İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Antik Mısır’da Ölüm Sonrası Yaşam ve Mumyalama Sanat’ı

Merhabalar kıymetli Gazete Sanat okuyucuları, bu hafta sizler için Antik dünyaya ait olan “Mısır mezar ve mumyalama gelenekleri” hakkında yazmak istedim.

Mısır’da ölüm sonrası hayat anlayışı ve yaşam getirileri, birçok insanı merak içinde bırakan konular arasında yer alır. Bilindiği üzere her medeniyetin, her toplumun dahası yaşam belirtisi gösteren her organizmanın ihtiyaca ve inancına özgü olan cenaze anlayışı bulunmakta ve onu diğerlerinden ayıran farklılıklar göstermektedir.  Bugün ise, Mısır denince akla gelen mumyalama tekniğinden, Mısır dini için oldukça önemli olan “öte dünya inancı” getirilerinden ve  mezar anlayışlarından bahsetmek istiyorum. 

Mumyalama geleneği çok tanrılı dinlerden kalmadır ve iyi korunmayı başarmış bir cesedin öte dünyada varlığını sürdürebileceği inancı, mumya kültürünü daima önemli bir oluş haline getirmiştir. Yani, bir diğer deyişle bedenin mumyaya dönüştürülerek sadece çürümesi önlenmiş olmuyor aynı zamanda sonsuzluğa giden yolu tamamlamış sayılıyordu. Ayrıca kişinin ölümünden sonra bile yüzyıllar boyunca adından söz ettirmesine ve hatırlanmasına imkan sağlıyordu.

Mumya sanatının, temel yapı taşını ise mumyalama işlemi sırasında ölünün bedeninde hiçbir eksik olmadan, yaşamı sırasında sahip olduğu bedeninin tümünü, gerekirse protez ve tamamlayıcı parçalar kullanarak gerçekleştirebilmek oluşturur.

Mumya sanatında, ölen kişinin cesedi 3 gün bekletildikten sonra işlemlere başlanır ve mumyalama süreci yaklaşık olarak 4 ay sürerdi.

İlginç olan bir diğer süreç ise kalp çoğu zaman çıkarılmadığı hatta çıkarılsa bile ayrıca mumyalanıp geri yerleştirildiğidir.

Dönem halkının, ölüm sonrası inançları gereği kalbin, öte dünyada yargılayan metafor olduğu anlayışı hakimdir.

Bedenin şeklini koruması için yağa ve reçineye batırılan beden daha sonra sargılanarak işlem sonlandırılırdı.

Mumya sargılanırken, cesedin öte alem yolculuğu sırasında karşılaşılabilme ihtimali gerekçesiyle ölünün ruhunu kötülüklerden korumak için  “koruyucu olduğuna inanılan bazı totem eşyalar ve arındırıcı kokular” sargı katları arasına ritüeller ile yerleştirilirdi. Mısır medeniyetinde zengin olan herkesin mumyası ve tabutu vardı.  Birbirinden farklı özellikte olan dikdörtgen biçiminde, parlak renklerde hatta portreli tabutlar bazen ise kraliyet ailesine mensup kişiler için ayrıca lahit içine yerleştirilirdi.

Mumyaların, lahitlerin ve mezarların “sonsuz yaşam köprüleri” olarak kabul görmesi anlayışına tarih kaynağı olmasının yanı sıra  aynı zamanda mistik bir kitap olarak ta kabul görmüş olan “Ölüler Kitabı” aracılığıyla dönem ve süreçleri hakkında yazılmış olan tanımlamalar da, günümüze ışık tutar niteliktedir.

“Mısır” denince akla gelen mumyaları çöl şartlarından bazende  değerli eşyaları talan etme meylinde bulanabilecek mezar hırsızlarından, dahası çölde yaşayan hayvanlardan korumak için yapılmış olan, çoğu zaman ise güç ve itibar göstergesi olan piramitler ve mastaba kültüründen başka zaman bahsedebilmek ümidiyle, yeni yazıda buluşmak üzere…

Yazan: Tülay Çağlar Kadı

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir