Samed Behrengi’nin dünya çapında okunan, birçok dile çevrilmiş eseri Küçük Kara Balık masal türünde yazılmış bir yapıttır. Alanında adeta bir başyapıt olarak da değerlendirilen Küçük Kara Balık, kurgusu, rahat okunabilirliği, balıklar başta olmak üzere daha çok deniz canlılarından oluşan karakterleri itibarıyla çocuk edebiyatı kategorisinde değerlendirilir. Bununla beraber eserin sahip olduğu birçok ileti, onun erişkin kimseler tarafından da okunup benimsenmesine vesile olur. Küçük Kara Balık’a geçmeden önce, eserin müellifi Samed Behrengi hakkında birtakım bilgiler edinmek, yapıtın nasıl oluşturulduğunu anlamamız açısından da önemli olacağından önce yazar hakkında bazı ayrıntılara yer vereceğim.
20. yüzyıl İran toplumunda düşünceleri, fikirleri, eserleri ile derin izler bırakmış olan Samed Behrengi, İran’ın Tebriz şehrinde dünyaya geldiğinde takvimler 24 Haziran 1939’u gösterir. Genç yaşta hayatını kaybetmiş olan Samed Behrengi, bugün İran edebiyatının ve dünya çocuk edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olarak benimseniyor. Yazarlık şapkasının yanı sıra bir halkbilimci, çevirmen olarak da hayatını sürdürmüş olan Behrengi, aktivist kimliği, politik yönü ile de bilinen, devrinin önemli bir entelektüeli olarak kabul gören yazarları arasındaydı.
Başyapıtı Küçük Kara Balık’ın yanı sıra Bir Günlük Düş ve Gerçek, Bir Şeftali Bin Şeftali gibi eserlere de imza atmış olan yazar edebi eserlerinde metaforlara sıkça başvurur. İran asıllı Türklerden biri olan Samed Behrengi’nin anadili Azerbaycan Türkçesidir. 1939 yılında, Tebriz’de doğan, altı çocuklu bir aileye mensup olan yazar dar gelirli bir işçi ailesinin çocuğuydu. İlkokul eğitimini kendi mahallesindeki okulda alan yazar, yükseköğrenimini de tamamladıktan sonra Tebriz’in çevresindeki köy okullarında 18 yaşından itibaren öğretmenlik yapmaya başladı.
29 yıllık kısa ömrünün sonuna kadar da öğretmenlik görevini sürdüren Samed Behrengi, bir yandan Tebriz Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde gece dersleri alarak mezuniyet başarısı gösterdi. Azerbaycan’ın yoksul köylü çocuklarına öğretmenlik yaparken bir yandan da onlar için kısa öyküler, masallar kaleme almış olan Samed Behrengi’nin öğretmenlik ile beraber en büyük uğraşı yazarlıktı, diyebiliriz. Azerbaycan halk edebiyatını, halkının sözlü kültürünün bir parçası olan masal ve efsaneleri de derleyen yazar, buna ek olarak Azerbaycan folkloru ve İran eğitim sistemini de çeşitli gazetelerde kaleme aldı. Yazı ve eserlerine sirayet eden dünya görüşünün sıklıkla sansüre maruz kalmasına şahitlik eden Samed Behrengi, bu baskıya karşı takma isimler ile yazı yazmayı sürdürdü.
Bu genel baskı ortamında İran ile Sovyetler Birliği’ni birbirinden ayıran Aras Nehri’nin kenarında, nedeni hâlâ tam olarak bilinmeyen, şüpheli bir şekilde hayatını kaybettiğinde ise tarih 1968’in (?) Ağustos ayına tekabül ediyordu. Doğup büyüdüğü muhit, coğrafya itibarıyla da dinamik siyasi gerilimlerin, gelişmelerin yakinen gözlemcisi olan Samed Behrengi, kendi devrinin edebiyatçıları ve aydınları ile de yakın ilişki kurmuştur. 1960’lı yıllarda, Behruz Dehgani ile beraber toplayıp derledikleri şu eserler de yazarın Azerbaycan sözlü kültürüne sunmaya çalıştığı katkının bir göstergesidir:
1. Azerbaycan Masalları 1.Cilt (1965)
2. Azerbaycan Masalları 2.Cilt (1968)
3. Tapmacalar, Koşmacalar (1966)
Özgürlükçü / sol dünya görüşüne mensup olan Samed Behrengi, modern Fars ve Türk edebiyatından muhtelif eserleri de Azerbaycan Türkçesine kazandırmıştır. Örneğin, bunlar arasında Aziz Nesin’in “Biz Eşekler” adlı eseri de vardır. Topu topu yirmi dokuz sene yaşamış olan yazar kısa ömrüne pek çok iş sığdırabilecek meziyetlere sahip kişilerden biriydi. Şimdi gelelim Küçük Kara Balık’a…
Bir yavru balığın, sınırları belirlenmiş olan bir ırmakta annesi ile beraber yüzmesinden sıkılmasını, denize açılma arzusunu, bu serüvende başına gelen iyi & kötü hadiseleri anlatan Küçük Kara Balık bir keşfedişin öyküsüdür. Yaşlı bir balığın, etrafına toplanan 12 bin çocuğu ve torununa anlattığı bir masaldır Küçük Kara Balık. Akademisyen Kodal Gözütok Küçük Kara Balık hakkında şunları söyler: “Masalda ana tema aslında, öteyi arama düşüncesidir. Öteyi arama düşüncesi, yerleşik olanı sorgulama, geleneğin arkasındaki ya da dışındakini merak veya içinde yaşanılan koşullardan daha iyisini umut etme duygusunun bir sonucudur. İnsan ya da toplumun ilerlemesi ve gelişmesi de bu duygunun ürünüdür.”
Yaşadığı çevreyi sorgulama ihtiyacı hisseden küçük kara balığımız, ırmağın küçücük bir parçasında yüzmesi nedeniyle sunulanın ötesine, denize doğru yol almaya niyetlidir. Bu uğurda kurulu düzene karşı aykırı çıkışlar yapan küçük balığa durması gerektiğini söyleyenler de mevcut yerleşiklerdir. Bu ihtar ilk önce aileden gelir:
“ – Irmağın nereye kadar gittiğini görmek istiyorum. Biliyor musun anneciğim, aylardır bu ırmağın sonu neresi diye düşünüp duruyorum. Ama hâlâ işin içinden çıkamadım. Dün geceden beri gözüme uyku girmedi. Nihayet, gidip ırmağın sonunu bulmaya karar verdim. Başka yerlerde neler olup bittiğini bilmek istiyorum.
Annesi gülerek:
– Ben de çocukken çok düşünürdüm böyle şeyleri. Yavrucuğum, ırmağın başı, sonu olmaz ki. İşte hepsi bu kadar. Irmak hep akar durur ve hiçbir yere de varmaz.”
Samed Behrengi, elindeki ile yetinerek çizginin dışına çıkma, yeni yerler, öyküler, insanlar keşfederek hayatını zenginleştirme ihtiyacı hissetmeyenleri Küçük Kara Balık’ta kahramanın ağzından şöyle değerlendirir:
“(…) şunu anladım: Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?”
Eserde, küçük balık ile salyangoz arasındaki ilişki de oldukça dikkat çekicidir. Küçük balığın, bir salyangoz ile arkadaşlık ettiği için ırmağın ötesini görme hevesine sahip olduğunu sananlar, salyangozun başını ezme yoluna gitmiştir. İlk gençlik günlerinde heyecan ve büyük bir heves içerisinde dünyayı, insanları merak eden insanların yıllar geçtikçe törpülendiğini, yaş aldıkça durulduğunu sıklıkla görürüz. Bu, yaşamı idame ettirme çabasından cesaret gösterememeye, alışkanlıklardan kopamamaktan konfor alanını terk etmeyi göze alamamaya kadar farklı birçok açıdan gerekçelendirilebilir. Eserde de küçük balığın yola çıkacağını duyan komşu balıklar onun buna niyetlenmekle hata ettiğini, giderse geri dönemeyeceğini söyler. Öyle ki, anne balık da kendi gençliğinde yavrusununki gibi düşüncelere kapıldığını, ancak bunun bir tür yanılsamadan ibaret olduğunu belirtir.
Ancak küçük balık yola koyulup denize açılmaya kararlıdır ve bunu da annesi, komşuları ile girdiği sıkı söz düellolarının ardından başarmak için harekete geçer. Samed Behrengi, bu eserinde genellikle dolaylı yoldan aktarım dilini tercih etmiştir. Bu da, okuyucunun eserden çıkarabileceği anlamları kendisine göre belirleyebilmesine olanak tanır. Böylece Küçük Kara Balık’tan anlam çıkarma sorumluluğu da okuyucuya (çocuğa) bırakılır. Metafor, temsiller ve dolaylı dil ile örülü olan Küçük Kara Balık oldukça kısa bir eser olmasına rağmen gerçekten de çıkarılacak anlamları büyük oranda okuyucuya bırakmayı başarır. Herkesin öyküsünün, kişisel tarihinin biricik olduğunu bize öğreten psikanalizi hatırlarsak, Küçük Kara Balık da okuyucunun kendi yaşam hikâyesine göre farklı anlamlar, senaryolar çıkarabileceği bir eserdir.
Eser size yerleşik düzenin dışına çıkıp gezgin olma hayalinizi de düşündürtebilir, hayatınızı toprakla uğraşan biri olarak geçirme arzunuzu da. Bu açıdan, hayatı yeni yeni şekillenmeye başlayan çocuklar da kendi hayallerine, isteklerine, heveslerine göre Küçük Kara Balık’ın ne ifade ettiğini yorumlayabilirler. Hemen her kendini inşa etme sürecinde olduğu gibi Küçük Kara Balık’ta da hayata dair engelleri, engellenmeleri görürüz. Yola çıkarken annesinin ve komşuların terslediği kara balığı, denize açılma macerasında türlü olumsuzluklar da bekler. Samed Behrengi bununla beraber, sınırları belirli ırmakta yüzmeyi reddedip öteyi aramaya koyulan başka balıkların da olduğunu gösterir:
“Balık:
– Benden önce de buradan geçen balık oldu mu?
Kertenkele:
– Çok geçtiler. Onlar şimdi bir grup oluşturdular ve balıkçı adamı basbayağı bunalttılar.”
Hayallerini gerçekleştirmek isteyen herkesin yola çıkarken de yolu eylerken de bedel ödediğini birçok insanın başarı öyküsünde gördüğümüz gibi, küçük balık da tüm bu serüveni içerisinde farklı birçok deneyime sahip olur. Bu bana, popüler bir romantik komedi filmi olan Aşk Çeşmesi’ndeki şu cümleleri anımsatır: “Kalbin kırılabilir ya da dünyanın en güzel aşkını yaşayabilirsin. Ama denemediğin sürece, asla bilemeyeceksin.”
Küçük Kara Balık’ta görülebilecek değerlerin ne olduğuna baktığımız zaman da ortaya birçok unsur çıkar. Merak eserin adeta omurgasını oluşturur. İçinde sıkışıp kaldığı ırmaktan ötesini görmek isteyen küçük balığın en büyük motivasyonlarından ve yola çıkma nedenlerinden biri meraktır. İyiliksever olmak da; barışçıl olmak, arkadaşlığa değer vermek, paylaşmak, yardımsever olmak gibi unsurlar etrafında görülen bir başka değer. Masallarda en çok öne çıkan değerlerin de iyilikseverlik, merak, geleneksellik, başarı gibi kavramlar olduğunu hesaba katarsak Küçük Kara Balık genel masal tanımına da büyük oranda uyan bir eser.
Behrengi’nin ilk olarak 1968 yılında yayımlanan bu eseri, Türkiye’de de birçok yayınevi tarafından çevrilip basılmıştır. Örneğin, eserin Can Yayınları’nca yapılan çevirisinin arka kapağında şu cümle yer alır: “Büyük denizleri merak ediyordu, çünkü önünde uzun, coşku dolu bir yaşam vardı.” Bu cümle, eserin ana temasını da verir gibidir. Bunun yanı sıra yapılan kimi araştırmalar, Küçük Kara Balık’ın evrensel düzeyde bir etkiye sahip olduğunu, eserden dünya genelindeki okuyucunun iletiler çıkarmayı başardığını da görürüz. İçerdiği tüm bu iletileri sayesinde çocukların yanı sıra yetişkinlerin de okuyabileceği bir eser olarak değerlendirilen Küçük Kara Balık’ta ana fikir ise hayallerimizi gerçekleştirmek için var gücümüzle çabalayıp bu konuda ayak diremektir.
Eser bana, eski edebiyatın büyük şairlerinden Hayâlî’nin şu sözünü de sık sık anımsatır: “O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler.” Bu dizedeki “mâhî” kelimesi Farsça kökenli bir kelimedir ve “balık” anlamına gelir. “O balıklar ki denizin içindedir, denizi bilmezler,” şeklinde basitçe günümüz Türkçesine uyarlayabileceğimiz bu dizenin taşıdığı anlam da insanın içerisinde bulunduğu dünyadan bihaber yaşadığına yöneliktir. Tabii, tasavvufun yoğun bir şekilde yer aldığı divan şiirinde Hayâlî’nin kastettiği anlam ile Behrengi’nin kasettiği anlam bir değildir. Öyleyse Küçük Kara Balık’tan bir alıntı ile bu bahsi kapayalım ve eserden çıkaracağınız anlamı da size bırakalım:
“Hayır anneciğim. Ben böyle gezmelerden bıktım artık. Yola düşüp gitmek, başka yerlerde neler olup bittiğini öğrenmek istiyorum. Bu lafları bana birinin öğrettiğini düşünüyorsun ama bilmeni isterim ki çoktandır düşünüyordum ben bunları.”
İlk yorum yapan siz olun