İngiliz sinema yönetmeni Sally Potter, neredeyse her şeyin ve herkesin gerçek gibi göründüğü kurgusal bir film çeker. The Tango Lesson, tangoyu keşfeden ve ona aşık olan Sally adında ingiliz kadın bir yönetmenin hikayesini ele alır. Sally, Paris’te yaşayan Arjantinli bir tango dansçısı olan Pablo’nun kadrosuna girer. Dersler devam ederken bir pazarlık yaparlar: Pablo eğer Sally’i bir tango dansçısı yapabilirse, Sally’de onu bir film yıldızı yapacaktır.
Film açılırken, Sally, güzel modellerin yer aldığı “ Rage ” adında sanatsal bir film üzerinde çalışıyor. Beklendiği gibi, işler iyi gitmiyor; Paris’e gidiyor, bir tiyatroya giriyor, Pablo’nun dansını görüyor. Pablo’yu ziyaret eder, dans dersleri karşılığında onu bir filme koyabileceğini önerir ve tangoyu çok daha yakından incelemeye başlar. Sahneler bölümlere ayrılmış. Bazıları dansla, bazıları da yaşamla ilgilidir. Arjantin’i, Londra’yı ve Paris’i film boyunca görmemiz mümkün. Beraber bir performans sergiliyorlar ama pek başarılı bir uyum yakalayamıyorlar çünkü Sally bir yönetmen olarak liderliğe çok alışkındır ve Pablo, “Hiçbir şey yapmamalısın!” der. Ve ekler; “Dans ederken sadece takip et! Aksi takdirde hareket etme özgürlüğümü mahvedersin.”
“Filmi izleyin, çünkü Amerika’da uzun süre göreceğiniz hiçbir şey gibi değil. Ve dansın tadını çıkarın. Kendimi gülümserken yakaladım. Bir film bana uzun zamandır bunu yapmadı. ”
– Jonathan Williams, KillerMovies 20 Şubat 1998
Burada ilginç bir temel soru var: Tüm iyi sanatçılar sanatlarının tartışmasız yöneticileridir. Romancılar veya ressamlar, çalışmalarının her molekülünü kendi varlıklarından yaratan tanrısal tiranlardır. Bu nedenle iki sanatçı ortak çalışabilir mi, yoksa biri her zaman fırça, diğeri tuval olmalı mı? Bir erkek ve bir kadın tangoyu dans ederken, erkek sanatçı ve eşinin yarattığı işe tepkisi midir? Film düşündürür ancak bu soruları cevaplamaz. Dansların çoğu, aşık olan insanlar içindir. Tango, hayatta kalanlar için bir danstır ve kalplerini bu kadar yanlış kullandıkları için hala biraz kırgın olanların. “The Tango Lesson”, bu farkı anlayan insanlar için bir filmdir.
“ Başka bir İngiliz film yapımcısı bunu yenebilir mi? ”
– The Evening Standard, 27 Kasım 1997.
Filmi “Kadın Görsel Zevkleri” bağlamında okumak
Kadın Görsel Zevkleri ve Fetişizmle İlgili Polemikler Sally Potter’ın film boyunca ortaya attığı konular olarak belirlenebilir. 1997’de piyasaya sürülen Sally Potter’ın Tango Dersi, On bir “derse” bölünmüştür, film her bölümde duygusal süreçleri ele alır. Sally’in lider kişiliği karşısında olgunlaşmamış “maço” davranışlarıyla Pablo’nun eğitimi giderek profesyonel ve romantik bir ilişkiye dönüşür. Daha önce yazımda ele aldığım Laura Mulvey‘in Hollywood sinemasında fetişizm eleştirisini hatırlayalım. Erkek bakışının sinema üzerindeki hakimiyetini eleştirmektedir. Bu filmde ise kadınsı arzu, hareket etme gücüne sahip bir bakış sunmakta, böylece kadın görsel zevkini sinemada geri kazanıyor. Her ikisinin de yakından okunmasıyla filmin yayınlanmış senaryosu, Potter’ın (ve onun değişkeni Sally’nin) nasıl olduğunu gösteriyor. Kamera benzeri bakış açısı, yansımasız erkek nesnesini başarılı bir şekilde gözler önüne serer. Görünürlük, bakmanın hazzı ve dikizcilik. Böylece erkeği kadınlarla eşit bir ilişkiye sokar: Tersine davranan Hollywood filmleriyle cinsiyet asimetrisi kurar, sinemada kadın bakışını ele alır ve kadının nesnesi olarak da adamı.
Sadist röntgencilik, kadını bir gizem olarak görüyor. Film, “arzu ölçüsünün artık sadece erkek özne ”de olmadığını söyler. Yani kadın, sosyal bir öznedir. Tango Dersi’nin temelini oluşturan ilke, Potter’ın, Mulvey ve Lacan’ın görsel teorisi ile bütünleştiği fetişizm eleştirisidir. Özellikle ayna sahnesinde bakış açısının yalnızca bir noktadan görüldüğü, ancak ikisinin de baktığı görsel bir alan kurulmuştur. Pablo’nun karakteri olgunlaşmamış ve narsisttir. Sally’nin öncülüğünde Pablo, dar çevresinin dışına çıkar. Özellikle, Sally’nin Pablo’ya görmeyi öğrettiği şey kendisi gibi komuta bakışları ve otoriter bir arzu taşıyan kişiliğidir. Sally’nin bakışları, kendi fantezilerinin pasif bir yansıması olarak işlev görür. Sally’nin Pablo için farkında olmadan hedeflediği, yabancılaşmış bir “İdeal Benlik”dir. Tango Dersinin sonunda, üstünlük sağlamış bir Sally / Potter aynı anda var. Kendisini oluşturan görme, gösterme ve gizleme konusundaki arzu kendini ispatlar. Kısacası Tango Dersini çekerken Potter, aslen fetişizmi ortadan kaldırmak için yola çıkmıştır fakat henüz üreyen kadın görsel zevklerini destekler nitelikte olması sebebiyle bir başka röntgenci fetişizmin savunucusu gibi de görülebilmektedir.
“ Baştan çıkarıcı olmaktan ziyade tutkunun hikâyesi ile ilgili… Kısmen Potter’ın bestelediği şarkı çok baştan çıkarıcı, ilk kez çıkıp film müziği satın aldı .”
-Roger Ebert, Chicago Sun-Times, 19.12.97
Kamera Arkası
İlk yorum yapan siz olun