İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yeteneğiyle 10 Yaşında Fazıl Say’ı Büyüleyen Piyanist Iraz Yıldız Anlatıyor

“Genç yetenek” alışılagelmiş ve bir o kadar da doğru bir tanımlama. Özellikle beş yaşında piyano çalışmalarına başlayacak kadar müzik kulağı olan, altısında Antalya Devlet Konservatuarı’na giren, onuna geldiğinde de yeteneğiyle Fazıl Say’ı büyüleyebilen birinden bahsediyorsak. Evet, Türkiye’nin en önemli genç piyanistlerinden Iraz Yıldız’ın macerası böyle başlıyor. Dünyaca ünlü piyanistimiz Fazıl Say’la on yaşında tanışma şansı yakaladığı Uluslararası Antalya Piyano Festivali, Yıldız’ın sanat kariyerinde en önemli dönüm noktalarından biri. Yine o yaşlardan beri kendisini destekleyen Çağdaş Eğitim Vakfı’na da son derece müteşekkir. Bir yeteneği görebilen bu sahiplenişler onun hayatında kaçınılmaz derecede önemli. 1997 yılında dünyaya gelen Iraz Yıldız gerek ailesinin desteği gerek yanlarında çalıştığı büyük hocaları sayesinde yeteneğini katbekat arttırarak bugünlere geldi ve yarınlara gitmeye devam ediyor. En önemlisi de “Günde 10 saat çalışıyorum.” diyor ve ekliyor: “Yurt dışına gittim, eğitim aldım. Şimdi sıra Türkiye’de. Türkiye için bir şeyler yapmak istiyorum.”

Hoş geldiniz. Siz beş yaşındayken piyano yeteneğinizi keşfeden ilk kişi anneniz olmuş. O yaşlarda fark edilmenizi sağlayan uğraşlarınız nelerdi?

Hoş bulduk, çok teşekkür ederim. Gittiğim kreşte müzik öğretmenim kulağımın iyi olduğunu, duyduğum sesleri aynı şekilde verebildiğimi söylemiş anneme. Annem de bunun üzerine piyano öğretmeni Sezgin Suna’ya götürmüş beni. Antakya’dayız o zamanlar. Çocuk şarkılarıyla çalmaya başlamışım. Pek hatırlayabildiğim bir dönem değil doğrusu.

Daha sonra altı yaşında Çukurova Devlet Konservatuarı’na giriyorsunuz. Orada nasıl bir eğitim aldınız?

İşin aslı annem beni piyanist yapmak istiyor. O klasik müzik hayranı ve diş hekimi. Sezgin Suna’ya soruyor “İlerleyebilir mi?” diye. Sezgin Hoca’dan onayı alınca da beni Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Çağla Çoker’in yanına götürüyor. İlk başta zor oluyor tabii. Oyuncaklarla piyano dersi yapıyoruz. Çok da hiperaktif bir çocukmuşum. Hatırlıyorum; annem saatlerce yanımda otururdu ben çalışırken. Çalıştığım eseri en iyi şekilde çalana kadar da yanımdan ayrılmazdı.

“O zaman 6 yaşındayım ve konservatuvar 7 yaşından önce almıyor.”

Önemli dönüm noktalarınızdan biri de Antalya Devlet Konservatuarı. Oradaki süreç nasıl başladı?

Babamın tayini üzerine Antalya’ya taşındık. O zaman 6 yaşındayım ve konservatuvar 7 yaşından önce almıyor. Okul müdürü Engin Sansa. Kendisine annem rica ediyor beni bir kere dinlemesini. Dinledikten sonra seviyemi çok iyi buluyor ve okula almaya karar veriyor. Dönem kaybetmeden eğitimime devam ediyorum. 11 yaşına kadar Antalya Devlet Konservatuvarı’nda Rauf Ulusoy ve Yuriy Sayutkin ile çalışıyorum.

O yaşlarda birkaç defa şehir değiştirmek, yoğun bir temponun içerisine girmek size neler hissettiriyordu?

Ben ve ailem için hangi şehirde olduğumuzdan çok, ne kadar yol katettiğim önemliydi hep. Tabii ki kolay bir durum değil. Adaptasyon süreci zor oluyordu. Fakat sürekli yeni eserler, yeni teknikler öğrendiğim için zaman da çok yavaş geçmiyordu.

Erken dönem piyano çalışmalarınızda hocalarınız sizi nasıl çalıştırıyordu? İşe ilk nasıl başladınız?

Adana’da Çağla Hoca ile çalışmalarım biraz daha rahattı. O işin başıydı. Çağla Hoca çok tatlı, çok yumuşak bir hocaydı ve ben derslerden çok keyif alıyordum. Sonra Antalya Devlet Konservatuvarı’na geçince işin rengi değişti. Rauf Hoca ile de rahat rahat çalışırken kendimi Yuriy Hoca’da buldum. Sert, disiplinli… Bir de çok yaramazdım. Derslerden kaçardım. Okul bahçesindeki heykellere giysiler giydirirdim. Yuriy Hoca bana gerçek anlamda “nasıl çalışılır”ı öğretti ve ondan teknik anlamda çok şey öğrendim.

2007 Uluslararası Antalya Piyano Festivali’nde de genç yetenek olarak seçiliyorsunuz. Fazıl Say’la yollarınız burada kesişiyor ve ayrı bir yetenek olduğunuzu görüyor. Bu süreci anlatır mısınız?

O senelerde annem ve ben Besim Akkuş ile tanışıyoruz. Kendisi Antalya’da çok değerli bir müzik öğretmeni. Eşi Emel Akkuş ise kız kardeşimin ilkokul öğretmeniydi. Antalya Piyano Festivali zamanı piyanonun akordunu Besim Hoca yapardı. Ben de onu izlerdim.

Bir gün yine akort yaparken Fazıl Say’ın eski menajeri Kadir Dursun ile karşılaştık. Besim Hoca “Iraz’ı bir dinle Schubert çalıyor, bak bakalım beğenecek misin?” diye sordu ve ardından ben Schubert’in Impromptusunu çaldım. Kadir abi ile öyle tanıştık ve bu sebeple Antalya Piyano Festivali’nin Genç Yetenekler Konseri’ne seçilmiş oldum.

O sene Belediye Başkanı Mustafa Akaydın oldu ve festivalin tanıtımı için bir basın toplantısı düzenlemeye karar verdiler. Fazıl Say ile orada tanıştım. Fazıl Hoca benden bir şeyler çalmamı istedi ve orada da Schubert – Impromptu çaldım. Eser bittikten sonra Fazıl Hoca anneme eğitimime Bilkent Üniversitesi’nde devam etmemin daha doğru olacağını söyledi ve 2 ay içinde Ankara’ya taşındık.

Ankara yılları nasıl geçti?

12 yaşındayken ülkemizin en değerli vakıflarından Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Kurucu Başkanı, çok değerli Berrin Yoleri’nin desteğiyle Bilkent’e geçtim. Gülnara Aziz ile 2.5 sene çok sıkı çalıştıktan sonra Prof. Ersin Onay’ın öğrencisi oldum. Ersim Hoca’m bana hem müzikal hem teknik anlamda çok şey öğretti. Kendisi harika bir piyanist ve harika bir pedagog.

Ankara’da okurken rutininiz nasıl geçiyordu? Konser veriyor muydunuz?

Piyanonun dışında bitirmem gereken başka dersler de vardı. Genel olarak çalışarak geçti diyebilirim. Fazıl Say ve arkadaşları ile Bodrum ve İstanbul’da konserler verdim. Borusan Quartet ile Zurich Tonhalle’de Erkin Quintet seslendirdik. Benim yaşımdaki biri için çok önemliydi bu konserler.

Daha sonra yurt dışında aldığınız eğitimler size neler kattı?

Yurt dışı kültürel anlamda güzel bir deneyimdi. 4 sene kaldım. Brüksel Kraliyet Konservatuvarı, Rotterdam Codarts ve Paris’te Ecole Normale de Musique’de çok iyi hocalar ile çalıştım.

1. Uluslararası İzmir Piyano Festivali gibi birçok yerde sahne aldınız. Türk dinleyicisinin klasik müzik ve piyanoya gösterdiği teveccüh sizce nasıl?

Ülkemizde sanata tabii ki çok önem veriliyor. Aileler, çocuklarının müzikle uğraşması için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. Evde çoğu insan klasik müzik dinletiyor çocuklarına. İnsanlar klasik müzik festivallerine aylar öncesinden biletler alıyorlar, araştırmalarını yapıp büyük keyifle dinliyorlar eserleri. Özellikle genç ve başarılı sanatçılara, Türkiye’de yapılan Dünya çapındaki festivaller programlarında yer veriyor. Bu ilgi benim çok hoşuma gidiyor tabii. 🙂

En hayran olduğunuz, çalmaktan büyük mutluluğunuz duyduğunuz bestecileri öğrenebilir miyim?

Chopin çalmayı çok severim. Romantik dönem bestecilerinin eserlerini çalmak beni daha çok heyecanlandırıyor. Chopin, Schumann, Rachmaninoff en sevdiklerimden.

https://www.youtube.com/watch?v=4QxpPejoSRE
Iraz Yıldız 12 yaşında, Fazıl Say’la beraber Güneri Cıvaoğlu’nun Şeffaf Oda programında. Çaldığı eser: Schubert – Impromptu

Ben klasik müziğin yanı sıra Tanburi Cemil Bey gibi Doğu dünyasındaki bestekârları da severim. Sizin yöneldiğiniz farklı müzisyenler, besteciler kimlerdir?

Ben eskileri çok severim. Simon and Garfunkel, Bee Gees, Queen. Bunların dışında hoşuma giden her türlü sanatçıyı, müziği dinliyorum. Vangelis’ten Johnny Cash’e, Yanni, Aznavour, Dalida, Edith Piaf’tan Emmylou Harris’e. Bu isimler günlük hayatta bana en çok eşlik edenler.

Büyük Rus bestecilerinin klasik müziğe sundukları katkılar nelerdir?

Katkıları saymakla bitmez tabii. Uzun tarihlerinden, köklü ve zengin kültürlerinden gelen bu duygular, müzik ve edebiyatla çok iyi beslenmiştir. Rus Beşlisine baktığımız zaman Dünya’nın her bir köşesine kadar ulaşmış bir müziğe sahipler. Dinlediğimiz zaman hepsi de bestecilerin kendilerine özgü tarzlarının yanında, Rus halk şarkıları ve geleneksel ezgilerinin ön planda olduğu başyapıtlar.

Piyano dışında bir üretici olarak ilgilendiğiniz farklı sanat dalları da var mı?

Piyanoya ciddi mesai harcıyorum. Sanıyorum geriye kalan zaman ancak bana yetiyor. Bazen yetmiyor 🙂

Neşeli ya da üzgünken neler dinlersiniz?

Ruh halime göre kategorize etmiyorum. Canım o anda ne dinlemek istiyorsa onu dinliyorum. Bazen Tchaikovsky bazen Hair Müzikali. Nazan Öncel de hoşuma gidiyor.

Sevdiğiniz birkaç edebiyat eserini de öğrenebilir miyim?

Paul Auster’in çoğu kitabı… En sevdiklerim Brooklyn Çılgınlıkları ve Görünmeyen. Küçük Prens ve Martı Jonathan Livingston başucu kitaplarımdan. Mitoloji ve Dünya tarihiyle ilgilenmek hoşuma gidiyor.

Şu an tüm insanlığın etkilendiği bir salgının içerisindeyiz. Ama sağ salim atlattığımız günler geldiğinde daha çok konserde görebilecek miyiz sizi? Planlarınız neler?

Elbette. Planım ülkemin her köşesinde konser vermek, birkaç albüm yapmak, her yerde çalmak. Avrupa’da aldığım eğitim ve ulaştığım seviyeyle ülkemin bir adım daha ileri gitmesi için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım. Yıllarca yurt dışında kalıp çok değerli hocalarla çalıştım ve bunun bana en büyük kazancı belki de kendi ülkemdeki hocaların onlardan hiçbir farkının olmadığını, tam tersine fazlasının olduğunu görmemi sağlamasıydı. Prof. Ersin Onay benim eğitim hayatımdaki en büyük kazançlarımdan biri. Ben ülkemi, bayrağımı çok seven biriyim. Çok zengin bir kültüre sahibiz ve bu zenginliği de en iyi bildiğim şekliyle, yani müzikle yurt dışında tanıtmak en büyük hedeflerimden biri.

Iraz Yıldız‘ın 2017’de İstanbul Zorlu Performans Sanatları Merkezi’ndeki performansı. Çaldığı beste Fazıl Say’ın “Nâzım” adlı uzun eserindendir.

Röportaj: Mert Bekçi

Bir yorum

  1. Murat Bayer Murat Bayer 29/03/2020

    Iraz’ın adını ilk defa değerli sanatçımız Fazıl Say’ın “Akılla Bir Konuşmam Oldu” kitabında adını okumuştum ve daha bir çok ismi… Sonra internetten dinledim. En yakın zamanda konserine gitmeyi çok istiyorum. ÇEV’in başkanı Berrin Hanım’ın ülkemizde nice genç elmaslarımızı parlatması bu açıdan da çok önemli…
    Piyano Tuşlarında Dans Edenler kitabımda da yazdığım gibi: “Kimi zaman bir ağacın yaprağı gibi rüzgarlara yenilir dört bir yana savruluruz. Ama istersek ağaçtaki son yaprak olarak da kalabaliriz. Bunun için yapmamız gereken hayallerimizden, mutluluğumuzdan ve en önemlisi içimizdeki çocuktan vazgeçmemek…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir