İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sesin beşeri imgesi bir Soprano, bir Akademisyen: Tuğçem Kar

O, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim görevlisi. Nitelikli, yetkin ve etkin bir öğretim görevlisi. Ayrıca, sesinin oyasıyla dünyamızı da efsunluyor. Ses ile ilgili hem alaylı hem mektepli. Kronolojik olarak kendisi, sesin tüm katmanlarına mahir bir şekilde kendini vakfetmiş. Müziğin dört ana unsuru; ses, ritim, tempo ve gürlük olarak bilinir. Deyim yerindeyse hayatını safiyane bir şekilde bu dört unsuru muhafaza ederek adımlıyor…

Özgürlük kaç metrekare?

Özgürlüğümüz; zihnimizin, yüreğimizin ve cesaretimizin ufku ne kadar ise o kadar geniş…

İç sesinin koçluğunu yapıyor musun?

Julia Cameron’un ‘Sanatçının Yolu’ kitabından öğrendiğim çok faydalı pratikler var. Mesela “sabah sayfaları” başlangıçta bize gün içinde handikap yaratabilecek ya da zihin gevişine neden olup günün potansiyelini zayıflatabilecek şeyleri yazıp evde bırakmanızı, günün kalanını verimli ve yaratıcı geçirmenizi sağlıyor. Eğer hayatın yoğun akışı içinde düzenli hale getirilebilir ise kendinizi gerçekleştirmeniz yolunda iç sesinizin dışa vurumu oluyor. Haftada iki kez yalnız başına gerçekleştirilmesi gereken sanat (sergi, konser, okuma vs.) etkinliği de iç sesinle ilgilenmek için çok verimli bence. Hem akademisyen hem performans sanatçısı hem de anne olarak bu pratikleri düzenli yapmak zor ama ben çocukluğumdan beri elinden ajandası eksik olmayan ve notlar almayı, plan yapmayı, yazmayı seven biriyim. Bir çeşit sağaltım ya da öz terapi gibi diyebilirim.

Yarın kitabın çıkıyor. İsmi ne olurdu? Ve senin hayat kitabının önsözünde ne yazıyor? Ve kitabı ortasından açsalar, o sayfada yazanlar okuyana net ifade eder mi, yoksa seni baştan mı okumak gerekiyor?

“Her şey mutluluk için” olurdu sanırım. Mesleğim gereği hayatımda çok farklı sosyoekonomik düzeylerde ve farklı kültürlerde geniş spektrumdan insanlarla tanışma fırsatı yakaladım. Para, mevki, ünvan sahibi kişiler, profesörler, alaylı müzisyenler, meslek erbabı insanlar… Takdir ettiğin on kişiyi yaz deseniz birbirine benzemez kişilerden oluşur listem. Klişelerden kopmak, hayata makro bakmak daha pratik. Yaşlanıp geriye baktığımda tüm amaçlarını yerine getirmiş, etiketi çok havalı ama hayatı kaçırmış, mutluluğu ertelemiş ya da hiç sahip olamamış biri olmak en büyük korkum olurdu. Kitabımın başını da ortasını da sonunu da açsanız ben “akışta olma”nın içini doldurmaya çalışırdım kelimelerimle. Akışta olduğumuz anlar çok kıymetli… Akış mutluluk bilimini, zaman kavramının yok olması, yaptığınız işi, para, mevki veya başka şey için değil sadece o işi yapmak uğruna yaptığınız ve bedeninizde bir extazi etkisi yaratan eylemler olarak tanımlıyor yakın zamanda kaybettiğimiz Mihaly Csikszentmihalyi.

Hangi film karakterisin? Ve hayatın bir film olsaydı kim tarafından oynanmasını isterdin?

Şarkıcıların hayatlarını konu alan enfes filmler var. Spesifik olarak şu film karakteriyim diyemem. Hepimiz kendi hayatlarımızın başrolündeyiz ve biricik hikayelerimiz var. Ama kesinlikle Audrey Hepburn tarafından canlandırılmak isterdim.

Ruhun bağışıklık sistemi için ne önerirsin?

Müzik, doğa ve olumlu insanların enerjileri ruhuma çok iyi geliyor. Hayatımın genelinde yüzü gülen biri oldum. Ama beklemediğim insani zaaflarla karşılaşınca çabuk demoralize oluyorum. Kriz anlarında bunu çözmek için büyük bir çaba sarf etmek, sorunun içinde boğulmamak, hayal kırıklıkları yaşamamak için ruhumun bağışıklığını her daim beslemeye çalışıyorum. Pandemide mindfulness teknikleriyle tanıştım hatta şarkıcılık ve eğitimcilik hayatıma da adapte ettim. Suzi Amado’nun “Ruhuna Pansuman” kitabında kendimizin doldurduğu bölümler var. Kriz anında çekici alıp camı kırmak ve oksijene ulaşmak için önceden hazırladığınız size iyi gelen sözler, playlistler, kitaplar, insanlar… Şiddetle öneririm.

Akademik hayatında, öğretim görevlisi, solfej öğretmenliği, ses koçluğu, müzik öğretmenliği, korrepetitörlük görüyorum. Sesin bütün alanlarını hem alaylı hem mektepli olarak nakış gibi işlemişsin. Ayrıca efsunlu bir soprano sesin var. Hepsinin temelinde ne yatıyor?

Teşekkür ederim ama yaptıklarım okyanusta bir avuç kum tanesi olabilir ancak. Sanat uzun, sabır gerektiren ve zorlu bir yol. Müzik eğitiminin temelinde de çok çok çok çalışmak ve istikrarlı olmak yatıyor. Nakış gibi emek emek işleniyor bu yol. Akademik donanım kadar, sahne deneyiminin yaşanmasının da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Gırtlak, ses telleri, ses kası, ses dalgaları için nasıl bir yol izlemeliyiz?

Sesin sürdürülebilir ve sağlıklı olarak kullanılması için ilkel ses, nefes, postür ve destek basamaklarının teknik anlamda doğru inşa edilmiş olması gerekiyor. Ses hijyeni kurallarına dikkat etmek, performans yönetimi, sesin ısıtılması, soğutulması da çok önemli. Sonrasında ise sesinize uygun repertuar.

Kendine 10 üzerinden kaç puan verirsin?

Kendilerine not vermelerini ben de öğrencilerimden isterim hep, öğrencilerime teşvik amaçlı notum boldur hep ama kendimi eleştirecek bir şeyler mutlaka bulurum. Öte yandan da  kendime kattıklarımı severim ve her şeyi yapabileceğime inanırım. Sanırım şimdilik 6, daha yapmak istediğim çok şey var.

Patron olsan kendini işe alır mıydın?

Genelde insanlardan şu sözü çok duyarım. “Tuğçem’e bir iş ver ve unut.” Bu güveni  ve intibayı vermek beni mutlu ediyor. Çalışmayı seven bir insanım, işe alırdım.

İletişim  kurduğun insanlarda ya da hayatta; rezonans, yankı, tını, infrasonik ve  ultrasonik olarak seni en çok hangi sesler etkiliyor?

Geleceğin tıbbı bu olacak diye düşünüyorum, frekanslarla iyileşme. Her bir frekansın vücudumuzda hangi organı iyileştirdiğini öğreneceğiz. Bu ilgimi çeken bir konu ve müzikle terapi eğitimi alırken bunun üzerinde durmuştuk. Ses, kendimizi ifade aracımız, kişiliğimizin ipuçlarını veren, iletişimde karşımızdaki kişiyi tanımamızı sağlayan müthiş bir veri. Almanca’da ses ve ruh aynı kelimeyle ifade ediliyor ve tıpkı parmak izi gibi kişiye özel, bu beni çok etkiliyor.

İnsan hakları yeterli değil mi? Neden kadın hakları da var?

Neşet Ertaş, “Kadın insandır, erkek insanoğlu” demiş. Sanırım erkek insanoğlu olduğu için “Kadın Haklarının” altı çizilmek zorunda oluyor ülkemizde. Pozitif bir ayrımcılık yapılması vurgulanıyor. Ama bir türlü gerçekleşmiyor, kadın yine şiddet görüyor yine eşit şartlarda daha az maaşla çalıştırılıyor. Daha kötüsü kadınlar da bunu kabul ediyor ya da hemcinslerine daha düşman. Dünyanın varoluşundan beri bir sorun belki de. Erkeğin bedensel gücü onu üstün kılıyordu. Ama artık vahşi doğada değil medeni bir dünyada yaşıyoruz. Dünyaya çocuk getiren ya da “anne” olsun olmasın evlat yetiştiren her kadın eğitilmeli, değer görmeli ki evlatlarına da değer vermeyi öğretebilsin. Hayatın içinde savrulmasın. Yazık ki var edemediğimiz her şeyin gününü kutluyoruz. Emek günü, anneler günü, dayanışma günü… Kutlamak, savunmak zorunda kalmadığımız günlere…

Hiç unutmam?

Teşekkür etmeyi…

“Ses Eğitiminden Sahneye” adlı kitapta bir yazan kimliği ile yer almışsın.  Bu minvalde, sesin, hayatımızdaki bilimsel, devinim, ruhsal v.b önemine dair senden ışık olabilecek neler duyabiliriz?

Devinim, hayatımızda doğal olarak var. Ses eğitimi derslerinin içine kinestetik egzersizleri amaca yönelik koyduğumuz zaman sesin daha doğal üretildiğini görüyoruz. Öğrencilerimin sıklıkla şan derslerinde daha çok anksiyete yaşadıklarını keşfettiğimde bu alana yöneldim. Amacım kişinin odağını ve muhtemel oluşacak tansiyonu sesin üretildiği bölgeden başka bir alana odaklamak. Derslerde öğrenciden bir beklenti içinde olduğunuz ve sürekli eksikleri ifade ettiğiniz zaman ses de psikoloji de handikap yaratıyor. Oysa enstrüman çalarken, arkadaşlarıyla kumsalda şarkı söylerken daha doğal ve güzel ses üretebiliyorlar. O konfor alanını akademide de sağlamak gerekli diye düşünüyorum.

Hayatı karşına alıp gözlerinin içine bakabiliyor musun?

Sıklıkla… Cesaretle…

Ruh halin bir müzik grubu olsaydı?

MFÖ grubu olurdu sanırım. Mazhar Alanson’un sakinliği, Fuat Güner’in bilgeliği, Özkan Uğur’un çılgınlığı… Bazen alaycı, bazen filozofik…

Rol model ve örnek aldığın kim(ler) var?

Şan hocam Prof. Şebnem Ünal… 1998 senesinden beri hayat koçum, mesleğime aşık olmamı sağlayan akademik yönü, çalışkanlığı, heyecanı ile…

Hayran olduğun ve en iyi ses frekansına sahip olduğunu düşündüğün kimler var?

Sesi kişilikle çok bağdaştırdığım için tanışacağım kişilerin önce ses tonunu merak ederim. Nasıl bir insansanız şarkıcılığınız da öyle oluyor bence. Maria Callas ezelden beri çok dinlediğim, ses tınısına ve zarafetine hayran olduğum bir sanatçı, kalbimde yeri başkadır.

Sıfır yaşına bir mektup yazsan ilk cümle ne olurdu?

Her zaman  kendin ol, masumiyetini koru, gözündeki ışıltıyı kaybetme…

Bir günlüğüne erkek olsan ne yapmak isterdin?

Erk zihniyeti anlamaya çalışırdım sanırım.

Bir notaya benzetsek seni hangisi olurdun?

Nedenini bilmiyorum ama LA sesi olmak isterdim.

10 yıl önceki kendine bir mesaj gönder?

Çok çalışıyorsun, daha çok çalış, hadi kızım sen yaparsın ve İspanyolca öğren.

Daha doğmadan yaşayacağın hayatı görseydin eğer yine de dünyaya gelmek ister miydin?

Elbette isterim, hayat güzeldir.

Çocukluğun şu anki halini görse ne derdi?

Hayallerime sahip çıkmışsın ve bana hala çok benziyorsun.

Hayatını ne şekilde mayalıyorsun?

Sütünü en doğalından seçip, hep aynı şartlarda, ısıda ve kendi yoğurdumun mayasıyla… Hayat materyalinin organikliği, deneyimlerin sonucu öğrendiğin rotalar ve rutinler hayatı kolaylaştırıyor, keyifli kılıyor ve sonuçları standardize edip  olumluya çeviriyor.

Hayatın film oluyor. Soundtrack hangi müzik olmasını isterdin?

Carlos Gardel – Por una Cabeza. Tutkulu ve zarif bir tango.

Kurtuluş reçetesi ne yazarsın?

Her gün üç öğün güzel müzik, güzel yemek, aşk ve huzur…

Son olarak neler eklemek ve bir soru eklemek ister misin?

Benim için çok farklı, kendime döndüğüm bir röportaj oldu sevgili Engin. Çok teşekkür ederim bu fırsatı tanıdığın için… Gazete Sanat ailesine en kalbi duygularımla…

Engin Dal

Bir yorum

  1. İrfan Güney İrfan Güney 26/05/2022

    Gazete sanata öncelikle böylesine yetenekli bir sanatçıyı ve akademisyeni okuyucularıyla buluşturduğu için çok teşekkür ederim. Tuğçem Aslan Kar Marmara Üniversitesinde öğrencilik yıllarından beri tanıdığım ve tüm başarılarına tanık olduğum çok özel ve çok değerli bir sanatçıdır. Harika bir röportaj olmuş. Ellerinize , emeklerinize sağlık. Sevgili Tuğçem’in başarıları gurur veriyor ve çok daha iyi şeyler yapacağına inanıyorum. Yolun açık olsun Tuğçem. Bir kez daha teşekkürler gazete sanat ve Engin Dal bey.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir