Yaşamında kendi ışığını sanatına yansıtan, oyuncu kimliği ile başarılara imza atan, kendine özgün ve realist duruşu ile fark yaratan aktris Sevinç Kıranlı ile sanata dair samimi ve keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Mine Alpan: Sizi okuyucularımızın daha yakından tanıması için biraz bizlere “Sevinç Kıranlı” yı anlatır mısınız?
Sevinç Kıranlı: Merhabalar, ben lise son sınıfta MSM’de tiyatro eğitimi almaya başladım. Hemen akabinde çocuk ve gençlik oyunlarında oynarken; 1997 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı tiyatro bölümünde okumaya hak kazandım. Öğrencilik yıllarımda ve devamında hem kamera önünde, ekranlarda aktif olarak mesleğimi yapma fırsatı bulup deneyim kazanırken bir yandan da yarı zamanlı pedagojik formasyon eğitimi ve stajla başlayan, sonrasında da üç yıl kadar devam eden yuva ve ilkokullarda drama öğretmenliği ile devam ettim.
Hem sahne hem kamera önü deneyiminiz var. Sizin için ikisi arasında temelde nasıl bir fark var? Siz kendinizi sahnede mi yoksa sette mi daha iyi hissediyorsunuz?
Sahneye adım attığınız anda görünmez duvarlarla çevrili çok kutsal bir atmosferde kesintisiz sanatınızı icra edersiniz. Bu da oyuncuyu istenilen duyguya taşımada çok büyük yardımcıdır ve sonuç benim için her zaman daha geliştiricidir. Başarı tiyatro sahnesindeki bütünlük içinde size daha yakındır. Ama kamera önünde her ne kadar kayıt dendiğinde yine kutsal bir atmosfere sahip olsanız da dış etkenler (sesle ya da işaretle sahneye yapılan müdahaleler, kesip baştan almalar, bir sahnenin ortasından ya da sonundan başlayıp terse gitmeler gibi) sizi böler ve istediğiniz konsantrasyona sahip olabilmeniz daha zordur. Bununla beraber canlı performans ve çekimlerden sonra ulaşabildiğiniz kesimler arasında ki uçurum da yadsınamaz ölçüde olduğundan her iki mecrada da aldığınız hazlar ve karşılıklar çok çok farklılıklar gösterir. Ben her ikisinin de kendine has dünyalarına ait hissediyorum kendimi.
Tiyatro eğitimi ve onu takip eden başarılı bir oyunculuk kariyeri, her şey aslında olması gerektiği gibi kuralına uygun ilerlese de bu süreçte hiç zorluklar yaşadınız mı?
Çok çeşitli zorluklar bizleri her an, her yerde beklemektedir zaten. Burada da kaçınılmaz olan en temel nokta; doğduğun coğrafya, aile ve hangi kuşak olduğun ile başlayan zorluklarla mücadele ederken, gençliğin verdiği kafa karışıklığı, zaman zaman idealistliğin, zaman zaman da kontrol edemediğin enerjinin önüne bir engel olarak gelmesi… Benim de bunlarla beraber konservatuar sınavlarına gizli girdiğimi ve arada ailemin okulu bırakmamı istemesini sizinle paylaşırsam karşılaştığım zorluklara sanırım biraz ışık tutmuş olurum.
Dizi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Dijital platform, televizyon dizilerini nasıl etkiledi?
Dizi sektörü süreç olarak zamanla yarışılan, sayfa sayısının ve bölüm sürelerinin fazlaca uzun olduğu ve çoğunlukla her hafta izleyicimize ulaşmak adına yaşadığımız yoğun fakat bir o kadar da keyifli koşuşturmacalarla geçiyor benim açımdan. Dijital platformda yapılan işleri izlediğimizde ise süreleri daha kısa bölümlerden oluşuyor, bu doğrultuda da kalite standartları çoğu zaman dünyada yapılan işlerle yarışabilecek boyutta oluyor. Bu başarıyı görmek çok mutluluk verici. Hal böyle olunca yani çalışan her bir birim işini nakış gibi işleyebilecek imkanlara sahip olunca sanıyorum ki yönetmeninden oyuncusuna herkes manevi olarak ta karşılığını kat be kat alıyor.
Oyunculuğa başladığınız günden bu yana, karakterler arasında sizi en çok etkileyen hangisi oldu?
Gerçekten arada ayrım yapamam, çünkü hepsini çok severek oynadım.
Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde “Hatice” karakterine hayat veriyorsunuz… Sizin gördüğünüz “Hatice” nasıl biri?
Çok enterasan bir aile yapısı ve yaşam biçimi. Her gün bir felaket olabilir, kendi canlarını ya da sevdiklerini kaybedebilirler. En güvendikleri büyük ihanetlerde bulunabilir. Bu gibi durumlarda kadını erkeği oldukça soğuk kanlı metanetli bir duruş sergileyip, birbirlerine de daha sıkı kenetleniyor. Tehlikeyi bertaraf edip, hayatlarına devam ediyorlar. Hatice de ailesinin hiçbir davranışını sorgulamayan, kendini ailesine adamış bir karakter. Onun içinde diğerleri gibi önce davaları, önce ailenin bekası…
Yaşadığımız salgın döneminde tiyatrolar çok olumsuz etkilendi. Tiyatrolar bu süreçten nasıl çıkabilecek sizce?
Pandemi ile alınan darbeye gelecek olursak bu öngörülemez büyük sıkıntıda destek şart! Şimdi bazı tiyatrolar askıda bilet uygulaması gibi yeni arayışlar içinde… bizler elimizden geldiği kadar dayanmalarına yardımcı olmalıyız ama tiyatroların bu süreçten en az hasarla çıkabilmeleri için esas olan devletin desteğidir.
Yazarlık ve oyunculuk için neler söylersiniz?
Benim için ikisi de birbirinden oldukça farklı, heyecan veren deneyimler. Dışa vurum açısından, oyunculuk yaparken de yazarken de değişik noktalardan kendimi ifade etme süreçleri yaşıyorum… Yazarlık; uzun bir süredir şiir ve öykü üzerine hem bizzat yaşadığım deneyimler hem de bu konu ile ilgili yaptığım okumalar süresince kendi içimde yaptığım uzun bir yolculuk olarak nitelendirebileceğim muhteşem bir dünyaya adım atmak demek benim için. İç dökümü açısından tanıdığım, bildiğim Sevinç’in ötesine geçmek…
Sosyal medya ile aranız nasıl? Günümüzde sanal gerçeklikte geldiğimiz noktayı değerlendirecek olsanız neler söylerdiniz?
Sosyal platformu içerik olarak elimden geldiğince önce işimle ilgili daha sonra ise takipçilerimle kurduğum ilişki açısından onlara da faydalı olabilecek paylaşımlar yaparak kullanıyorum. Artık hayatlarımızın çok uzun bir bölümünü sanal gerçeklik olarak nitelendirdiğimiz sosyal platformlarda geçiriyoruz bu yadsınamaz bir gerçek. Fakat bu durumu özellikle -içerik olarak- doğru yönetmek noktasında topluma mal olmuş bireylerin sorumluluk sahibi olduğunu düşünüyorum.
İlerleyen süreçte yeni bir projeniz var mı?
Evet 🙂 Nisan ayında artık raflarda ve internetteki birçok mecrada yerini alacak olan çocuk kitaplarımın ilkini görebileceğiz. “Elif’in Maceraları” adı altında okurlarla buluşacak serinin ilk kitabı için çok heyecanlıyım. Değişik konulara değindiğim her bir kitapta bugüne kadar ki eğitimlerimle anneliğimi harmanladım ve çocuklarımdan yola çıkarak yazdım. Şimdiden herkese keyifli okumalar ve sanat dolu, kitap dolu günler dilerim. Teşekkür ederim.
İlk yorum yapan siz olun