Yaşam, sistemler bütünüdür. Kalıplaşmış paradigmalardan oluşur. Toplumda düzenin sağlanması açısından birey, kendi haline bırakılmayarak içinde bulunduğu toplumla uyum sağlamaya zorlanır. Doğru veya yanlış, iyi veya kötü fark etmeksizin kurallara uymak önem arz eder. Toplum tarafından koyulan kurallar din, eğitim ve gelenek aracılığıyla bireye aşılanır. Bizler ise farkında olmadan o sistemi besleyen ve sürdüren bir çark haline geliriz. Bizim için ideal olan rolü alır ve benimsemeye başlarız.
Kadının İki Hali isimli yazımda mitolojilerde kadın algısından bahsetmiştim. Havva, Lilith, Pandora, Medusa gibi kadınlardan bahsederek, söz konusu kadınların hataları ve günahlarını anlatmıştım. Ardından size sorduğum soru şuydu: Bu kadınlar söz konusu hataları nasıl yaptı? Yanlışa düşmelerindeki sebep insan olmanın vermiş olduğu basit hatalar mıydı yoksa kendileri için yazılan kader bu hatalardan mı oluşuyordu? Her şeyden ötesi bu kadınlar gerçekte kim?
Biz mitolojide Pandora’ya dair hiçbir mit bilmiyoruz. Bildiğimiz tek mit, insanlığa ceza olarak yaratılıp kavanozu açarak dünyaya kötülüğü, savaşı ve kıtlığı getirdiği. Pandora’nın hayatı yok, bir kişiliği yok, düşüncesi yok, anıları yok, hissettiğini bildiğimiz tek duygusu merak. Pandora sadece tek bir andan ibaret bir kadın. O an ise merakına yenik düşerek insanlığı kötü bir sona sürüklemesi. Varoluşundaki temel algı, toplum tarafından yüklenen kadın rolünü yeniden topluma sunmak. Kadının rolü, merakına yenik düşmesi, hata yapmaya meyilli olması ve insanlık için cezalandırıcı olarak görülmesi. Karşı saldırı ise kontrol altında tutulması gerektiği.
Toplum, kadını kontrol altında tutmak isterken dini öğretilerden, eğitimden, geleneklerden ve erkeğe biçilen rolden yararlanır. Ancak kadının olası bir başkaldırısı durumunda sistemin kırılganlaşmaması için bu işbirliğine kadını da dahil etmelidir. İşte tam da burada kadının kadına düşmanlığı başlar. Bir örnekle duruma açıklık kazandırmak istiyorum. Medusa mitinde biz hep Medusa’ya odaklanırız. Ancak bu sefer Athena’ya odaklanmak istiyorum.
Medusa, her zaman gorgon adında o korkunç canavar değildi. Bir zamanlar güzelliğiyle tüm yunan halkını etkileyen bir kadındı. Athena’nın tapınağında rahibe olan Medusa’nın güzelliğinden tanrılar da etkilenmişti. O tanrılardan biri olan Poseidon, Athena’nın tapınağında Medusa’ya tecavüz etti. Tapınağında böylesine korkunç bir olayın yaşanmasına sinirlenen Athena, Medusa’yı gorgon adındaki bir yaratığa çevirerek cezalandırdı.
Athena, erkek egemen sistemin savunucu olarak karşımızda belirir. Tecavüze uğrayan kadını hatalı bulur ve yargılar. Üstelik o da bir kadındır. Mitlerde, kadına yakıştırılan ve yakıştırılmayan roller ve bu roller karşısında toplumun takınacağı tavırlar öğretilir. Tecavüze uğrayan kadın, namusunu koruyamamıştır.
Medusa’yı bir erkeğin cezalandırması, kadın zihninde bir haksızlığa maruz kalma olarak yorumlanabilir. Toplum tarafından cinsiyetler arası farklar ve güçler fazla sert bir şekilde ortaya koyulursa, söz konusu sertlik yanlış bir etki yaratabilir. Bu sebeple yunan mitolojisi kadını, erkek üzerinden cezalandıramaz. Kadın üzerinden cezalandırarak, cezayı meşru göstermeyi hedefler. Bir diğer önemli nokta ise savaş stratejisi olarak da önümüze çıkan “böl ve yönlendir” taktiğinin kullanılmasıdır. Böylece kadın bir araya gelemeyecek ve güçlenemeyecektir.
“Kadın kadının düşmanıdır” lafı da tam olarak böyle bir düşüncenin içinde doğar. Bir kadını düşman olarak görebilen veya zarar verebilen kadın, Athena’nın rolünü benimseyerek, toplumdaki yerini alır. Hiçbir suçu olmayan Medusa gibi kadınlar iffetsizlikle suçlanır. Kontrol altında tutulmak isteyen kadın kocasının sözünden çıkarsa itaatsizlik etmiş olur. Toplum tarafından öğretilen itaat ayrıca kadının çaresiz kalmasına neden olur.
Kadının iş dünyasında kendine yer bulmasıyla birlikte Feminizm, kendini göstermeye başlar. Kadınlar, erkeklerle eşit şartlarda yaşamak ister. Ekonomik özgürlüğün elde edilmesiyle söz konusu istekler, daha da güçlenir. Kız kardeşlik, feminizmde çok önemlidir. Her kadın bir diğerinin kardeşidir ve ortak acılara gebedir. Birbirlerini destekleyerek, birlikte yürümeyi hedeflerler çünkü kadınlar “Birlikte Güçlü”. Bu politika ayrıca “kadın kadının düşmanıdır” söylemini çürütür.
Böylelikle güçlü kadın rolü doğar. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu kadın rolünün sesini diğer dönemlerde güçlü bir şekilde duymasak da varlığından söz edebiliriz. Feminizimle birlikte kadın bilinci ve farkındalığı güç kazanmıştır. Toplum kendini güncelleyerek sistemin içerisine bir rol daha eklemek durumunda kalır. Her ne kadar kadın hareketlerinin önü kesilmek istense de varoluştaki bu güçlü duruş toplumun bu rolü kabul etmesini sağladı.
Toplum tarafından bireyin önüne koyulan roller ve karşı roller sonucunda gerçekleşen toplumsal eylemler bireyin sosyal kimliğini belirlemede etkili olmaktadır. Günümüzde daha itaatkar kadın rollerinin olması gibi toplumun benimsediği değer yargıların karşısında duran güçlü kadın rolleri de bulunmaktadır. Peki siz hangi rolün kadınısınız?
Kaynaklar
Kadının Değişmeyen Tarihi, Sanat Tarihinde İlk Aşıklar
Carr-Gomm, Sarah “Sanatın Gizli Dili” İnkılap Yayınları, İstanbul, 2014, sayfa:88-89
Harrari, Yuval Noah “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens” Kolektif Kitap, İstanbul, 2015
Kef, Emine “Cinsiyet Algısının Mitsel Kökeni” Kaygı Dergisi Sayı:31, 2018, S.:22-41
Kocabaş Atılgan, Duygu “Antik Yunan’da Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Temsili” Yedi: Sanat, Tasarım ve Bilim Dergisi, Sayı:10, S.:15-22, 2013
Krausse, Anna-Carola “Rönesans’tan Günümüze Resim Sanatının Öyküsü” Literatür Yayınları, İstanbul, 2005, S.:16-17
“Kutsal Kitap (Zebur-Tevrat-İncil)” Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul, 2014
Özbay, Ender “Adem-Havva-Lilith Figürleri İzleğinde Bir Olanaksızlık Miti: Aşk” İdil Dergisi, 2004, S.:40-58
Öztürk, Özkan “Dünya Mitolojisi” Nika Yayınları, Ankara, 2016
Okray, Zihniye – Özeral, Zeynep “Yunan Mitolojisinde Medusa’nın Gorgon Dönüştürülmesi ve Öldürülmesinin, Töre Mitinin Foucalt Söylem Analizi” Cyprus Turkish Journal of Psychiatry & Psychology Vol.2 Issue.1, 2020 S.:48-53
İlk yorum yapan siz olun