Kübalı bir anne ve Arjantinli bir babanın çocuğu olarak Buenos Aires – Arjantin’de dünyaya gelen Cristina Barr ile sanat yaşamı üzerine konuştuk.
Cristina, 2001 yılından beri yaşadığı Paris’e gelmek için Arjantin’i ve İngiliz Edebiyatı öğretmenliği kariyerini terk etti. Zaman zaman esas olarak Latin Amerika toplumlarında hâlâ var olan sosyal ve cinsel konulara meydan okuyan, rahatsız edici tablolar yaratmak için renkli ve güçlü fırça darbeleri kullanıyor.
Resimlerinizde neleri anlatıyorsunuz ve resim yaparken nelerden ilham alıyorsunuz?
İnsanlığın durumuyla, çizdiğim karakterlerin psikolojik derinlikleriyle, onların güçlerini ve aynı zamanda savunmasızlıklarını açığa çıkarmakla ilgileniyorum. Modellerimi ağırlıklı olarak sosyal medyadan seçiyorum. Instagram’da kısacık bir zafer anı için çabalayan insanlar. “Benlik” performansı yaratan insanlar. İzleyicinin, karakterlerimin varlığı ile “rahatsız olmasını” isterim. Öte yandan, izleyicinin “röntgenci” deneyimiyle de ilgileniyorum. Bu yüzden büyük, gerçek boyutlu formatları seçiyorum. Benliklerin yüzleşmesini hedefliyorum.
Resim yapmaya başladığınızda hangi sanat akımlarından etkilendiniz ve şu an kendinizi hangi sanat akımına veya akımlarına yakın hissediyorsunuz?
Resim yapmaya başladığımda, Amerikalı Richard Diebenkorn’dan, özellikle de daha sonra Bay Area figüratif hareketi olarak bilinen figüratif döneminden derinden etkilendim. Ama sonra daha radikal bir figürasyona ihtiyacım olduğunu hissettim. Tam o anda Alice Neel’in çalışmalarına rastladım ve bu şekilde resim yapmam gerektiğini fark ettim. Bugünlerde Marlene Dumas, Jenny Saville ve Jennifer Packer gibi farklı üsluplara sahip birçok kadın figüratif ressama hayranım.
Resim dışında neler yapıyorsunuz ve gerçekleştirmeyi planladığınız projeleriniz var mı?
Şu anda Arjantin, Buenos Aires’te ve İspanya Barselona’da 2023 için sergi hazırlığında olan tam zamanlı bir sanatçıyım.
İlk yorum yapan siz olun