Zamanında Körler Memleketi olarak anılan ve nice zamandır Kadıköy olarak bilinen o kalabalık, yalnız ve bakımsız yerde mutlaka bir define vardır.
Definecilik, geçmişten bugüne insanların uğraşı olmuş, onlara hayaller kurdurmuş, zenginliklerine sessizlik katmıştır. Bitmeyen hikayeleri, uzayıp giden anıları, saklısında haritaları, sembolleri, işaretleriyle definecilik gelecek zamanda da elbet kendinden bahsettirecek ve kitaplara konu olacaktır.
Aradığımız define Kadıköy’e nerededir orası bir soru işareti maalesef, henüz bilmiyoruz ya da romanın sonunu kadar okumamız lazım. Zira Suat Derviş’in Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var romanı, soruların peşinde alıp sürüklüyor bizi. Kalkedon’un sınırları içindeki Haydarpaşa Caddesi, eski Rum mezarlığı ya da Aziziye Sokağı civarında mıdır define yoksa Mühürdar, Bahariye, Moda civarında mı? Büyük sorular tabi, defineyi bulmak nihayet banka soymak kadar kolay bir şey değildir.
Suat Derviş’İn tefrikalarda kalmış romanlarından biri olarak okuduğumuz Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var, 27 Temmuz ile 10 Ekim 1935 tarihleri arasında Hatice Hatip müstearı ile Son Posta gazetesinde, toplam 72 tefrika olarak yayımlanmıştır. İthaki Yayınları’ndan yakın zaman önce çıkan romanın sonunda Didem Ardalı Büyükarman’ın yazısından da okuyacağınız üzere, Son Posta gazetesi tefrikayı başlatmadan önce bir hafta boyunca ilk sayfasında “Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var” diye anons yayımlamış, bunun bir tefrika mı yazı dizisi mi olduğuna dair de hiçbir ipucu vermemiştir.
Suat Derviş yazmanın, yayımlatmanın, onay görmenin olanaklarını memleketin gerçekleri gereği iyi kullanamadığından mı, yetişmesi ve yazması gereken çok mesele ve mecra olduğu için farklı isimler kullanmayı tercih ettğinde mi Hatice Hatip adını kullanmıştır bu tefrikada, orası da edebiyat tarihçilerinin yanıtlayacağı bir ayrıntı olarak kalsın. Wikipedia’ya kalsa bu meselenin arkasından bir nüfus memuru bile çıkabilir…
Gene bir aile hikayesi. İstanbul’da geçiyor. Kadıköy’de. Dönemin gündelik hayatı, insan ilişkileri, aile yapısı, sosyo ekonomik ve kültürel arka plan ince ince işleniyor roman boyunca. Giyim kuşamdan, tüketim alışkanlaıklarına Suat Derviş’in gözlemleri bir ustalıkla aktarılıyor okura; ama buna sadece gözlem demek yazara haksızlık olur, müthiş bir tarihsel döküm veriyor Derviş. Kurguysa kurgu, ama bunda da o kadar ustalıklı, o kadar yerinde ki, ikircikli bir ayrıntıya yer bırakmıyor sayfalar arasında.
Hep birlikte bir definenin peşine düşüyoruz ama Kadıköy’de, özelikle deniz kıyısında insan manzaraları, kotralarda partiler, poker akşamları, incelikli soygunlar, kalabalığın içinde kaybolup haftalarca haber alınamayan insanlar, dehlizler, içki ve kahve dükkanları, sinemalar, hizmetçiler, hovardalar, aşkın peşinde koşanlar ya da gizli polisler geçidi Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var sayfaları arasında kendine yer buluyor.
Romandaki polisiye bizi M.S. 324 yılına davet eder. Hrisopolis Muharebesi’nde yenilen İmparator Licinius yeni bir ordu toplamak için hazinesini Bizans’tan kaçırıp Kadıköy ile Üsküdar arasında bir yere saklamıştır. Bu hazinenin peşinedeki Rus ve Amerikalı insanlar, bir yönlendirici akla, bir zekaya, bir bilge kişiye ihtiyaç duyacaklardır. Bu kişinin bir kadın olması, bu dehayı bir kadının temsil etmesi ve roman boyunca aklına hayranlık duyacağımız Handan’ın ortaya çıkması tesadüf değildir. Kadıköy’den Berlin’e arkeoloji eğitimi almaya gitmiştir Handan, definenin peşinde olanlar da onun çalışmalarından haberdar olduklarından, kaçırıp İstanbul’a getirirler kahramanımızı. Onun bilgi, beceri ve sezgileriye defineye ulaşmaya çalışırlar. Ruslar ve Rusya işin içine girince, bir yerde 1917 Ekim Devrimi’ni anıyor Derviş, muhafazarkar Çar yerine devrimci iktidara yakın olduğunu sezdirmekten çekinmiyor. Lami’nin, hani biraz da aşkı peşinden, gittiği Almanya’da Hitler için aynı şeyleri söylemek mümkün değil tabi ki.
İşin içinde define olur da şantaj olmaz mı? Handan’ın kız kardeşi Kamuran’ı kalabalık bir partinin içinden incelikli bir not’la kaçırmayı başaran defineciler, ellerinde bir rehine olduğu halde sürdürür çalışmalarını. Efendim dehlizler, tüneller, yollar, armalar, kilit taşlar girer işin içine.
Ama tabi, Suat Derviş romanı olur da aşk olmaz mı? Aşk olsun. Öyle naif, öyle içtenlik dolu ve hayata dairdir onun romanlarında aşk. Kadınların o ısrarı, tutsak edilse de boyun eğmeyen gururu bu romanda da karşımıza çıkar, zerafetle dik duran kadınlardır Kadıköy’de Muhakkak Bir Define Var romanında da onurla yaşamayı temsil eder.
Ailelerine kalsa “zengin bir adam” ya da “zengin bir kız” bulması gereken çocuklar elbet kendi meşrebince bir yol çizecek ve mutluluğa ulaşırken kalbinin sesini dinleyecektir. Geride kalan badireler hayattan aldıkları ders olarak geçer kayıtlara, gelecekte o derslerden öğrendikleriyle nasihat vereceklerdir çocuklarına belki, belki de her şey müstehzi bir gülüş olarak kalacaktır dudaklarının kıyısında.
Define ne oldu dersiniz? Orası biraz karmaşık, sonunda herkesi hedefine ulaştırıyor Suat Derviş. Yola çıkıp yolda kalanlar, menzile ulaşanlar, geriden gelip gecenin kahkasına silah çekenler arasında bir karmaşa yaratarak sonucu bağlıyor Derviş.
Sonrası aşk, sonrası mutluluk, mutlu son, mutlu çağrı kimileri için… Yalnız ve sessiz kalan Lami de sakladığı yerden o fotoğrafı çıkarır, o da kalbinin çarptığı bir aşka yelken açar belki…
Yazan: İlhan İpek
İlk yorum yapan siz olun