Seyircilerden birinden şöyle bir ses geldi yüksekçe: sebep ???. Gülmeden devam edebildik.
Bir keresinde “Nereye Gitti Bütün Çiçekler”i oynarken sahne arkasında bir adam belirdi oyunun ortasına dalıyordu asistanlar son dakikada görüp çıkardı meğer oranın delisiymiş.
En son Empatopya’yı huşu içinde oynarken tepe ışık lambalarından biri güm diye sahneye düştü ama kimseye bir şey olmadı. Aynen oyuna devam ettik.
– Ülkemizdeki tiyatroya olan ilginin artması için neler yapılması gerekiyor ?
– Ülkemizde son yıllarda tiyatroya olan ilgi hiç olmadığı kadar fazla zaten. O kadar mutlu eden bir şey ki bu. İnsanlar farklı hikayeler seyretmek, hayata kafa yormak, sürprizli şaşırtan şeyler izlemek istiyor. Bilet fiyatlarının yüksekliğinden şikayetçi olan var ki doğrudur. Daha total kitle ise belki yorgunluk ve tv seyretmeyi tercih etmek gibi durumların içinde.
– Son olarak sevenlerinize bizim aracılığımız ile ne söylemek istersiniz?
– Buraya spotify, apple müzik vs. albüm linklerimi yazarsanız çok sevinirim… beni dinlesinler isterim hiç bilmeyenlerin.
https://itunes.apple.com/us/artist/goncag%C3%BCl-sunar/1215768843
İlk yorum yapan siz olun