La Visione Art Gallery’de Küratörlüğünü Ecem Gürleyen’in üstlendiği After Life isimli karma serginin sanatçılarından biri olan Sinan Uyav ile sohbet tadında güzel bir röportaj gerçekleştirdik.
Elif Patan: İcra ettiğiniz sanat, kuşaktan kuşağa aktarılan bir bilgi birikimin sonucu olarak karşımızda beliriyor. Dedenizin ve babanızın sanata ve yelkene duyduğu tutkuyu sizde de görmek mümkün. Bize biraz ailenizden ve sanata nasıl ilgi duymaya başladığınızdan bahseder misiniz?
Sinan Uyav: Büyük dedem Nami’nin Mehmet Uyav ismiyle geçer. Bir gereksinim sonucu kendisine bir tekne yapmaya başlıyor. 14 yaşındayken 8 metre uzunluğunda bir tekne yapıyor. Yaptığı teknenin insanlar tarafından ilgi görmesiyle bu alanda kendini geliştirmeye başlıyor. Bugün Bodrum’da tanınmış olan gulet teknesinin mimarıdır. Babam tersanede geçirdiği zaman içerisinde dedemin anlatılarıyla kabiliyetini kazanıyor ve çalışmalarını soyutlamaya ve sadeleştirmeye başlıyor. Görsel algıyı ön plana koyarak çalışmalarını sürdüren biridir. Bugün resim ve heykel alanında çalışmalar yürütüyor. Benimse çocukluk dönemimde babamın atölyesi vardı ve orada geçirdiğim zaman benim için okulda geçirdiğim zamandan daha değerliydi.
Okuduğunuz dönemde hafta sonları babanızla birlikte atölyeye gidiyordunuz. Bu bağlamda ilk sanat öğretmeninizin babanız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle. Hatta okuldan kaçıp atölyeye gittiğim zamanlarda oldu ☺ Atölyede renk çalışırdık birlikte. Hala atölyeye gidiyorum ve birlikte çalışmalarımız sürüyor.
Babanızdan aldığınız eğitimin dışında sanatınızı icra etmek için başka eğitimler aldınız mı?
Üniversite eğitimim yok. Tamamıyla babamdan aldığım eğitimimle işlerimi sürdürüyorum. Araştırmayı seven yapım sayesinde Da Vinci’nin defterlerini toplamaya başlayarak insan anatomisi üzerine kendimi geliştirmeye başladım.
Biraz da yaratım süreci hakkında konuşalım. Eserlerinizi üretirken nelerden esinleniyorsunuz? Devinim serisinde yer alan eserlerinizin birinin esinlenme sürecinin sörf yaptığınız bir anda olduğunu biliyoruz. Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?
Birkaç farklı alanda çalışmalar yapıyorum. Ailemin sürdürdüğü sanat anlayışına benzer çalışmalarım bulunsa da farklıdır aslında. Deniz tutkusuyla birlikte ekstrem sporlarla iç içeyim. Devinim serisi olarak yapmaya başladığım işlerden birinde sörf yaptığım sırada kuzey rüzgarının içerisinde kaldığım bir anda kullandığım ekipmanla bütünlüğümü kaybettim. Bu sırada yaşadığım bir kaos vardı fakat o kaosun içerisinden çıkmam gerekiyordu. Çünkü bu işi keyif alarak yapıyorum. Kontrolü yeniden geri kazanmak için dalgaları kanatlarım olarak düşünüp, bütünleştiğim bir serüvendi. Çalışmam da bu şekilde ortaya çıktı.
Anatomiye ilgi duyduğunuzdan bahsetmiştiniz. Gelecek çalışmalarınız nasıl ilerleyecek?
Bu alanda şuan kendimi geliştiriyorum. Başlangıç olarak ifadeler üzerine çalışıyorum. 12 serilik bir çalışma planım var. Bu çalışmanın taslaklarının büyük bir bölümünü hazırladım. Kullanacağım materyal konusunda henüz bir karara varamadım. Yarı değerli metal kullanmayı istediğim bir tarafım var. Diğer yandan taş veya ahşapta kullanabilirim. Ahşap zaten çalışıyorum. Farklı malzemelerle karışık teknikleri iç içe sokarak bir sergi planım var.
Tüm çalışmalarınız göz alıcı fakat “Kabus” adlı çalışmanız isimlendiremediğim bir hayranlık uyandırdı ben de. Biraz da bu çalışmadan ve yaratım sürecinden bahseder misiniz?
Teşekkür ederim. Yaptığımız çalışmaların oluşmasında kişisel hayatımız bir etken görevi görüyor. Bir kabus görüp yaptım diyebileceğim bir tarafı yok. Yaşadığınız en küçük bir an bile size kabusu hatırlatabilir. Ondan kaçmak için bende kağıdı kalemi elime alıp düşüncelerden sıyrılırken elimi serbest bırakmamla ortaya çıkan bir çalışma diyebilirim. Bitirdiğimde resme bakarken onu üç boyutlu görme isteği uyandırdı ben de. Kabus çalışmam bu şekilde ortaya çıktı. Yaşadığım küçük bir anın bana kabusu yaşatmasıydı.
La Visione Art Gallery’de After Life adlı karma bir sergide beş eseriniz sergileniyor. Sergiyi ve katılım sürecinizi anlatır mısınız?
Lavision Art Gallery’deki sergi, tüm dünyayı etkisi altına alan korona evresinden bir çıkış sergisidir. Dev isimlerin bulunduğu aynı zamanda genç yeteneklerin de işlerinin tanıtıldığı bir sergidir. Ben sosyal medya aracılığıyla davet aldım ve daveti kabul ettim. İki heykel çalışmamla birlikte üç tane de resim çalışmam var. Resimlerimin de yine kabus çalışmamı anımsatacak gotik bir havası var. Biraz karanlıktan aydınlığa giden bir üslup var. Bu aslında sizin nasıl baktığınızla alakalı. Karanlığa odaklanırsanız onu görebilirsiniz ancak aydınlığı da var. Devinim II, fırtına anında hissettiğimi yansıttığım bir çalışma. Diğeri ise bir kılıç balığının stilize halidir. Fakat akışkanlığında farklı keskinlikleri ve kavisleri içinde barındıran iki birleşim.
İstanbul’da bir atölye açmayı düşünüyor musunuz?
Bodrum’u çok seviyorum. Bodrum ile birlikte ikinci bir yaşam alanı ihtiyacı duyduğumu fark ettim. Hem bodrum da hem de İstanbul da hayatımı sürdürüp, çalışmalarımı ilerletebileceğim bir düşünceye kapıldığımda ailemle de bunu paylaştım. İstanbul’un dinamizmini, hareketliliğini seviyorum. Tarihi geçmişi çok güçlü ve verimli bir şehir. Bunun içerisinde bulunmayı istediğim için bir atölye açmayı düşünüyorum.
Türkiye’de heykeltraş olmanın zorlukları nelerdir?
Heykel üzerine eğitim almış bir üniversite mezunu değilseniz, yarışmalara katılamıyorsunuz mesela. Her zaman olduğu gibi özgünlüğü kısıtlamaya çalışan bir yapı var. Belli bir şeyleri direterek, belli bir yapıda insan yetiştirmek isteniliyor. Kendimi ön plana çıkarabileceğim ve sanatımı tanıtabileceğim bir yarışmaya katılmak istediğimde önümdeki engelin yeteneğim değil diploma olması rahatsızlık verici. Herkesi kabul etmiyoruz demek çok yanlış. Sanatta eğitimle birlikte tutku da önemlidir. Bu kısıtlama şeklini yanlış buluyorum.
Son olarak tecrübelerinizden yola çıkarak heykeltraş adaylarına neler önerirsiniz?
Yapılan işin maddi kaygılar güdülmeden yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Sanat, sanat içindir.
Sanat, sanat içindir diyebilirim, evet. Yaptığınız çalışmayı bir başkasına beğendirmeye çalışmadan üretmek önemli. Gelişim sürecinde çizgilerimi tanıdığım insanlarla geliştirmeye çalıştım. Çevremdeki insanları, komşularımı çizerek anatomi üzerine kendimi geliştirmeye başladım. Kendilerini geliştirmek isteyen arkadaşlar da çevrelerindeki insanları model olarak alabilir. Bunun dışında sabır önemli bir etken. Sanat uzun bir yol.
Gazete Sanat Ailesi olarak bizimle röportaj yaptığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Röportaj: Elif Patan
İlk yorum yapan siz olun