İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aşk Savaş Veba

Karamsar bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde algıda seçicilik midir, durumu normalleştirme çabası mı bilinmez, salgın hastalıklardan dem vuran kitaplar başucumuzdaki yerlerini çoktan aldı. Dünyanın, kendi tarihiyle kıyaslandığında, çok kısa süre evvel atlattığı veba salgınının hayata nüfus edişini yaşanmış bir hikayeyle okura sunan, Sevim Reşat imzalı Karlı Dağın Aşıkları, koronavirüs salgını başlamadan uzun süre evvel yazılmış, popülerlik kaygısı gütmeden veba dönemini anlatan kaliteli bir eser olmuş.

Evlerimizden çıkamayıp, salgın dışında bir şey konuşmaz olduğumuz bu günlerde, Karlı Dağın Aşıkları, dünyamızın gerek sağlık gerekse insanlık bakımından geçirdiği çok daha beter bir döneme tanıklık etmemizi sağlayıp yüreklerimize su serpmeyi başarıyor.

Masum bir aşk hikayesiyle başlıyor roman, olaylar 1850’lerin Kafkasya’sında geçiyor. Katı kurallarla korunan kast sistemi, soylu sınıfa mensup Albina ile köle sınıfından Jan’ın arasına yüksek bir duvar gibi örülüyor. Hiçbir şansı yokmuş gibi görünen bu aşk, kader ve iradenin ahenkli dansıyla yepyeni bir melodi tutturuyor.

Sınıf farkı devam ettiği sürece aşkına kavuşamayacağını anlayan Jan, özgürlük vadeden Kafkas savaşlarına katılıyor. Böylece kölelik zırhını delip, Albina‘ya denk olmayı hedefliyor. Albina ise imtiyazlı konumuna rağmen, ailesini karşısına alarak, dokuma atölyesinde çalışmaya başlıyor. Her iki genç de toplumun onlara biçtiği rolün dışına çıkıp, sınıf farkını öncelikle kendi benliklerinden sıyırıyorlar. İşte tam da bu dönemde istenmeyen bir misafir dünyanın kapısını çalıyor: kara veba!

Ruslara karşı verilen özgürlük savaşına bir de teşhis edilemeyen bu yıkıcı hastalık ekleniyor. Sonraları doktorların veba olarak tanımlayacağı bu hastalık, dünya genelinde 100 Milyon insanın canına mal oluyor.

Yaşanmış bir hikayeden yola çıkan Karlı Dağın Aşıkları’nda veba salgınının dünyaya etkileri bugün mücadele ettiğimiz koronavirüs ile şaşırtıcı bir benzerlik göstermekte. 1850’lere tutulmuş bu kadraj, dünyanın süregelen döngüsünü tekrarladığını görmemizi sağlayıp, bir nebze de olsa içimize su serpiyor. İlk kez deneyimlediğimiz böylesi bir dönemi en az hasarla atlatabilmemiz için benzer olaylara ışık tutan kitapların varlığı büyük önem arz ediyor.

Yazan: Ecem Kodak

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir