İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nemrut Dağı – Kommagene Zirve Gizemi

Bilinmezliklerle dolu olan, memleketimizin muhteşem güzelliklerinden birisi olan, o dönemde yolu bile olmayan zirveye tonlarca ağırlığında taşların nasıl çıkartıldıkları halen bilinmeyen, güneşinin sabah doğuşuyla, akşam batışının doyasıya yıldızlar eşliğinde seyredildiği, insanoğlunu eski medeniyetlere götüren zirve “Nemrut Dağı & Kommagene Krallığı” hakkında daha çok şey bilmek ister misiniz?

“Ölmeden önce bıraktığı yazılara göre, Kral Antiochos sadece yüksek ve ıssız bir yere gömülmek mi istiyordu yoksa ölümsüz olmak ve adından sonsuza dek bahsedilsin mi istiyordu?”

Dönemin Kral’ı Antiochos, kendi soyunun hem Yunan hem de Perslere dayandığına inanarak heykeller, teraslar ve anıt mezarı olan tarihi ve ölümsüz bir alan oluşturmaya karar verir.

Yaklaşık 250 yıl yaşamış bir medeniyet olan Kommagene Krallığı, Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alıyordu. Her iki medeniyeti selamlar şekilde hem de güneşin doğuşu ve batışına hakim olduğunu belirtmek için yaptırdığı anıt mezar günümüzde tam bir gövde gösterisi sayılabilir. Öyle ki, su kaynaklarının yürüyerek en az 4 saat uzaklıkta olduğu, yakınlarında ekili arazi ve yiyecek alanı bulunmayan, ulaşımın bu kadar güç bir yerde tonlarca ağırlıkta ki taşlar köleler aracılığıyla zorlukla yerleştirilebilmiştir. Güneşin doğuşu ve batışına hakim olduğunu belirterek kralın güç gösterisi yaptığı Nemrut Dağı – Kommagene Zirvesi, Batı yönü ile Yunan kültürünü selamlarken, Doğu yönü ile Pers medeniyetini selamlar niteliktedir. Kommagene Zirvesi farklı kültürlerin ve dinlerin bir sentezi gibidir. Pers ve Zerdüşti figürlerin yanı sıra  Yunan tanrılarıyla karışmıştır.

Şüphesiz, Nemrut Dağı’nı bu kadar vazgeçilmez kılan, eski çağlarda hükümdarlık yapmış olan Kommagene Kralının tüm kültürleri birleştirmek, atalarına minnettarlığını göstermek amacıyla dönemin en görkemli kalıntılarını günümüze taşımış olmasıdır. Ayrıca yüksekliği 10 metreyi bulan heybetli heykellerin yükseldiği dağda  dünyanın en muhteşem gün doğumu ve gün batımını seyredebilmekte, alanın vazgeçilmezleri arasındadır.  

“Heykellerin neleri ve kimleri tasvir ettikleri ise ziyaretçiler açısından hep merak konusu olmuştur!”

Yüksekliği yaklaşık 10 metreyi bulan heykeller sırasıyla;

1- Kral I. Antiochos

2- Fortuna, 

3- Yunan mitolojisinde bahsi sıkça geçen  Zeus

4- Güneşin, sanatın simgesi Apollon 

5- Kudretin simgesi Herakles heykeli

6- Mitra

7- Helios

8- Hermes

9- Ares’ tir

Bence içlerinde en ilginç ve günümüze mesaj taşır nitelikte olanları; gökyüzü hakimiyetini temsilen koruyucu Kartal Heykeli ve yeryüzü hakimiyetini temsilen koruyucu Aslan Heykelidir. Eski Çağ insanlarının, heykellerin huzurunda ateş yakıp ziyafetler hazırlayarak onları mutlu etmeye çalıştığı rivayet edilir. Alanın koruyuculuğunu üstlenmiş hissi veren bu heykel ve antik kalıntılar 1881 yılına kadar keşfedildi. Kazılar sırasında bulunan Grekçe kitabe kalıntıların kim ve neleri tasvir ettiğinin bilgisini günümüz insanı ile paylaşmaktadır. 

Kommagene Zirvesinde var olan tümülüs, 50 metre yüksekliğinde ve 150 metre çapında olduğu söylensede henüz bulunmuş değil. Araştırmacılar günümüz teknolojisine rağmen, Kralın mezarına zarar vermekten korktuğu için mezarın keşfine, ara verilmiştir.

Yazıyı sonlandırmadan önce ülkemizde var olan birçok tarihi alanda rastladığımız yeraltı tünellerinin, Kommagene Krallık Zirvesinde de var olduğu bilgisini paylaşmak istiyorum. Arkeologların bir zamanlar Komagene halkının dağın içinde yaşamış olduğunu rivayet ettiği  bölgenin yeraltı tünellerinin en büyük gizemlerinden bir diğeri ise sonunun nereye vardığının henüz keşfedilememiş olmasıdır. Bilinen yeraltı tünellerinin yanı sıra daha keşfedilmemiş yüzlerce tünelden ayrıca bahsedilmektedir. Kayıtlara göre yüzlerce define avcısının, tehlikeli ve sonunun nereye kadar uzandığı belli olmayan yeraltı tünellerinde, hayatını kaybettiği belirtilmektedir.

Haftanın sanat özdeyişi ile yazıma şimdilik ara veriyorum. Yeni bir yazıda görüşmek dileğiyle, hoşçakalınız.

“Bilim ve sanat, takdir edilmediği yerden göç eder” İbn-i Sina

Yazan: Tülay Çağlar Kadı

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir