İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Antik Çağ’da Tarsus Sanat İzleri

Yazan: Tülay Çağlar Kadı

Merhabalar, sanatsever okuyucu!

Geçmiş medeniyetlerin izlerini, mistik sanat anlayışı ile yazılarımda buluşturmaya devam ediyorum.

Yazıma başlamadan önce “Gazete Sanat” yayın ve içeriklerinin “uzlaşmacı, bağımsız ve kıymetli” olduğunu bilmenizi isterim. Bu vesile ile toplum ve sanata sayısız katkısı bulunan, değerli yayın yönetmenimiz Resul Şahin Bey’e saygı ve teşekkürlerimi sunarım.

Evet… Gelelim günün konusu; Antik Çağ’da Tarsus Sanat İzlerine!

“Mistik kent Tarsus” denince, sizde benim gibi dikkat kesilenlerden misiniz?

Tarsus Müzesi

Günümüzden 10 bin yıl öncesine dayanan yaşam izlerini düşünün. Dolayısıyla isminin nerden nasıl geldiğine dair farklı efsane ve mitlere rastlarız, değil mi? Atina ve Roma düşünürlerinin derin izler bıraktığı, önce “Tarsos” sonra Tarsus olarak ismi değişen “mistik şehir Tarsus”.

Tarihte benzerine rastlanmayacak ilginç bir şey daha var!

Tarsus adının insan anatomisinde de mevcut olduğunu biliyor muydunuz!

Hem de oldukça sağlam mistik mitlerle buluşmuştur… İlginç değil mi?

Antik kent Tarsus, mitolojide geçen ayak tabanı ile insan anatomisinde geçen ayak tabanı veya ayak tarak kemiklerini oluşturan TARSUS kelimesi ile aynıdır. Mitolojiye göre, Perseus, Hitit döneminde rüyasında attan inerken ayak tabanını bulduğu yere güzel bir şehir kurmuştur.

Yazıyı hazırlarken yaptığım araştırmalar sırasında öğrendiğime göre; Eski Yunan mitolojisinde, Tarsus adını mitolojide geçen Pegasus veya kanatlı uçan at sembolünden almıştır. Rivayete göre Pegasus, Kilikya Ovası’nda yolunu şaşırmış, Tarsus’un bulunduğu yerde ayağı sakatlanmış dolayısıyla uzun süre Tarsus’ta yaşamıştır.

Tarsuslu Bilgin Aratos

Mitoloji, ayak sembolizmi ve çağlar boyu süre gelen Tarsus ilişkisi…

Bunu daha sonra ayrıca düşüneceğim, gerçekten asırlar boyunca neden ayak sembolizmi ile aktarım yaptıklarını, merak ediyorum! Zira, bildiğiniz üzere Anadolu denince genellikle el, göz, anahtar, kanat sembollerine rastlarız.

Tarsus’un adının nereden geldiği konusunda birçok araştırma yapılmıştır hatta mitolojik, sözlü veya yazılı kaynaklarda çeşitli bilgiler mevcuttur ancak birçokları, efsane olarak kabul görmüş, dolayısıyla geçerlilik kazanmamıştır.

Şöyle bir baktığınızda, bir tür şark memleketi gibi görünen Tarsus, Helenistik dönemde ise Yunan ve Roma izlerini taşıyordu. Hemen, “örnekle hafızalara, tarihin süreçlerine ve farklı kültürlere ev sahipliği yapmış oluşunu kazıyalım” derseniz.  İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki bronz Herakles heykelini ziyaret etmeyi unutmayınız, diyeceğim!

Tarsus’un daima kültür ve sanata kapılarını açmış olan bir antik kent olduğunu unutmayınız!  Yalnızca bilim ve üniversite kenti değil, felsefe ve diğer mimari sanat alanlarında da medeniyetin insanoğlunu şekillendiren imza niteliğinde, gerçek izlerine rastlarız. Mitolojik hikaye ve efsanelerden henüz bahsetmedim, bile!

Tarsus’un Mimari sanatsal izlerinden; Donuktaş Tapınağı, St, Paul Kuyusu, Tarsus’un önemli Roma dönemi yapılarından olup dönemin çağdaş teknikleri ile inşa edilmiştir.

Bu antik kent daima, önemli merkezlerden olmayı başarmıştır, bana göre…

Neden mi? Tarihinde, tam 4 kez başkent olarak seçilmiş olmak bence hiç te azımsanamaz da, ondan…

Elbette, ben şahsım adına kentin tarihsel dokusu ve kültürel zenginliği ile ilgilenenlerdenim. Ayrıca hemen şimdi ayrıcalıklı darp etme yetkisi bulunan yani kendi para üretimini sağlayan kentler arasında olduğunun, bilgisini de paylaşmak isterim. 

Burada kimler yok ki?

Şairler, düşünürler, sanatçılar ve tarihin büyük felsefecileri Tarsus’ ta yetişmiştir.

Stoacılık akımı, Epik felsefe etkileri ile ilgilenenler varsa araştırma yapmanızı tavsiye edebilirim zira konumuz antik sanatlar olduğundan, şimdilik dinlere olan etkisinden bahsedeceğim.

Antik Yunan Sanat İzleri

Araştırmalarım sırasında rastladığım bilgiye göre;

Tarsus, zengin bir tarihi olup, bazı dini inançlar yönünden önemli bir kenttir. Kuran’ın Kehf Suresinde geçen Ashab-ı Kehf yani Yedi Uyurlar’ ın kaldığı mağaranın Tarsus’ta olduğuna inanılır. İncil’le ilgili ise Yeni Ahit’in yazarlarından Pavlus kesinlikle Tarsus doğumludur. Hristiyanlar tarafından, hac yeri olarak kabul edilmektedir. Kıyamet Kilise inanışından sonra en kutsal kilise olan St. Paul kilisesi ve St. Paul kuyusu Tarsus’tadır. Dünyanın ilk kanalizasyonlu Tarihi Roma Yolu, Roma hamamı, Kleopatra Kapısı en eski kalıntılar arasındadır.

Yaklaşık 10 bin yıllık geçmişi ile tarihin bereketli birçok dönemine tanıklık etmiştir, Tarsus! Dolayısıyla bana göre bu antik kentin sanat izlerini sürmek aynı zamanda Hitit, pers, Sümer toplumlarının yaşamsal, sosyal izlerini sanat ve mitoloji aracılığıyla sürebilmek demektir.

Birçok düşünürün yetiştiği antik dönem okulları ile kentin tarihsel dokusu ziyaretçisini kendine hayran bırakmaktadır, bu şehir!

Günümüzde, Tarsus’a dair değişik medeniyetlerin izlerine, her geçen gün yenisi eklenmektedir. Yapılan kazı çalışmaları halen sürmekte olup antik dönem insanının şaşırtıcı izlerini taşımaktadır.

Berdan Çay’ ını yani antik kentin yaşam kaynaklarından biri olan, su yolunu da unutmayın, derim!

Öyle ki, kelime anlamıyla bereket, bolluk anlamına gelen “BERDAN” kelimesi günümüzde kendine yer bulmayı başaran, antik aktarımlar arasında daima yer bulmaktadır.

Yeni bir yazıda görüşmek üzere hoşça kalınız!

Kaynakça

İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Sosyal Bilimler Fakültesi Kitap Arşivi

06132220_Tarsus_Tarihi_ve_Goruntuleri.pdf (meb.gov.tr)

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI WEB 

Tülay Çağlar Kadı

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir