-Işıl Hanım merhaba. İki yıl önce sizinle oldukça keyifli bir röportaj yapmıştık. Bu kez yeni albümünüz için yeniden bir aradayız. Lafı çok uzatmadan merak sorularıma geçmek istiyorum. Albümünüzde “Hydropath” başlığını seçme sürecinizde suyun metaforik anlamı sizin için nasıl bir rol oynadı? Albümün dinleyicilere sunduğu su teması, belirli bir duygusal derinliği mi temsil ediyor?
Merhaba, sizinle yeniden buluşmak harika. Hydropath’ın su temalı repertuarını, ateşe odaklanan bir önceki albümüm Agni Kunda’nın kaydından döner dönmez oluşturmaya başlamıştım. Sıcak bir ağustos ayında, ateşe adanmış bir repertuarla geçen dört günün ardından suya ihtiyaç duymak pek şaşırtıcı değil sanırım 🙂
Bir bebeğin anne karnındaki ilk yaşam alanı suyla dolu ve su, hayatımız boyunca duygusal dünyamızda büyük bir etkiye sahip. Hidroterapi, hastalıkları suyla iyileştirme sanatı olarak tanımlanır. Hydropath başlığı da bu açıdan bana anlamlı geldi.
–Çocukluktan bu yana piyano çalarken ellerinizin terlemesi gibi fiziksel zorluklarla baş etme süreciniz, sanatınızı nasıl şekillendirdi? Bu zorluğun sizi geliştirdiği özel teknik veya alışkanlıklar oldu mu?
Evet, çocukluğumdan beri heyecanlandığımda ellerim maalesef su içinde kalıyor. Heyecan anlarında, durmadan su üreten ellerim ve bu nedenle klavye üzerinde yüzen parmaklarımla enstrümanıma hâkim kalabilmek için, uzun yıllar yeni teknikler geliştirmem gerekti. Bu oldukça zor bir süreçti ama bu engel sayesinde farklı piyano çalma pozisyonları aradım ve bu da yeni sesler ve hisler keşfetmemi sağladı. Her zorluk, konfor alanımızın dışına çıkıp ilerlememiz için yeni bir fırsat.
-Müzik ile kurduğunuz bağın, ellerinizin kurumasına ve su metaforunun değişmesine yol açtığını söylediniz. Piyano çalarken yaşadığınız bu dönüşüm, duygusal olarak nasıl bir etki yaratıyor?
Sahneye çıkarken heyecandan su üreten ellerim, müzikle bağ kurduğumda sakinleşip kuruyor ve kendimi annesinin karnında, amniyon sıvısı içinde huzurlu bir fetüs gibi hissediyorum.
-Albümdeki eserler arasında su temasını en çok yansıtan eserler hangileri? Özellikle hangi besteci veya eser, suyun ruhunu müziğe taşıyor sizce?
Hydropath albümündeki tüm eserler, ya somut ya da metaforik anlamda suyla bağlantılı. Albümlerimin repertuarlarını hazırlarken, anlatacağım hikaye benim için çok önemli. Bir albümün repertuarını oluştururken başından sonuna kadar tutarlı bir anlatım taşımasına büyük özen gösteriyorum. Hydropath’ta dile getirmek istediğim, suyun ve farklı formlarının hem gerçek hem de sembolik olarak insan hayatındaki derin etkileri.
-Albüm kaydını İsviçre’de, la Chaux-de-fonds’da yapma kararınızın arkasında özel bir sebep var mıydı?
İsviçre’nin La Chaux-de-Fonds şehrindeki mitik konser salonu “La Salle de Musique”, Avrupa’nın en muazzam akustiklerinden birine sahip. Böyle harika bir salon ve muhteşem bir piyano karşısında, Hydropath’ı İsviçre’de kaydetmek benim için kaçınılmazdı!
-Albüm programınızda yer alan “Out of the Depths” gibi eserlerin, derin duygusal durumlarla yüzleşmek için bir alan sunduğunu söyleyebiliriz. Sizce müzik, özellikle böyle derin ve arındırıcı bir etkiye sahip bir ifade aracı olarak nasıl bir işleve sahip?
Mesela bir korku filmini sesini kapatarak seyredebilirim, bu beni korkutmaz. Ama başka bir odada otururken, yan odadan bir korku filminin sesini duyarsam, hiçbir şey görmesem bile huzursuz olup müthiş korkarım. Sesin insan üzerindeki duygusal etkisi çok hızlı ve kuvvetli. Tiyatroda bile, bazen metinden çok bir aktörün sesinin titreşimi seyirciyi etkiler… Bir müzisyen sadece parmaklarının ucuyla dokunup çaldığı piyanosuyla, salonun en uzak köşesindeki bir dinleyicinin duygulanıp ağlamasına neden olabilir. Müzik, kelimelerle ifade edilmesi zor olan çok derin hislere anında ulaşmayı sağlar…
-Charles-Valentin Alkan’ın “Chanson de la folle au bord de la mer” veya Amy Beach’in “Out of the Depths” gibi parçaların seçiminde ne tür temalar veya duygular belirleyici oldu? Bu eserlerde sizi etkileyen unsurlar nelerdir?
Alkan’ın “La chanson de la folle au bord de la mer” prelüdü ‘deli’ olarak adlandırılan bir kadının su kenarında oturup söylediği şarkısını ifade ediyor. Bana göre delilik ile dahilik arasındaki çizgi oldukça ince. Sanatta da bu iki çizgi arasında gidip geliyoruz hep… Bu prélüdü albümün açılış tablosu olarak seçtim.
Amy Beach’in ‘Out of the Depths’ adlı eseri için, karanlıklara dalış, giderek derinleşen bir düşüş, bir nevi okyanusun derinliklerine doğru bir yolculuk diyebiliriz. İnsanlığın his dünyası da bana göre böyle… İçine girdikçe sonsuza açılan bir evren.
-Su, birçok kültürde ruhun arındırılması ile ilişkilendirilir. Sizin müziğinizde su temasının aynı arındırıcı rolü üstlendiğini düşünüyor musunuz? Dinleyicilerinizin de bu temayı hissedebilmesi için belirli bir mesajınız veya çağrınız var mı?
Benim amacım, dinleyicinin duygularını yüzeye çıkarıp arındırabileceği ve rahatlayabileceği bir albüm sunmaktı. Gerisini dinleyicilere sormak lazım…
-“Amniyon sıvısında bir fetüs gibi hissetmek” metaforunuz, müziğin size huzur veren, koruyucu bir ortam yarattığını ima ediyor. Bu albümde kendinizi bu metaforla ifade edebilmenize olanak tanıyan bir parça var mı?
Brahms’ın op. 117 intermezzoları, bana en çok huzur veren eserler arasında yer alıyor.
-Dinleyicilere “keyifli dalışlar” dileyerek su altına metaforik bir davet sunuyorsunuz. Albümü keşfeden dinleyicilere son olarak ne gibi bir deneyim ve duygusal yolculuk önerirsiniz?
Hydropath’ın dinleyicilere iyi gelmesini umuyorum. Keyifli dalışlar !
İlk yorum yapan siz olun