Merhaba kıymetli Gazete Sanat okuyucuları, bu hafta ilk tunç çağı itibariyle var olmuş Anadolu’nun yerli halkı Hatti’ler diğer adı ile Hattuş’lar ancak en çok bilinen ismi ile de Hititler ve sanat anlayışları hakkında yazmak istedim.
Medeniyetin mimari sanatsal izlerini en çok, kabartma ve yontularla süslü olan Aslanlı Kapı, Sfenksli Kapı, Kral Kapı taşır. Ağzı kükrermişçesine açık, dili dışarıda ve gözleri korkutucu açıkçası cesaretle bizlere bakan iki aslan heykeli “ Aslanlı Kapı” ziyaretçilerine oldukça etkileyici görünürler. Göz yuvaları beyaz kireçten ve gözbebekleri koyu bir madde ile doldurulmak suretiyle belirtildiğinden “Aslanlı Kapı Aslan Heykelleri” oldukça belirgin şekilde yüzyıllardır bizlere bakmaya devam ediyorlar.
Aslında daha önceki yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi “Aslan Sembolizması” Ön Asya’da koruma ve güç metaforunu temsil ettiğinden sıklıkla kapılarda kullanılan bir motiftir.
Hattuşa medeniyet zamanında toplumun daha çok ziraat sebebi ile merkezden uzak yaşadığı düşünülse de elimizde ki verilere göre oldukça yerleşik bir yaşam sürüyorlardı. Örneğin, evlerin çok odalı olmasının yanı sıra ev içlerinde fırınlar, ocaklar ve hatta bazen banyo küvetlerine bile rastlayabiliriz. Temiz su merkezi çeşmelerden sağlanmasının yanı sıra atık su evlerden kanallarla toplanarak sokakların altından uzaklaştırılması yani “Kanalizasyon Sistemi” kullanıyor olması, yerleşik olan Hitit yaşamlarının göstergesidir. Hatta havasız bırakılan tahılları saklama biçimi ile “konserve kültürünü” keşfetmiş medeniyetler arasındadır.
Alacahöyük yani Çorum ilimizde bulunan, giriş kapısında sfenksler ve kabartmalar bulunan Hitit kentidir. Esasında belirtmeliyim ki Hitit sanat anlayışında Doğu figüratif etkilerine oldukça fazla rastlanır. Dinsel ve mitolojik konuların işlenmiş olması, Güneş kursunu Mısır’dan almış olmaları, önceleri kabartmalarda önden tasvir genellikle yapılmıyor olması, insan ve hayvan figürleri hep yandan profil aracılığıyla gösteriliyor olması örneklerim arasındadır.
Hattuşa “Yazılıkaya” dönemin sanat anlayışını yansıtan öğelerden biridir. Tanrı metaforları ucu sivri boynuzlarla donatılmış bir külah ve kısa etek ve ayaklarında uçları yukarı doğru kıvrık ayakkabılar ile betimlerken boynuz sayısı ile tanrının rütbesi belirtilmiştir.
Ankara şehrimizde bulunan “Bitik Vazosu” kutsal evlenme sahnesini betimler. Güvey ve yüz görümü denen sahne sırasında gelinin duvağını açmakta ve ona içecek sunmaktadır. Hititlerden önce Anadolu’da tanrı metaforunun “ana ile egemen” olması ve bu eser ile birlikte eril gücün ön plana çıkmış olması açısından bu eser reform niteliği taşımaktadır. Çankırı İnandik Tepede bulunan “İnandık Vazosu” sunak sahnesini betimlerken evlenme töreni, dans betimlerine de eser aracılığıyla rastlanır. Tüm bunların yanı sıra çok naturalist figürler arasında yer alan geyik metaforuna da dönem içinde rastlarız.
4 gün kendisi için, 4 gün devlet için çalışma sistemine bağlı olan Hitit toplumunun sanatsal katkılarından biri de, bizlerin bugün de kullandığı müzik ölçeklerinden “do-re-mi” ölçüsüdür. Flüt, boynuz, çifte obua, davul, zil, tef dönem içerisinde kullanılan müzik aletleri arasındadır. Dünyanın en eski notalı şarkısının duvar kabartması aracılığıyla Huri dili, çivi yazısı ile yazılmış olan tablet olduğu düşünülmektedir.
Taş yontu sanatında gelişmiş olan Hitit dönemi ile ilgili bugün ki yazıma son vermeden önce adına en çok rastladığımız ve insanların günümüzde bile ilgisini çeken “Güneş Kursundan” bahsetmek istiyorum. Dini törenlerde, at koşularında kullanıldığı düşünülmüş olup genellikle tunçtan yapılmıştır. Güneş Kursu’ nu oluşturan yuvarlak, Dünyayı ya da güneşi temsil etmektedir. Sivri boynuz, geyik ve kuş figürlerin ise barış, bereket, özgürlük ve çoğalmayı temsil ettiği söylenmektedir. Güneş Kursu’ nun, Hititlerin Anadolu’ya gelmelerinden çok önce var olduğu ve Hatti Kral’ larının kurslar ile gömüldükleri bilinmektedir. Eski medeniyetler ve sanat anlayışları hakkında yeni bir yazı aracılığıyla buluşmak üzere, hoşça kalınız…
Yazan: Tülay Çağlar Kadı
İlk yorum yapan siz olun