İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mısır Uygarlığı ve Sanat

Mısır tarihinden bahsederken öncelikle Mezapotamya’dan bahsetmek gerekir. Eski Yunan’lıların “Verimli Hilal” adını verdikleri Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bereketli toprak anlamına gelen Mezapotamya’da birçok uygarlık hüküm sürmüştür. Mezapotamya döneminde yapılan doğa resimleri gerçekçi, insan tasvirleri ise stilize olması sebebiyle gerçekçi değildi. Bu dönemde yapılan “ziggurat” adı verilen tapınaklar sanatsal mimari açısından önemlidir. Mısır medeniyeti ise büyük bir nehir olan Nil nehri sınırında olması sebebiyle Mezapotamya‘yı uygarlıktan medeniyete yükseltmiştir. 3000 yıl süren Mısır uygarlığı kendi içinde “eski, orta, yeni ve geç krallık” olarak dört dönemden oluşur. Mısır sanatında çok ta uzun sayılmayan yönetim dönemi hariç değişiklik yapılmamış eski sanatsal anlayış ve biçimlerine sadık kalınarak değişikliğe gidilmemiştir.

Mısır halkı tıp, matematik ve geometride çok ileridir. Örneğin ilk mimar Mısır’da doğmuştur. Mısır dini ise çok tanrılıdır. Çok tanrılı dine inanıyor olmaları sanat anlayışlarını fazlasıyla etkilemiştir. Resimlerdeki işlenen konular: tanrılara sunulan adaklar, savaşlar, zaferler, firavunların yaşamları, diğer dünyaya yaptıkları yolculuk, mumyalama törenleri, ölülerin taşınması gibi konuları içerir. Mısır sanatında heykeller ilahi varlıkların, kraliyet dünyasına ait isimlerin heykelleri olduğundan dünya ile ruh arasında ki bağlantı olduklarına inanılırdı. Heykeller tapınma amaçlı, kutsal yağ sürme, tütsüleme ve mumyalama gibi günlük ritüeller için önem arz ederdi. Taş heykellerde figürler kapalı bir beden duruşuna sahiptir, kolları bedenin yanında durur ve ciddiyet fazlasıyla yansıtılmaktadır.

Eski Mısır döneminde dinsel konular, mumyalama hazırlığı, ölülerin taşınması, ölüye ağıtlar gibi konular daima işlenen konular arasında yer alır. Ölü odalarında birbirine bağlı ölü gömülmesi gibi sahneler resmedilmesinin yanı sıra ölü kimseler sevilen eşyalarıyla birlikte gömülürdü. Mısır sanatında güç sembolize edilirken asa, takma sakal gibi öğeler kullanılmıştır. En akılda kalıcı örneği ise kadın olduğu halde Mısır firavunu Hatşepsut’un kendini takma sakal ile betimletmesidir. Günümüzde müzelerde gördüğümüz eserler genellikle kraliyet mensuplarına aittir ve bu eserler günümüzün güzellik ve estetik anlayışına uygundur. Bununla birlikte, müzelerin depolarında toplumun daha alt sınıflarından kişiler için yapılmış olan küçük heykelcikler, muskalar, kefenler, mezar taşları bulunur. Mısır sanatında figürlerin ölçeği, hiyerarşiyi göstermek için en sık kullanılan yöntemdir. Figürler ne kadar büyükse, o kişilerin toplumsal önemleri de o kadar yüksektir. Örneğin esir ve köleler, diz çökmüş hatta küçültülmüş yığınlar halinde çizilirdi.

Mısır döneminde var olan pilonlar, tapınak kapılarının iki yanında bulunan Mısır’ a özgü duvarlardır. Hangi kral ve zafer döneminde yapıldığı üzerinde ibarelerle yazılıdır. Dikilitaşlar ise Güneş ve yükseliş simgesi olduğundan bazı tapınak önlerinde çift olarak yer alır.

Orta krallık Mısır döneminde ise günlük yaşamla ilgili konular tarlada çalışma, avlanma balık tutma, savaş ve zafer resimleri konu alınır. Günlük yaşamla ilgili çizilen konularla ölünün hayatta iken bulunduğu mevki, yaptığı işleri ve özel yaşamı ayrıntısıyla resmedilmiş olur.

Mısır sanatı günümüzde bile etkisini yitirmeyen antik sanat dönemlerinden biridir. Genel hatlarıyla Mısır sanatı ve öğelerinden bahsetmiş olsam da ilerleyen yazılarda Mısır tapınak ve mimari sanatından bahsederek sizlerle buluşmak üzere yeniden yazacağım. Keyifli okumalar dilerim.

Yazan: Tülay Çağlar Kadı

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir