İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Saklı Orman – İnsan olmak kolay değil!

İnsanlarla konuşurken kekeme olan fakat hayvanlarla rahatça konuşabilen bir kız çocuğu ile yok edilmek üzere olan büyülü bir ormanın ve o ormana terk edilmiş bir kar leoparının yolları nasıl kesişir? Beyaz Balina Yayınları, C.C Harrington’ın “Saklı Orman” kitabıyla bu hikâyeyi bizlerle buluşturuyor.

Bir insanın kendini anlatabilmesi için en önemli yetilerinden biri konuşmakken bunu rahat bir şekilde kullanamamak, o insanın hayatını zorlaştıran bir hal alıyor. “Saklı Orman” kitabının baş kahramanı Maggie de bu zorlu durumu yaşayan ve çeşitli zorbalıklara uğrayan biri olarak karşımıza çıkıyor.

Saklı Orman, Maggie adındaki kekeme bir kız çocuğu ile Rumpus adındaki bir kar leoparının hikâyesini anlatıyor. Maggie, kekemeliği sebebiyle hem arkadaşları hem öğretmenleri hem okul hemşiresi hem de babası tarafından zorbalığa uğrayan ve dışlanan bir çocuk. Maggie, okulda da ders sırasında konuşmamak ve alay edilmemek için kendine zarar vererek sürekli revire gider. Bu tür yaralanmaların sürekli tekrar etmesi, onun birçok okul değiştirmesine sebep olur. Maggie’nin anne ve babası, onun kekemeliğinin düzelmesi için farklı seçenekler ararlar. Maggie’nin babası, Granville adlı kliniğe yatmasının kekemeliğini düzelteceğine inanırken, annesi ise temiz havanın ve büyükbabasıyla olmasının Maggie’ye iyi geleceğini düşünür ve kızlarını büyükbaba Fred’in yanına gönderirler. Büyükbabasının yanına giden Maggie, Yabanimeşe Ormanı’nı keşfeder ve orada ormana terkedilen Rumpus’la karşılaşır. Rumpus yaralıdır ve yardıma ihtiyacı vardır. Maggie, Rumpus’u kurtarıp tedavi ederek onunla arkadaş olur. Daha sonra köylüler Rumpus’u görünce korkar ve onu “canavar” ilan ederler. Köylüler toplanarak Rumpus’u yakalayıp ondan kurtulmaya karar verirler. Maggie ve büyükbabası, Rumpus’u kurtarmak için çok çabalarlar. Maggie, korkularıyla yüzleşerek, kendini, Rumpus’u ve dolaylı yollarla da olsa Yabanimeşe Ormanı’nı kurtarır.

Hem Maggie’nin hem de Rumpus’un bakış açısından aktarılan bu hikâye okurunu içine çekerken keyifli, biraz hüzünlü ama bir o kadar da cesaretlendirici anlara götürüyor. Harrington, okuyucusuna kitabı farklı alt metinlerle inceleme fırsatı da sunuyor. Bu doğrultuda baktığımızda Saklı Orman’ı iki farklı açıdan ele alabiliriz, ilk olarak zorbalıklar hatta ebeveyn zorbalığı…

Zorbalıklar yalnızca arkadaşlar ve diğer yabancı kişiler tarafından mı yapılır? Yoksa bir insanın en yakınım dedikleri de bunu yapabilir mi?
Ne yazık ki bu sorunun cevabı, evet. Her ne kadar zorbalık denildiğinde bu durumun yabancı veya yakın olunmayan başka kişiler tarafından yapıldığı düşünülse de aile bireyleri tarafından da çeşitli şekillerde veya durumlarda zorbalıklar yapılabiliyor. Her gün farklı kişiler tarafından zorbalığa maruz kalan kişiler için yakınları tarafından yapılan zorbalıklar, onların canlarını daha çok acıtıyor.

Elbette ki her anne ve baba çocuğun iyiliğini ister ama çocuklarını sırf kendi istedikleri kalıba sığmadığı için de farkınfada olarak veya olmayarak zorbalık yapmaları, suçlamaları doğru değil. “Ben onun iyiliğini düşündüğüm için böyle davranıyorum.” gibi düşünce ve söylemler ise yapılan bu zorbalığa kılıf uydurmak olmaz mı?
Saklı Orman’da da Maggie’nin babası, kızının iyi olmasını ve rahatça konuşabilmesini istiyor. Elbette bu isteği çok doğal ama bu konuda kızına olan yaklaşımı, zorba tavırları ve hakkında birçok kötü söylenti çıkan Granville’e, sırf kekemeliğinin düzelmesi için, gönderme çabası ebeveyn zorbalığına örnek olarak gösterilebilir.

“Babası fotoğrafta öyle mutlu ve huzurlu görünüyordu ki. Ama artık hiçbir zaman öyle görünmüyordu. Maggie ona bu şekilde gülümsediğini hayal etmeye çalıştı ama başaramadı. Bu kişiden, her daim ciddi ve yorgun olan birine ne zaman dönüşmüştü?” (Harrington, 2024, S.93)

Maggie’yi, babasının bu tavırları duygusal açıdan da oldukça çok yıpratıyor. Kekemeliğinin, babasıyla yakın olmasını engelleyen bir durum olduğunu düşündüğü için de içten içe kendini suçlamaya devam ettiğini söylemek mümkün.

İkinci açı ise doğayla, hayvanlarla kurulan bağ ve bütünlük…

Maggie’nin, doğa ve hayvanlarla kurduğu bağ onun hayata bakış açısını da doğrudan etkileyerek farkındalığını arttıran önemli bir kırılma noktası. Maggie, normalde de herkesin sevmeyeceği hatta tiksineceği hayvanlarla ilgilenen, onları evcil hayvanı olarak sahiplenen bir çocuk. İnsanlarla konuşurken kekeme olan Maggie, hayvanlarla konuşurken oldukça rahat konuşabiliyor. Normalde de duyarlı bir çocuk olan Maggie, Yabanimeşe Ormanı’nda yaşlı meşe ağacı ve ormanla kurduğu bağla birlikte hem kendine hem de başkalarına karşı “nazik” olmanın önemini daha da hisseder hale geliyor. Maggie’nin ormanla bütünleştiğini hissettiği an, içine akan hisler ve kelimeler en etkileyici anlardan biri. “Kendine karşı nazik ol. İnsan olmak kolay değil.”

Maggie, bu sözleri anladığında babasını da anlamaya çalışarak, ona eskisi kadar kızgınlık duymaz hale geliyor. Bu cümleler ne kadar basit gözükse de barındırdığı anlam bir o kadar büyük. Herkes kendine göre “doğru” olanı yapıyorsa o halde yanlış nedir ve neye yanlış denilir ki? Bunları düşünmeden edemiyor insan… Konuşmaktan korkan ve çekinen Maggie, korkularıyla yüzleşerek köylülere karşı Rumpus’un bir canavar olmadığını anlatırken, ne kadar zorlanıp kekelese de bu onu yıldırmaz ve konuşmasına devam eder. Bu konuşma, babasının Maggie’ye olan tavrının değişmesini de etkileyen önemli bir nokta.
“Küçük ve kekeme bir kız bu dünyada neyi değiştirebilir ki?” diye soranlara ve ötekileştirme yapanlara, küçük bir kızın dünyada çok şey değiştirebileceğinin kanıtını Maggie’nin, Rumpus ve Yabanimeşe Ormanı için verdiği mücadele bunu çok güzel şekilde gösteriyor.
Maggie’nin kekemeliğinin geçmemiş olması her ne kadar küçük bir üzüntü hissettirse de kendini küçük dünyası dışında artık tüm dünyaya bir yetişkin olarak “kendileri için konuşamayanlar adına” konuşmaya devam ediyor olması kalplere sıcaklık ve umut dolduruyor. Maggie’nin bu cesur hareketi, aynı şekilde konuşamadığımız ve bu dünyayı paylaştığımız canlılar içinde konuşabilmemizin önemini hatırlamamız ve harekete geçmemiz için güzel bir örnek.

Okurken bazı anların Johanna Spyri’nin Heidi hikâyesini anımsatacak ve kendinize karşı daha nazik olmanızın nedenlerini hatırlatacak bu romanı keyifle okumanızı dilerim.

İnceleme: Sedanur Yoldaş

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir