Sanatın büyük kentlere sıkışmasını önleyerek ülke geneline yayılmasını sağlamak amacıyla hayata geçirilen Arnica Art Land Sanat Çalıştayı’nın üçüncüsü Kenan Yavuz Etnografya Müzesi iş birliği ile Bayburt Beşpınar köyünde kurulu müzede düzenlendi. 11-18 Ağustos tarihleri arasında “Doğduğu toprağa akan sanat” sloganıyla gerçekleştirilen çalıştaya, farklı disiplinlerden 11 sanatçı katıldı. Biz de Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer ile çalıştay hakkında kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.
–Senur Hanım merhaba. Arnica Art Land’in arkasındaki temel fikir nedir? Sanat çalıştayında sanatçılar ne tür deneyimler yaşıyorlar?
-Arnica Art Land Sanat Çalıştayı, sanatın büyük kentlere sıkışmasını önlemek, sanat okuryazarlığını artırmak hedefiyle, babam merhum Hasan Akını’ın ruhuna saygı duruşu niteliğinde bir proje olarak hayata geçirildi. Çalıştaylarda sanatçılar, doğanın içinde eser üretirken bir yandan da sanat dolu derin sohbetlerde buluştu, karşılıklı etkileşim süreci de oldu.
–Bu yıl üçüncüsü Bayburt’ta gerçekleştirilen çalıştayın konusu nasıl belirlendi? Bu konuya yönelmenizin özel bir nedeni var mı?
-Çalıştaylarda bir konu belirlemiyoruz aslında. Katılan sanatçılar kendi karar verdikleri konularda eser üretiyor. Bu kimi zaman sanatçının iç dünyasından yansıyan kavramlar oluyor kimi zaman da o sırada içinde bulunduğumuz doğanın yansımaları. Bu da tamamen sanatçının tercihine bağlı oluyor.
-Bu çalıştaya hangi beceri seviyesindeki sanatçıları dahil ettiniz?
-Çalıştayımızda farklı disiplinlerden son derece deneyimli sanatçılarımız, orta kuşaktan ve Akademi’den henüz mezun olan genç sanatçılarımızla buluştu diyebilirim. Farklı kuşaklardan sanatçılar vardı.
-Çalıştayın içeriği ve akışı hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Neler yaşandı?
-Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde yaptığımız çalıştayda güne çevrede kısa bir yürüyüş, ardından yoga ile başladık. Bu etkinlikler bizim çevre ile kurduğumuz teması güçlendirdi. Ardından müze içinde seçtiğimiz yerlerde çalışmaya başladık. Gün içinde değişen ışık, renkler çok etkileyiciydi. Ayrıca yörenin kültürünü yakından tanımaya yönelik etkinliklikler de yaptık. Hasat şenliğinde halay çektik, Bayburt türkülerini duyduk.
-Çalıştay süresince hangi teknikler veya malzemeler kullanıldı?
-Çalıştayda tuval üzerine yağlı boya tekniği, minyatür, tezhip, dokuma, pleksiglas üzerine resim gibi teknikler çalışıldı. Japon resim sanatına özgü estetik tarzda eserler üretildi. Ayrıca yöredeki bitkilerden elde edilen kök boyaların üretilmesi, o boyalarla kumaşların boyanması şenlik havası estirdi. Sanatçılar arasında çok güzel bir etkileşim oluştu. Müzeyi ziyaret edenlerin de büyük ilgisini çekti kök boyalarla boyanan kumaşlar, tişörtler, tuvaller… Bazı sanatçılar malzeme olarak da kök boyayı kullandı.
-“Doğduğu toprağa akan sanat” olarak seçtiğiniz çalıştay temasına nasıl karar verdiniz?
-Çağdaş sanata uzanırken bu topraklardan doğan sanatı hatırlamak, bu döngüye, bütünlüğe dikkat çekmek istedik. Romalı filozof Seneca’nın “Bütün sanat doğanın bir taklididir” sözünü de hatırladık elbette. Böylece çalıştayın mottosu olarak öne çıkan bir söz oldu “Doğduğu toprağa akan sanat”.
-Çalıştayın küratörlüğünü dokumacılık alanındaki başarılarıyla ismini dünyaya duyuran Fırat Neziroğlu üstlendi. Fırat Bey’i çalıştaya dahil etmenizdeki sebepler nelerdir?
-Fırat Bey’i öncesinden de tanıyor, biliyordum elbette ancak kendisiyle, imtiyaz sahipliğini yaptığım İthaf Sanat dergimiz için hazırladığım bir söyleşi için bir araya geldiğimizde yüz yüze de tanışmış olduk. Sanata bakış açısı, projeleri, toplumsal açıdan kendisine misyon edindiği noktalar çok etkileyici. Bu nedenle Bayburt’ta çalıştayımızın küratörlüğünü yaptığı için çok mutluyum.
-Çalıştay sırasında katılımcılar arasında nasıl bir etkileşim ve iş birliği ortamı yaratıyorsunuz?
-Çalıştaya katılan sanatçılardan bazıları daha önceden tanışıyordu. Kimi ise ilk kez bir araya geldi diğer katılımcılarla. Birlikte vakit geçirmek, sanat üretmek çok yakınlaştırıcı bir süreç oldu. Herkes kendi pratiği üzerine deneyimlerini aktarırken genç kuşaklar deneyimli hocalarından nüanslar öğrendi. Kullandıkları teknikleri, yaşadıkları malzeme güçlüklerini nasıl aştıklarını anlattılar birbirlerine. Ben de bu yıl çalıştaya sanatçı olarak katıldığım için çok mutluyum. Kıymetli sanatçılarımız ile bir arada olma, birlikte üretme şansını yakaladım.
-Çalıştayın sonunda katılımcılar neler elde etmiş oluyor?
-Benzersiz bir deneyim ortamının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sanatçılar, çalışacakları malzemeleri önceden ilettiler, bu malzemeler temin edildi ve eserleri ile baş başa kaldıkları bir süreç yaşadılar. Yine bu dönemde yepyeni dostluklar kuruldu, eski dostluklar pekiştirildi. Onlardan gelen geri bildirim de bu çalıştayların yenileyici etkisine işaret ediyor.
-Sizce bu tür çalıştayların katılımcıların sanatsal gelişimi üzerindeki etkileri nelerdir?
-Bu soruya hem gözlemlerimi aktararak hem de kendi deneyimimden yola çıkarak cevap vermek isterim. Çalıştaylar, süre kısıtı olan etkinlikler. Bu nedenle sanatçıların öncesinde malzeme ve teknik konusunda bir fikir üzerinde ilerlemesi önemli oluyor. Planlama süreci gerekiyor. Ancak sanat öyle bir etkiye sahip ki tuvalin ya da kağıdın başına geçtiğinizde planlarınızdan başka şeyler ortaya çıkabiliyor. Çalıştaylar bunu da gösteriyor. O nedenle kendimizle kaldığımız, sanat yaparken sanatsal bir atmosfer de oluşturduğumuz etkinlikler olarak nitelendirebileceğim çalıştayların katılımcıları her yönden beslediğini düşünüyorum. Özellikle genç sanatçılar, usta isimlerle bir araya gelme fırsatını buldukları çalıştaylara katılmayı önemsiyor.
-Çalıştayın sonuçlarını daha geniş bir kitleyle paylaşmak için sergiler de düzenliyorsunuz. Sergi tarih ve yerleriyle ilgili bilgi alabilir miyiz ?
-Eserlerimiz önce Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’nde sergilendi. Bu yılın Kasım ayında Mersin’de ve Aralık ayında da İstanbul’da sergilemeyi planlıyoruz.
-Bu çalıştayın gelecekteki planlarınız arasında nasıl bir yeri var? Benzer projeleri tekrarlamayı düşünüyor musunuz?
-Arnica markası olarak her zaman sanatı ve sanatçıyı desteklemeye devam edeceğiz. Çalıştayımızın da devamlılığına önem veriyoruz. Gelecek yıl için planlarımıza başladık bile. Yeni yerler, başka kentler ve Anadolu’nun zengin kültürü bize sayısız durak sunuyor. Bu heyecanla projemizi sürdüreceğiz.
-Bu çalıştayın sizin için en tatmin edici yönü neydi? Çalıştayın sonunda sizi en çok gururlandıran şey ne olurdu?
-Bambaşka bir coğrafyada buluşan sanatçıların kaynaşması, yöreyi tanımaya ve sanatına Bayburt’a dair ayrıntılar eklemeye yönelik heyecanları çok etkileyiciydi. Biz oradayken gökyüzünde meteor yağmuru yaşandı. Ertesi gün tüm sanatçılarımızın işlerinde kendi tekniklerine uygun şekilde bu etkiyi görmek muazzamdı. Tüm sanatçılarla bir arada olmak, sergi açılışında o heyecanı paylaşmak benim için gurur kaynağı oldu. Her birine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
KATILAN SANATÇILAR
Bilal Hakan Karakaya, Fırat Neziroğlu, İrem Sena Özen, Melike Kara, Prof. Dr. Mustafa Genç, Özlem Ketenci Çolakoğlu, Pınar Kuseyri, Pınar Tuba Biçmen, Senur Akın Biçer, Doç. Dr. Şehnaz Biçer ve Tuğçe Diri.
İlk yorum yapan siz olun