Yazan: Hasan Hakan BOYRAZ
Vacilando Kitap etiketi ile okuyucuyu dördüncü kez selamlayan Recep KAYALI, hikâyeleri ile bizleri sarsmaya devam ediyor. Kitap ismini içindeki hikâyelerin birinden almış. Her ne kadar kitabın kapağını süsleyen hikâyenin Kayalı için ayrı bir yer tuttuğunu düşünsek de eserdeki tüm hikâyelerin büyük bir edebî olgunluk ve zevki taşıdığını söyleyebiliriz.
Recep KAYALI, kalemi gerçeklikle keskinleşmiş bir yazar. Hikâyelerinde belirgin olan gözlem gücü, üst düzey kurgu ve sağlam atmosferler bize bunu açık bir şekilde yansıtıyor. Bilinen Tüm Zamanlar içindeki öykülerde de genellikle birçoğumuzun karşılaştığı fakat fark etmediği fırtınalı yaşantılar gözler önüne seriliyor. Ekonomik zorlukları göğüsleyen insanlar, çocuksu hayallere kapılanlar, terk edilenler, yaşlılar gibi hepimizin bildiği ancak görüp duyamadığı insanlar bir öykücük de olsa başrol oluyor. Kendine has, özgün bir tarzı olan Kayalı, sıradan insanlardan gösterişli öyküler çıkartıyor.
Kitaptaki her hikâye kendi başına bir film gibi tasarlanmış. Aslında bu, Kayalı’nın kendisini çok yönlü olarak geliştirdiğinin de bir göstergesi. Süt Üçlemesi’ni okurken hepimizin aklına elbette Semih Kaplanoğlu geliyor. Keza diğer hikâyelerin alt metinlerinde de yer alan felsefik ve psikolojik derinlik bizlere tek yönlü olmayan bir anlatı sunuyor.
Kayalı, okuru metinlerin içerisinde büyük bir maharetle dolaştırabiliyor. Öyle ki Yumurtacı Ragıp ile beraber eyleme katılıp Metin ile birlikte bu hayatı göğüsleyebiliyoruz. Bir metnin okuyucuda imaj uyandırabilmesi için metinde kullanılan bağlamlar, kelimeler, tipler, atmosfer, jargon -ki bence en önemlisi- bütün oluşturabilmelidir. İyi metnin arkasında parlak bir zihin ve kelimelerle örülmüş yaşam vardır. Kayalı Bilinen Tüm Zamanlar’da bunu fazlasıyla başarmış.
Kayalı’nın hikâyelerinde sadece dil ve üslup yönünden değil aynı zamanda postmodern teknikler yönünden de derinlemesine çaba verildiğini anlaşılıyor. Yazar, özellikle epifaniyi oldukça başarılı kullanmış. Bir olay, bir göz göze gelme anlarında hikâye kahramanının yaşaması gereken o aydınlanma anını okuyuculara kolaylıkla geçirebiliyor. Örneğin Süt Üçlemesi hikâyesinde Tufan’ın sağlık durumu ya da Kara Ulak Ensar’da hissettiğimiz o öfke karakterle birlikte okuyucuyu da diriltiyor. Karakterlerin öz hayatının karanlığında getirilen bu aydınlanış klasik öykü kalıplarına takılmadan özgünlüğün yakaladığını belirtiyor. Öyküler arasında dikkat edilmesi gereken diğer bölüm ise üçlemeler. Recep Kayalı’nın öykü çeşitliliğinin bir parçası olan üçlemeler bu eserinde de karşımıza çıkıyor. Hikâyelerin zamanını sabitleyip atmosfer kurulumuna ağırlık verebilme sebebiyle metni üçe bölme tercihi aynı zamanda yazara da bir metin içerisinde üç farklı hikâye yazma fırsatı da getiriyor. Kayalı, kullanmış olduğu bu teknikle her hikâyede kendine has bir döngü sağlıyor.
Metinlerin içeriklerinde yaşamsal gerçeklik kırpılmadan veriliyor. Bu durum yazarın kaleminden korkmadığının göstergesi. Son dönemlerde hayattan kopuk, çiçeklerle böceklerle, kötü mizahla, öykümsü metinlerle karşılaştığımız düşünüldüğünde Bilinen Tüm Zamanlar’ın farklı ve özel bir öykü kitabı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Edebiyatın uluslar ve uygarlık tarihi yönünden yükümlenmiş olduğu aktarıcı vazifesi dikkate alındığında Kayalı’nın edebiyatın gücüne ne kadar da inanmış olduğunu açıklamak gerekmez diye düşünüyorum. Hayatın herkese parıltılı bir selamlama yapmadığını, karanlık sabahlara uyanan bir yaşantının da var olduğu, yaralarımızı kanatsa da bize gösteriliyor. Bugünler elbet geçecek ama nesiller bu günlerin nasıl geçtiğini hatırlasalar fena olmaz. Kayalı ve Vacilando ekibi tam gaz çalışmaya devam eder umarız.
İlk yorum yapan siz olun