İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Müge Ulusoy: Cesaret öğrenilmez. Sizde vardır ya da yoktur.

Bazı insanlar hayatınızda dönüm noktası niteliğindedir. Çalıştığı markalar için Müge Ulusoy da böyle bir öneme sahip. İşini tutku ile yapan ve pek çok ünlünün ve işinde başarılı olmuş markanın güvenli limanı olan Marka İletişim Danışmanı Müge Ulusoy; güçlü empati yeteneği ve 24 yıllık sektörel tecrübesi ile işine sevgisini, emeğini ve ruhunu koyarak Türkiye’nin başarılı kadınları arasında yerini koruyor.

Ünlü oyuncu ve marka iletişim danışmanı Müge Ulusoy ile bu Korona günlerinde harika bir online söyleşi yaptık. Hem sektöre hem de hayata dair değerli tecrübeler  içeren sohbetimiz için, sözü Müge Ulusoy’a bırakıyorum. Keyifli okumalar…

Profesyonel oyunculuğunuzun yanı sıra Müge Ulusoy Media’nın sahibi olarak ülkemizdeki pek çok değerli sanatçının ve markaların iletişim –medya danışmanlığını  yapıyorsunuz. Bu serüven nasıl başladı, bizlerle paylaşır mısınız?

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümü mezunuyum. İzmir Devlet Tiyatrosunda 1 yıl konuk sanatçı olarak tiyatro oyunculuğu yaptıktan sonra bazı deneyimler kazandım. 23 yaşında İzmir’de bulunursam mesleğim ve kariyerim adına pek çok şeyi kaçıracağım duygusuna kapılarak İstanbul’a geldim. Şimdi düşününce aldığım en doğru kararlardan biri olduğunu görüyorum. O yıllarda İstanbul’da Tiyatro yapmak pek kolay değildi ve bana televizyon kapılarını açmıştı. İyi ki de öyle olmuş. Böylece televizyon ve sinema vazgeçilmezlerim arasına girdi. Tv’de oyunculuk yaparken kamera arkası işler yaptığımız sinema televizyon mezunu olan kardeşimle birlikte şirketimizi kurduk. 2005’te kardeşim evlenip Ankara’ya yerleşince, yoluma yalnız devam etmek durumunda kaldım. Bu sebeple dizi oyunculuğuna bir süre ara verdim çünkü o an yaptığım işin kalitesi adına bu karar aldığım en doğru karar gibi geliyordu. Bugünlere dek çalıştım, çok çalıştım ve hep çalıştım.

Türk dizi ve sinema sektörünün içinde yıllarca çalıştınız, sizce en büyük sıkıntısı nedir?

Önceki yıllarda, iki dizi Pt1 (Prime time) ve Pt2 olarak arka arkaya yayınlanırdı. Çocukların aileleriyle izleyebileceği programlar, çeşitli yarışmalar veya sitcomlar vardı. Bu programlardan sonra da dramalar başlardı. Kısacası bir çeşitlilik söz konusuydu. Ülkede örneğin karamsar bir hava hakimse, o zaman seyirciyi umutlandıran projeler yapmanın daha gerekli olduğunu düşünüyorum. İnsanlar saat 20.00’da televizyon başına geçip 00.00’a kadar reklam arası dizi izlemeyi neredeyse bırakmış durumda. Bu da internet platformuna yönelime sebep oldu. Türkiye sadece İstanbul’dan ibaret değil ki! Anadolu’nun şehirlerinden köylerine kadar her yerde televizyon izleniyor. Şunu unutmamalıyız ki, hedefiniz başarıdan ziyade çok para kazanmaya geçerse hiç para kazanamazsınız. Benim daima hedefim, önce işimi iyi yapmak ve başarılı olmaktır. Bu da disiplin ve çalışmakla oluyor. Sinema sektörü son yıllarda yükselen ivme ile seyircisiyle buluşuyor, başarılı pek çok imza var. Gurur duymamak elde değil elbette. Kısacası Türk  Sinemasına büyük yatırımlar yapılsa eminim dünyada da önemli bir konumda yer alırız.

Bugünkü başarıya ulaşmanızda ve isminizle adeta bir marka yaratmanızda neler etkili oldu?

Yapım gereği seçme lüksümün olmasına çok önem veririm. Mesela ortaokul ve lise yıllarımda matematik bölümü öğrencisiydim ama konservatuvar Tiyatro okumayı seçtim. Çünkü her zaman “Ben istediğim şeyleri istediğim şekilde yapacağım” dedim. Bu özel hayatım için de geçerli tabii… (gülümseyerek ) Marka yaratmak veya marka olmak, okunduğu veya yazıldığı gibi kolay sanılmasın. Çok emek gerekiyor, alt yapınızın ve sabrınızın sağlam olması gerekiyor. Daima gelişime açık ve sadece kendiniz ile yarış halinde olmalısınız. İşinize yaramayan duygulardan ve durumlardan uzak durarak hedefinize doğru koşmalısınız. Tüm hava koşullarına rağmen asla durmadan karşınıza çıkan her türlü engeli aşma becerisi gerekiyor. Rüzgarı arkanıza almayı başarırsanız, ılık ılık ilerlediğiniz yol muhteşem bir hayat serüvenine dönüşebilir. Burada şans da çok önemli tabii ki.

Seçim yapmak aynı zamanda cesaretli olabilmektir. Öyle değil mi? Siz cesaretli misiniz?

Her zaman cesaretliyimdir. Bence cesaret öğrenilmez. Sizde vardır ya da yoktur.  İstanbul’a geldiğim ilk yıllarda, oyunculuk yaparken aynı zamanda direct marketing  üzerine bir reklam ajansında proje yöneticisi olarak çalışıyordum. Orada patronumla ilk konuşmamda dedim ki, “Ben oyunculuk yapmak için İstanbul’a geldim. Burada hafta sonu tatilim var ama set günlerim hafta içi bir gün de olabilir. Çalışmamla o günleri dengelerim.” Ve kabul etti, çalışmaya başladım. Hem reklam ajansında çalışıyordum hem de oyunculuk yapıyordum. Çalıştığım ve para kazandığım işim olduğu için  her dizi projesini kabul etmek zorunda kalmıyordum. İşte seçme lüksüm yine devrede. Bu hep böyle devam etti hayatımda. Seçtiğim ve sevdiğim insanlarla çalışırım. Bedenime ve ruhuma iyi gelmeyen ne varsa hayatımdan  çıkarırım. İşte bu bir tercih, benim tercihim. Çünkü her zaman yaptığım işe sevgimi, emeğimi, zamanımı, tecrübemi ve yüreğimi katıyorum. 

Oyuncu kökenli olduğunuz için menajerlik yapmanın sizce avantajları ve dezavantajları nelerdir? Kısaca bahseder misiniz..

Oyuncu kökenli olmamın oyuncularla empati kurabilmemde menajerliğe büyük bir katkısı olduğunu düşünüyorum. Oyuncularla iletişim kurarken, karşımdaki cümleye başladığında neyi istediğini ve neyi istemediğini çok iyi bildiğim için cümleyi zaten kafamda tamamlıyorum. Çünkü tecrübemin yanı sıra empati gücüm çok yüksek. Doğal olarak oyuncu ile aynı taraftan bakabiliyorum. Hem çalıştığım oyuncular için hem de benim için büyük bir avantaj oluyor. “Oyuncu olduğun için bizi daha iyi anlıyorsun” cümlesini bu yüzden sıklıkla duyuyorum.( gülümseyerek )

 Siz aynı zamanda bir marka danışmanısınız. O yüzden empati yeteneğinizin sadece oyuncularla kısıtlı kalmadığını da söyleyebilir miyiz? Daha doğrusu farklı sektörlere de marka danışmanlığı yapıyor musunuz?

Evet yapıyorum. “Müge Ulusoy Medya” bünyesinde sadece menajerlik departmanı yok ki, kişiye veya firmalara özel PR çalışmaları, tanıtım prodüksiyonları da mevcut. Burada bana destek olan çok kıymetli bir ekibim var. Kimisi kadrolu, kimisi de freelance olarak çalışıyor. Yoğun bir araştırma, sıkı bir medya takibi ve fikir toplantılarının ardından muhteşem çalışmalara birlikte imza atıyoruz. Sizin de bildiğiniz üzere, menajerlik köken olarak Türkçe bir kelime değil, manager, management yani yönetici, yönetim manasına geliyor. Manager yani marka danışmanı olarak (Gülümseyerek), kişinin marka değerini artırma, yeni stratejiler belirleyerek yol haritasını oluşturma üzerine emek sarf ediyorum. Aynı şekilde kişi ve kurumların da hedeflerine uygun, vizyonlarını geliştirici ve marka kimliğini yaratarak sektörlerinde sağlam bir yer edinebilmelerini sağlamak için çok çalışıyorum.

Ödüllerle dolu bir oyunculuk kariyeriniz var. Ara verdiğiniz oyunculuğa geri dönmeyi düşünür müsünüz?

Dizi oyunculuğundan bahsediyorsanız, çok zaman alan bir şey. Aslında eskiden daha yoğundum; şu an daha kişiye özel çalışıyorum. Bu da demek oluyor ki kendime daha çok zaman ayırabiliyorum. Şimdi kısa süreli ve farklı konularda harika  internet dizileri çekiliyor. Sorunuzun cevabına gelince. Oyunculuk benim eğitimini aldığım, oldukça tecrübeli olduğum ve çok sevdiğim asıl mesleğim, neden olmasın?

İş temponuzun yanı sıra sürekli araştırıyor, kültür sanatın nabzını tutuyor, aynı zamanda kişisel gelişimi her daim önemsiyorsunuz. Öncelikle bu tempoyu nasıl sağlıyorsunuz? 

Aslında bu tempoyu sağlayabildiğim müddetçe gücümü koruyabiliyorum. Eğer bunu sağlayamazsam yaşamım sekteye uğrayacakmış gibi geliyor. O zaman ben, ben olamam. Çünkü  hiperaktif, enerjisi yüksek ve zihni çok hızlı çalışan bir yapıya sahibim. Mesela beklemeyi hiç sevmem, aynı anda birkaç işin paralel ilerlemesinden büyük keyif alırım. Muhatap olduğum her konuyu araştırmam ve öğrenme merakım sayesinde bahsettiğiniz tempomu hızlandırmış oluyorum sürekli.

Peki, insanlara ne önerirsiniz? 

Özellikle bu yasaklı ve evde olduğumuz günlerde sanatla, müzikle uğraşarak, kitap okuyarak belki meditasyon yaparak kendi içine dönüp kendilerini keşfetmelerini tavsiye ederim. Bahçeleri olanların bahçede temiz havada hatta kuş seslerini dinleyerek yürüyüş yapmaları da bir meditasyon. Müzik dinlemek veya el becerileri olanlar varsa ve o her neyse onlarla ilgilenmek de birer meditasyon. Görecekler ki, bundan çok büyük keyif alacaklar. Hayat ile yarış halindeyken kendimizden uzaklaşıyoruz. Zor günleri fırsata çevirmek ve keyif alınacak detaylar bulmak lazım. Bana göre her insan özeldir ve bence herkesin sahip olduğu pek çok özelliği vardır. Hazırcılığı bırakıp, hayatın içine katılmalı, akışa bırakmalı, cesaretli olmalı ve yaşamdan haz almaya odaklanmalılar.

Bu başarı yolculuğunuzda hayata geçirmek istediğiniz gelecek dönem hedefleriniz, projeleriniz nelerdir?

Bu zamana kadar oyunculuk ve iletişim/ medya danışmanlığı vb işler yaptım. Şimdi de çok güzel planlarım ve projelerim var. Üretmeyi ,çalışmayı sevdiğimi söylemiştim.. Tabii bu projeler ne zaman olur bilemiyorum. Önce bu pandemi döneminin sona ermesini, tüm ülke ve dünyamız adına sağlıkla ve en kısa zamanda normal hayatımıza geri dönmemizi diliyorum. 

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir