Son zamanlarda büyük bir çıkış yakalayan ve 80’li – 90’lı yılların şarkılarını seslendiren Retrobüs grubu gitaristi ve aynı zamanda klasik kemençe ustası Murat Yerden ile keyifli ve samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
Mine Alpan: Öncelikle değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Murat Yerden: 1983 yılında Ankara’da doğdum. Bütün eğitim hayatım üniversite dahil Ankara’da geçti. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo ve Televizyon bölümünden 2008 yılında mezun oldum. İlkokul yıllarında bağlamayla başladı müzik serüvenim, lise yıllarında başladığım gitarla devam ettim. Halen aktif olarak iki enstrümanı da sahnede kullanıyorum.
Gitar çalmanın yanında bir de başarılı bir kemençe ustalığı yönünüz var. Kemençe ustalığına ve merakına sizi yönlendiren neydi?
– Kemençe hayatıma bir dinleyici olarak üniversite yıllarında girdi. Yeni Türkü grubunu çok severim ve bu grupta sıklıkla duyduğumuz klasik kemençe beni büyülemişti. O yıllarda çok çalmayı düşünmedim ama üniversiteden sonra İstanbul’a geldiğimde bir Yeni Türkü konserinde bu enstrümanı çalmaya karar verdim ve ardından araştırmaya başladım. Bütçemin el verdiği o zaman, üniversite yeni bitmiş ve maddi olarak henüz çalışmayan bir öğrenci bütçesiyle hareket ediyorum. Cebimdeki yeterli bir parayla kemençe aldım ve öğrenmeye çalıştım onunla. Fakat bir süre sonra o kemençenin yetersiz bir kemençe olduğunu anladım. Çok iyisini almaya da param yetmediği için, bir ustanın yanına çırak olarak girip yapmaya karar verdim. Kemençe yapımcılığına başlamam böyle oldu, amacım kendime bir kemençe yapmaktı. Fakat yaptığım kemençeler beğenilip satın alınınca hem maddi olarak hem de manevi olarak benim hoşuma gitti. Böylece ardından bir sonraki, bir sonraki geldi ve benim planlamadığım ve tasarlamadığım bir şekilde kendi kendine mesleğim oluverdi. Şuan çok mutluyum,10 sene oldu ve 10 yıldır kemençe yapıyorum ve diyebilirim ki bütün önemli klasik kemençe sanatçıları Yeni Türkü’nün kemençecisi de dahil hepsi atölyeme gelip benden kemençe alıyorlar. Kemençelerini bana tamir ettiriyorlar ve referans olarak beni gösteriyorlar. Bu tabi benim için gurur verici bir şey, öyle sürprizli bir başlangıç benim için, planlanmış bir şey değil aslında.
Sizin hem vokalistliğini hem gitaristliğini gerçekleştirdiğiniz Retrobüs grubu kaç yılında kuruldu ve sizleri nasıl bir araya getirdi?
– Retrobüs grubunu biz 2011 yılında solist Fırat Şahverdi ile birlikte kurduk. Bu bizim çalmayı sevdiğimiz şarkılardan, o dönemin kıyafetlerinden, onları giysek keşke, şunları çalsak keşke dediğimiz fikirlerden oluştu proje. Başlangıçta tabi bu işin buralara geleceğini hiç tahmin ederek yapmadık, biz kendimiz seviyorduk onları çalmayı. İnsanlarda sever diye düşündük. Beklentimizin çok üzerinde güzel reaksiyon aldı ve hızlı bir şekilde biz orada burada çalmaya başladık. Öyle olunca, asker arkadaşım Ozan Çetiner bas gitar ve aynı zamanda psikolog kendisi, gruba dahil oldu. Üç kişi olduk, sonrasında büyük konserler istenmeye başlandı bizden ve festivallerde çıkmamız gerektiğinde artık davul da eklenmesi gerekiyordu. Böylece davulcumuz gruba girdi. Birkaç tane davulcu değiştirdik. Şuan da aktif olarak Kaan Alptekin ile çalışıyoruz. Ve en son olarak da gruba beşinci eklenen kişi ikinci gitar olarak Kaan Şeker oldu. Böylelikle Retrobüs beş kişilik bir grup oldu. İlk single’ımız yayınlandı. Türkiye’de gitmediğimiz şehir, çalmadığımız konser salonu kalmadı diyebilirim. Önümüzdeki yıl Avrupa projesi başlayacak, 2011 yılında projeyi oluşturduğumuz gün tabi ki bunları göremiyorduk ama şimdi çok güzel şekilde büyüdü ve biz bunu canlı tutmak için, renklendirmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
Retrobüs grubu tarzıyla, 80’li ve 90’lı yılların atmosferini yaşatmasıyla çok farklı ve keyifle izlenen, dinlenen başarılı bir grup. Peki bu çizgide giderken, ilerleyen süreçte farklı projeler olmaya devam edecek mi?
– İlerleyen süreçte Retrobüs grubu kendi bestelerine ağırlık verebilir. Bunun dışında zaten sürekli güncel tutmaya çalışıyoruz repertuvarı. Sabit bir repertuvarla aynı şarkıları çalan bir grup olmak hiç istemedik, hatta kurulduğumuz ilk yıllarda yalnızca 60’lar, 70’ler ve 80’ler çalıyorduk son iki yıldır 90’ları ekledik repertuvara. Şimdi yeni yeni 2000’lerin başına da girmeye başladık. Retrobüs bu anlamda kendini sürekli güncelleyebilen bir grup. Çünkü, öyle sınırlı bir repertuvara sahip değiliz. İlerleyen günlerde bizi bunlar bekliyor, bu tür projeler bekliyor. Tabi ki daha çok kayıt, daha çok video, yayınlanmış single’ın üzerine gelecek single’lar, belki tüm bunlardan oluşacak bir albüm, kim bilir. Yani kurulduğumuz yıllarda buralara geleceğimizi tahmin etmiyorduk. Şimdi de belki de bir beş yıl sonra neler olacağını tahmin edemiyorum. Ben Türkiye’de yakaladığımız başarıyı Dünyaya taşımanın peşindeyim şuan da. Avrupa’da ve hatta sadece Avrupa kıtası değil diğer kıtalarda da güzel bir temsil olacağını düşünüyorum Retrobüs’ün.
Retrobüs grubu olarak bu ay yayınlanan “Bu Son Olsun” adlı ilk single albümünüzden beklediğiniz geri dönüşleri alabildiniz mi?
– “Bu Son Olsun” isimli single iki hafta önce yayınlandı. Youtube’da şuana kadar ki tepkiler oldukça iyi. Yakın çevremizden olsun, gerek hiç tanımadığımız insanlardan olsun çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Sosyal medyadan ulaşan insanların güzel mesajları ya da youtube’da videonun altına gelen sayısız mesajın hepsini tek tek sıkılmadan okuduk. Bir tane olumsuz eleştireye rastlamadık, bu da tabi bizim için çok sevinç verici bir durum. Çünkü kritik bir iş yapıyoruz. Ustaları anmak, bunu eğlenceyle harmanlamak gerçekten kritik bir iş. Her an aslında zan altındasınız. Tehlikeli bir iş çünkü orada bir temsil var. Bunu hakkıyla yapamadığınız zaman ayıp etmişte olabilirsiniz, insanları kırabilmişte olabilirsiniz. Biz bunlara çok önem göstererek sahnede söyleyeceğimiz lafları, şarkıları, işte her şeyi ince bir elekten geçirerek seçiyoruz. Bu anlamda dikkatli olmamız gerekiyor.
İlham aldığınız müzisyenler var mı?
– İlham aldığımız müzisyenler tabi ki var, zaten onları sahnede anıyoruz. Cem Karaca, İlhan İrem, Barış Manço, Erkin Koray, Cahit Berkay. Daha sayamayacağım bir sürü isim ve andığımız herkes hayatımızda yer bırakmıştır. Ama bana özel olarak sorduğunuzda İlhan İrem benim için başka bir yerde duruyor. Erkin Koray’ı da çok severim, müzikal olarak özellikle Erkin Koray Türk rock müziğine, Anadolu müziğine yepyeni bir soluk getirmiş ciddi vizyoner bir müzisyen diye düşünüyorum. Ama hepsi öyle. Barış Manço’da öyle. Yaptıkları işlere baktığım zaman, bugün bu kalitede işler göremiyoruz. O yüzden biraz, Retrobüs geçmişe yönelik bir grup. Güncel şarkıları dinlediğim ya da grupları dinlediğim zaman beni bu kadar etkileyen bir müzisyen ben göremiyorum.
Yakın zamanda nerelerde konserleriniz var?
– Yakın zaman konserlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan her ay bütün takvimimizi paylaşıyoruz. Takip etmek isteyenler oradan rahatlıkla takip edebilirler. Bu ayki konserler içinde Ankara, Diyarbakır, İzmir, Antalya, İstanbul bir çok şehir var.
Son olarak sizin eklemek, söylemek istedikleriniz nelerdir?
-Son olarak şunu ekleyebilirim; kendimi hem sahnede Retrobüs’de çalarken, hem atölyede kemençe yaparken son derece mutlu hissediyorum. Sanki kişiliğimin iki farklı parçasını iki iş, iki meslek farklı farklı çok iyi besliyor ve beni çok iyi tatmin ediyor. Başka şehirlere gidip bir sürü başka insan tanımak, sahnede olmak, sevdiğimiz şarkıları çalıyor olmak çok güzel geliyor. Ama aynı zamanda benim yalnızlığı seven, kendi dünyası olan, kendi içine kapanık bir dünyam da var. Atölye çok güzel dolduruyor, altına imza attığım genç bir yapımcı olarak beni onore eden, manevi tatmin yaşadığım bir çok iş yapıyorum atölyede ve yaptığım bir enstrüman profesyonel bir kemençecinin elinde dünyanın önemli konser salonlarını gezdiğinde gurur duyuyorum. İsmim anıldığında hoşuma gidiyor ve şu da çok güzel, bir enstrüman yaptığınızda ağaçtan, siz ölüp gitseniz bile içindeki isminiz ve sizin ustalığınız onla birlikte kim bilir kaç tane sanatçının elinde hayat bulacak. Aslında ölümsüz gibi, bir eser bırakmış oluyorsunuz. Bu anlamda da şükür çok mutluyum, iyi işler yaptığımı düşünüyorum. Umarım, gelecekte hem atölyede yaptığım iş adına kendimi daha geliştirebilirim hem de Retrobüsle planladığımız hedeflediğimiz yerlere varabiliriz. Bunu şu yüzden anlattım; insanın kendi hayalleri var. Ben bunları hayal ediyordum müziğe ilk başladığım da ve şimdi gerçek oluyorlar. İnsanlar hayallerine önem göstersinler ve hayal etme fırsatı versinler kendilerine. Bir şekilde hayal ettikleri, düşündükleri gerçek olacaktır ve tabi bunun için harekete geçmek de gerekiyor. Yalnızca hayal etmek yetmiyor, biraz cesaret, hayal gücü. Hayatı haddinden çok fazla önemsemeye gerek yok, hayal etiğimiz şeyleri ertelemeyelim, cesaretle bazılarının üzerine atılalım. Bunların geri dönüşleri çok güzel olacaktır çünkü!.. Herkese sanatla, hayal gücüyle geçen bir hayat diliyorum.
İlk yorum yapan siz olun