İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tanzimat Romanı ve Türkiye’de Modernleşmenin Sembolleri Üzerine: Felatun Bey ve Rakım Efendi

Batılılaşma döneminin ilk adımları Pasarofça Antlaşması ile gelen büyük yenilginin ardından atılmıştır. Coğrafi keşifler ve matbaanın kullanımı ile dünyanın dengesi değişmiştir ve bu yeni dengeye Osmanlı Devleti’ de uyum sağlamak zorundadır. Bu durum fark edildiğinde, batıya geçici elçiler gönderildi, elçilerin gözlemlerinden elde edilen sonuçlarla bir takım değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerden çoğu padişahın ömrü ile kısıtlı olduğu için sınırlı kaldı.

İlk kez kendi haklarını sınırlandırıp ( 2. Mahmud’ un Senedi İttifakı hariç) bunu ferman halinde duyuran padişah Abdülmecit’ dir. Sadrazamı Mustafa Reşit Paşa’ ya ilan ettirdiği, Gülhane-i Hattı Hümayun olarak bilinen Tanzimat Fermanı ile azınlıkların hakkı yasa ile güvence altına alınmış oldu. Bu karar batılı devletlerin, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışılmasını engellemesi amacıyla alınmış olsa da bu konuda başarılı olunamamıştır.

Batılılaşma sürecinin edebi açıdan en önemli olayı İbrahim Müteferrika’ nın matbaayı Osmanlı Devleti’ ne getirmesi ile başlamıştır. Batıdan gelen eserler tercüme edilmiştir ardından Tanzimat dönemi sanatçıları kendi kitaplarını bastırabilmişlerdir. Bu romanlarda yaşanılan değişimlere ve batılılaşma sürecinin simgelerini bulabiliriz.

Kaynakçada belirttiğim (Türk Modernleşmesi: Başka Türlü İzahın Olanakları) Sosyoloji Konferansları serisinin 3. bölümünde bahsettiği üzere; 19. yüzyılı değerlendirmek için yazılan dönemin eserlerinde, yaşanılan değişimin ‘Garplaşma’ başlığı altında toplandığını, değişen ve değişmeyen sosyal ve tarihi özellikleri ayırt etmek için medeniyet- hars ayrımı kullanılarak ulusal kimlik inşasına ve ulusun tarihsel köklerini inşa etmeye yönelik kurumsal müdahaleler yapılmıştır. Millilik ve hars kavramları simbiyotik (ortak yaşam) bir ilişki kurulmuş, yaşanan ‘bunalım’ kurumları ve geleneksel zihniyetlere atfedilerek müesseseleri yenilemek çevresindeki değişiklikler “medeniyet” kavramının rehberliğinde inşa edilmiştir. Müesseseleri ortaya çıkaran medeniyet dairesi değişebilirdi ancak hars milletin dil, değer ve anlam dünyasının sembol olarak her toplumda hastı.

Toplumda yaşanan bu değişimler, faydalı yenilikler getirdiği gibi kişiler üzerinde bir bunalıma da neden olmuştur. Peki nasıl bir bunalım?

Recaizade Mahmut Ekrem’ in Araba Sevdası romanındaki Bihruz Bey’in bunalımı gibi bir bunalım mıydı? Araba Sevdası’nı bu kavramlar ışığında incelersek Bihruz Bey’in ‘sarışın’ ya da ‘blonde’ diye hitap ettiği hanımefendiye duyduğu imkansız aşktan dolayı değil de alafranga yaşam, akıcı bir şekilde Fransızca konuşmak ve arabanın içindeki sarışın kadın ile beraber o lüks ve batılı olan hayata ulaşamamış olmanın verdiği üzüntü ile bunalıma girdiğini fark ederiz.

Batılılaşmadan bahsedecek olursak ; adı geçen kaynakta bahsedildiği gibi modernlik 1990 yıllarına kadar -örtük bir şekilde de olsa- batılılaşma ile bir tutuldu. Bu kavrama zamansal bir nitelik kazandıran Türk yazarlar tarafından üretilen metinlerin sadece kavramı yaygınlaştırmakla kalmayıp, batılılaşma kavram haritasını yenileyen bir etkide bulundukları görülür. Tarihsel sosyolojik perspektiflerin Türkiye’ nin yakın tarihindeki makro sosyolojik süreçleri açıklamak için kullanılan araştırmacılar imparatorluk ve cumhuriyet tarihlerini de tekrardan birbirine bağlayan ve süreklilikler kadar kopukluklara vurgu yapan çalışmalar yaptılar. Makaleden de anlayacağımız üzere Tanzimat romanlarında batılılaşma süreci kapsamında yeni kavramlar yaşamlarına girmeye başladı. Türkiye’ de Modernleşme ve Sanat/ Pek de Kronolojik Olmayan Hayatımız  adlı kitapta da geçtiği gibi 20. yüzyıla kadar modernizm kavramı batılılaşma ile bir tutulmuştur ve o dönemde yaşayanların hayatına ‘tepeden inme’ bir şekilde gelmiştir. Bu durum sanatçının daha çekingen hareket etmesine ve o dönemde yaygın olan akımların yanlış anlaşılmasına neden olmuştur. Sosyolog Şerif Mardin, Max Weber ve Bryan Turner’ ın birleştiği nokta şudur : Modern toplumlarda dünyayı anlamlı kılacak olanın ne olduğu problemdir ve bu modernleşmeyi tepeden inme yaşayan topluluklarda görülmekte olan problemdir.

Modernizmi batıdan alıp tepeden inme şekliyle kabul edenler ve ne olursa olsun geleneksel değerlere bağlı kalacağız şeklinde düşünenler şeklinde ikiye ayrılsa da bu iki düşünce biçimi de -benim değerlendirmeme göre- yanlıştır. Modernizimi modern olmayan toplumlar talep ederler ve bu talepleri doğrultusunda bunu kendi bölgelerinde yaşarlar. Modernizmin bir bölgeye gelmesini yeni bir mimari akımın gelişine benzetirim. Nasıl ki batıdan Osmanlı topraklarına gelen bir akımın, mimariye işlemesinde önce o akımı geçmiş akımlarla sonra diğer mimari birikimlerle harmanlayarak topografik koşulları da değerlendirilerek yapılması gibi modernizm Osmanlı İmparatorluğuna getirilmeliydi. Yani modernizmi talep eden her toplum gibi batıda olan her unsur modernleşme sembolü olarak değerlendirilmemeli, kendi yaşamımıza entegre ederek modernizmi yaşamalıydık.

Şerif Mardin’ e göre Tanzimat’ dan sonra görülen Türk modernleşmesini, Türk romanlarında kadınların modernleşme karşısındaki durumları üst sınıf mensubu erkekler bağlamında ele almak gerekmektedir. Mardin, Osmanlı romanının -az yararlanılmasına rağmen- bu bağlamda önemli bir kaynak olduğunu belirtir. Ona göre, romanlar toplumsal ve siyasal durumu ortaya koyan birer tezli romandır.

Bu tezli roman örneğini Ahmet Mithat Efendi’ nin yazmış olduğu Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı eserinden yola çıkarak açıklamayı uygun gördüm.

Modernizm iki unsurdan besleniyordu biri kent yaşamı diğeri kadın. Bu iki unsuru merkeze alarak dönemin koşullarını değerlendirmek modernizmi anlamak açısından daha faydalı olacaktır.
Şafak Kaypak’ ın kaynakçada geçen makalesinde bahsettiği üzere Tanzimat döneminde kadınların modernleşmenin simgesi olması Cumhuriyet Dönemi’nde güçlenerek devam etmiştir. Devlet ideolojisi Batı’ ya yaklaştıkça kadının görünümü de artmaktadır.

Türk modernleşmesine hizmet edecek kesim olarak görülen kadınlar, kamusal alanda yer alış biçimleriyle Türk toplumunun modernleştiğinin bir göstergesi olarak görülmüştür. Cumhuriyet dönemi sanatında kadın sanatçıların da bu işin içine girmesiyle -romanda Halide Edip, akademide Hale Asaf – daha sahici bir hal almıştır.

Kent ve kadın imgeleri Tanzimat romanlarında yaygın olarak görülen imgelerdir. Namık Kemal’ in İntibah romanında Ali ile Mahpeyker’ in buluştuğu Çamlıca Tepesi dönemin en bilindik kent imgelerindendir.

Ayrıca romanda Mahpeyker kötülüğü , geleneklere karşı çıkması özellikleri ile, Dilaşup ise geleneklere uyan bilgili, kültürlü bir cariye olması yönüyle Doğu ve Batının karşılaşmasının karakteristik simgeleridir. Ben konum kapsamında Felatun Bey ile Rakım Efendi romanını değerlendireceğim.

Ahmet Mithat Efendi’nin “İlk Öğretmen” olarak anılmasının çok yerinde bir anılmadır çünkü romanda olayları anlatırken neyin doğru neyin yanlış olduğunu ve karakterler üzerinden neleri anlatmak istediğine açıkça değinmiştir. Kitabın baş karakterlerinden olan Felatun Bey, babası Mustafa Bey’ den kalan büyük bir mirasla yaşayan bir karakterdir. Alafranga bir yaşam sürer, Beyoğlu ilçesi en önemli ilçelerdendir, batılılaşmayı simgeler bu nedenle Felatun Bey’ in babası Üsküdar’ daki evi satıp buraya yerleşmiştir. Realizm ve natüralizm akımlarından etkilenen Ahmet Mithat Efendi, karakterler ve yaşadığı yer arasında bağlantı kurar. Alafranga yaşam süren karakterlerin Beyoğlu’ nda yaşaması bu nedenle bir tesadüf değildir. 

Felatun Bey, adını kendisi ile özdeşleştirdiği -hatta kendisini ondan daha iyi gördüğü- filozof  Platon’ dan almıştır. Dönemin seyirlik eğlencelerine gider, Fransızca konuşur, hizmetlilerini Fransızca bilmediği için azarlar ama bir yandan da onları eğitmek ister. Felatun Bey’ in kız kardeşi Mihrimah Hanım’ da tıpkı onun gibidir. Alafranga yaşama ters diye oya yapmaz , ev işleri bilmez fakat modern yaşama uygun olan okuma yazmayı da yapamaz ve çevresindeki herkesi aşağılar. Bu iki karakterde de modernleşmeye çalışan ama bunu tepeden inme bir şekilde yaşadıkları için özlerini de unutan ve bu nedenle de herkesi aşağılamaya eğilimli olan karakterlerdir. Ahmet Mithat Efendi bu iki karakter ile yanlış batılılaşma unsurlarını göz önüne sermiş ve okuyucuları bu karakterlerden ders çıkarmasını sağlamıştır.

Felatun Bey’ in çatışma yaşadığı isim Rakım Efendi’dir. Romanı ayakta tutan çatışma unsurunu bu iki karakter üzerinden sağlayan Ahmet Mithat Efendi isimlere de anlam yüklemiştir. Rakım adı bir ölçüyü yani ölçülü olan Rakım Efendi’ yi simgeler. Ayrıca Felatun Bey’ deki ‘Bey’ modern bir hitap şekliyken ‘Efendi ‘ hitap şekli ise batıdan alınmamış olan hitap şeklidir.

Rakım Efendi, ailesini genç yaşta kaybetmiş yoksul bir karakterdir. Dadısı Fedai, onu yalnız bırakmamış ve ona annesi gibi davranmıştır. Fedayi’ nin isteği üzerine bir cariye satın alır. Cariyeye Canan ismini koyar. Rakım Efendi onunla ilgilenir ve onu eğitir. Rakım Efendi iyi eğitim almış, hassas, güzel kalpli ve geleneklerine bağlı bir karakter olarak anlatılmıştır. Canan’ a kötü davranmaz ve ona dil ve piyano eğitimi aldırır. Canan geleneklere bağlı fakat aynı zamanda batıya piyano ve dil eğitimi ile yakınlaşan bir karakterdir. Zaten kadının piyano çalması, Tanzimat dönemi romanlarında en tipik modernleşme sembollerinden biridir. Ahmet Mithat Efendi de romanında kadın ve kent unsuruna yer vermiş, Canan karakteri ile modernleşen ağır başlı kadın imajını yansıtmıştır.

Felatun Bey ile Rakım Efendi’nin bir araya geliş süreci ise Rakım Efendi’nin dil eğitimi verdiği Beyoğlu’ndaki evde olmuştur. Felatun Bey, babasının servetini eğlenceye ve yabancı kadına harcayan bir karakterken, Rakım Efendi kibar davranışları ve ahlaklı davranışı ile onlara bir ağabey gibi davranması İngiliz ailenin güvenini kazanmasına yol açmıştır.

Romanın sonunda çalışkan, iyi niyetli karakter olan Rakım Efendi yükselişe geçerken, babasından kalan parayla mirasyedi gibi yaşayan atıl Felatun Bey çöküşe geçmiştir. Romanın sonu, edebi bir roman yazmaktan çok okuyucularına ders vermekle ilgilenen Ahmet Mithat Efendi’nin üslubunu bilenler için bir sürpriz değildir. Romanda verilen ders çok açıktır : “Modernleş fakat özünü kaybetmeden modernleş”

KAYNAKÇA

* ARLI, Alim, Disiplinlerin Kavşağında Türk Modernleşmesini Sorunsallaştırmak Normativite ve Sosyal Bilim, Sosyoloji Konferansları No: 52, 2015.


* HİZMETLİ, Mustafa, Kitap Tahlili, AÜİFD, Cilt XLIII, Sayı: 2, 2002.


* KAYPAK, Şafak, Cumhuriyet Dönemi Türk Modernleşmesinin Kadına Bakışı/ Türk Dünyasında Kadın Algısı, Cilt:1, CBÜ Yayını, Isparta, 2016,


* MARDİN, Şerif, İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul, 1992


* MARDİN, Şerif, İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul, 1992


* MARDİN, Şerif, Türk Modernleşmesi Makaleler: 4, İletişim Yayınları, Ankara, 1991.


* PELVANOĞLU, Burcu, Pek Kronolojik Olmayan Hayatımız/ Türkiye’ de Modernleşme ve Sanat, Coprus Yayınları, İstanbul, 2017.


* TANER, Timur, Osmanlı- Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik, İmge Kitapevi, Ankara, 2012.

*En tepedeki öne çıkan görsel: Tanzimat Fermanı Tanıtan Bir Gazete Haberi

Yazan: Elif Özcan

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir