İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yaradılışın Kaynağı

“Her şeyin temel kaynağı nedir?”

Sokrates öncesi tüm filozofların evrenin temel maddesini sorgulamasıyla Arkhe problemi ortaya çıkar. Kelime olarak ilke, köken, başlangıç noktası gibi anlamlar taşır. Arkhe yalnızca her şeyin temeli olmakla kalmayıp evrende var olan diğer tüm maddelerin oluş nedenidir. Filozofların konu hakkındaki fikirlerinde farklılık görülür. Ateş, toprak gibi maddelerin her şeyin kaynağı olduğuna yönelik görüşler savunulmakla birlikte evrenin kökeninin suya dayandırıldığı görüşlerde mevcuttur.

Mitolojiler üzerine araştırma yapıldığında da evrenin varoluşuna yönelik mitlerin çoğunda yaratılıştan önce her şeyin sis ve suyla kaplı olduğuna yönelik anlatımlara sıklıkla rastlanır. Çoğalma ilksel maddenin dönüşümünden meydana gelir. Dolasıyla su üretken olan gücü sembolize eder.

Su, kozmogonide, mitlerde, ikonografilerde her zaman aynı işlevi görür. Biçimin öncülü, yaratılışın destekleyicisidir. Suyla temas her kültürde yenilenmeyi temsil eder.  Babil Kozmogonisinde mevcut dünya var olmadan önce sulu bir kaosun varlığından söz edilir. Yaratılış destanı tabletlerinde yeryüzü ve gökyüzünün henüz oluşmadığı bir dönemde tanrı Apsu’nun varlığından bahsedilir. Tatlı suların ve denizlerin tanrıçası Apsu ilksel varlıktır. Başka bir yaratılış hikayesine göre evrenin yaratılmasından çok önce içinde canavarların bulunduğu bir denizin varlığından bahsedilmektedir. Tanrı Marduk, dişi bir deniz canavarını öldürerek bedeninin yarısıyla yeryüzünü diğer yarısıyla gökyüzünü oluşturur.

Mısır mitolojisinde tanrı Atum’un başlangıçtaki kaos sularından çıkıp dünyayı yarattığı bir kozmoloji üretilmiştir. Tanrı Atum, ilksel maddenin içinde doğarak dünyayı yaratır. Söylencelerden birine göre başlangıç sularının içinde bir yılan olarak kabul edilen Atum, yeryüzü ve gökyüzünü yarattıktan sonra sevinç gözyaşları döker ve gözyaşlarından insanlar doğar. Kuzey Amerika köken mitlerinde de başlangıç karanlık ve sisli bir atmosferde durgun suların varlığıyla başlar. Kiçe Mayaları da dünyanın ve evrenin yaratılış mitini aynı başlangıçla verir. Su evrendeki ilk madde ve çoğalmanın kaynağıdır. Bu durum bazı köken mitlerinde yaratılışın temelindeki suyun içinde canlıların yaşadığına yönelik hikayelerin gelişmesini sağlamıştır.

Kuzey Amerika’da Huronların yaratılış mitinde evrenin başlangıcında uçsuz bucaksız bir denizin varlığından bahsedilir. Mite göre içinde canlı barındıran denize, gökyüzündeki bir çatlaktan kocası tarafından yanlışlıkla bir kadın atılır. Suyun içindeki balıkların yardımıyla kadın hayatta kalır.
Su, şekillenme öncesi ilk oluş halidir. Değişime uğrayarak hayatı yayar. Dolayısıyla cinsellikle ilişkilendirilir. Yaşamın çoğalmasını sağlayan suya yüklenen anlam ilksel madde olmasından kaynaklanır. Cinsellikle ilgili kozmogoni simgelerinde gök, yeri yağmur aracılığıyla kucaklar ve döller. Pima Kızılderililerin anlattığı mitlerden birine göre bakire ve güzel bir kadın, yağan bir yağmurun altında kalarak gebe kalır. Sümer dilinde “a” su anlamına gelip, ersuyu gebe suyu, kuşak gibi anlamlar da taşır.

Pagan etkileri taşıyan Eski Ahit’in Yaratılış bölümünde evrenin yaratılışı şu şekilde aktarılır; “Yer boştu, engin karanlıkla kaplıydı. Tanrı’nın ruhu, suların üzerinde hareket ediyordu.”

Poseidon

Son olarak yunan mitolojisinde denizlerin ve yer sarsıntısının tanrısı Poseidon’dan bahsetmek istiyorum. Ona yüklenen anlam var oluştan bu yana suya yüklenen anlamla eşdeğerdir. Vahşi ve huysuz bir tanrı olan Poseidon, ahlaksal erdemlerden yoksundur. Poseidon’un varlığı belli bir kozmik oluşu ortaya koyar; sular yaratılıştan önce vardır ve ritmik olarak yaratılışı emip dağıtır. Tanrılara, insanlara ve tarihe kayıtsız kalışıyla kendinde taşıdığı tohumların bilincinde olmadan akışına kendini bırakır.

Bir yorum

  1. Cuneyd Cuneyd 14/04/2020

    Tebrikler Elif hanim yazınızı cok basarili buldum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir