İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir Heykel Önünde: Köpenickli Yüzbaşı

Küçük Alman şehirlerinde küçük mü küçük suçlar işleyen bir adam varmış. Vurduya kırdıya karışmışlığı da oluyormuş ama asıl uzmanlığı, eğer bu bir uzmanlık söz konusuysa, dolandırıcılıkmış. Hapislere gire çıka, adı da çıkmış bu küçük dolandırıcının, küçük şehirlerde ikamet etmesi bile yasaklanır olmuş. Orta yaşı geçtiğinde, Berlin’de sefalet içinde debelenir bulmuş kendini: Bir ayakkabı tamircisinin kalfası, yarı aç yarı tok yaşayan, üstü kapalı yerde uyuduğuna şükredip öleceği günü bekleyen bir zavallı.

Canına tak etmiş bir gün, kafaya koymuş: Son bir dümen çevirecek, öyle küçük iş değil ha, kalan ömründe paşalar gibi yaşamasını garantiye alacak, dillere destan bir numara.

Kalkmış kostüm kiralayan bir dükkâna gitmiş, maskeli balolarda giyilenlerden bir yüzbaşı üniforması kiralamış kendine. Baloda kendisinden başka eğlenecek kimse yok tabii, giydiği gibi yüzbaşı üniformasını kılıcını da kuşanmış, Berlin’in ana caddesine çıkıp pusuya yatmış.

Çok geçmemiş, küçük bir müfreze belirmiş uzaktan. Hemen seğirtmiş, kesmiş yollarını. “Düşün önüme!” diye buyurmuş askerlere, “emrimden çıkmak yok, çok gizli bir göreve gidiyoruz.” Karşılarında koca yüzbaşı, neden biz, nereye gidiyoruz, var mı cebinde yazılı emir diye soracak yürek yok askerlerde, çarnaçar takılmışlar düzmece yüzbaşının peşine.

Atlamışlar bir trene, istikamet Köpenick, Berlin’in dibinde küçük ama tarihi, zengin bir şehircik. Trenden indikleri gibi, önde yüzbaşı arkada erler, Belediye Binasına baskın vermişler. Yüzbaşımız Belediye Başkanının karşısına dikilir dikilmez gürlemiş: “Hakkınızda şikâyet var! Belediyenin parasını zimmetinize geçiriyormuşsunuz. Getirin resmi defterleri, şu belediye kasasını da koyun önüme. Dökelim sayalım, hesaplar tutuyor mu görelim.”

Belediye Başkanı itiraz etse de nasıl karşı duracak emre, kılıcı belinde koca yüzbaşı karşısındaki. Ama az da olsa olmazlanmış ya, yüzbaşı bu kez emrine aldığı erlere dönüp buyurmuş: “Bu adam bize zorluk çıkartacak, belli. Siz bunlara göz kulak olun, ben kasayı emanete alayım, takviye güç alıp geleyim. O arada ne siz ne başkası ayrılacak bu binadan. Sonra karışmam, divanıharpte alırsınız soluğu!”

Kasayı alıp sırra kadem basmış bizim düzmece yüzbaşı. Belediye Binasında kalanlar nice sonra anlamışlar getirildikleri ketenpereyi. O saatten sonra ah vah etmek çare olmamış tabii. Alarm verilmiş her yanda: Sadece hırsız değil, ordunun şerefini iki paralık eden bir sahtekârı aramaya koyulmuş herkes.

Çok sürmemiş, birkaç güne yakalanmış düzmece yüzbaşı. Çaldıklarının birazını yemiş yemesine ama kalanı Belediyeye iade edip girmiş hapse. Ama sanmayın uzun yıllar kalmış içerde. Alman İmparatoru âlicenap adam, “Bayıldım bu yüzbaşıya, pek zeki, pek eğlenceli kerata,” demiş, “yaşı da var, yatmasın daha fazla, affettim cezasını.”

Hani başta demiştik ya, kahramanımızın amacı yaşlılığını rahat geçirmekti; çaldıklarını harcasa yapamayacağı kadar keyifli yaşamaya başlamış bizim düzmece yüzbaşı. Neden derseniz, o yargılanıp hapse girerken ülkenin en ücra köyüne dek yayılmış namı, basın manşetlere taşımış çevirdiği numarayı. Her köşeden çağırmışlar yüzbaşıyı, “Gel!” demişler, “bize de anlat, nasıl soydun Köpenick Belediyesini?” Anlata anlata Almanya’yı bitirmiş, Avrupa’yı dolaşmış hikâyesini sermaye ederek, İngiltere derken, Amerika’ya turneye bile gitmiş, koca tiyatrolarda sahneye çıkmış.

Alınteriyle kazandığı parasıyla en pahalı yerde, Lüksemburg’da saray yavrusu bir villa almış kendine. Lordlar gibi yaşarken Dünya Harbi patlamış. Dolandırıcının hası, uyanıkların yüzbaşısı ne yapmış, kendini affeden Alman İmparatoruna güvenmiş, tüm parasını Alman savaş tahvillerine yatırmış. Nasıl olsa Almanya kazanacak ya savaşı, parası kim bilir kaça katlanacak.

Sonuçta buyurgan imparator kaybetmiş savaşı, bizim küçük düzenbazın elinde avcunda ne varsa kaybetmesine de neden olmuş elbet. Düzmece yüzbaşının ömrü boyunca namusuyla kazandığı tek servet buharlaşıp gitmiş, kaderinde sefalet içinde ölmek yazılıymış fukaranın.

Ne var ki, yüzbaşının birkaç yılı mesut ve müreffeh geçmiş hiç olmazsa. Kasayı ona kaptıran Köpenick Belediye Başkanı vardı ya, hikâyemizin mutsuz adamı işte o: Kimselere anlatamamış derdini, dolandırıcıydı ama inandırıcıydı, nasıl engel olacaktım, kasayı vermemenin mümkünü yoktu dese de olmamış, yediden yetmişe bütün Almanya’ya maskara olmuş. Köpenick Belediye Başkanı diye adı çıkmış ya bir kere, o ölene dek kimse çıkmamış hevesli, mecburen Belediye Başkanı kalmış zavallı.

Masal gibi olaylarda kimse erememiş muradına ama biz yine de çıkalım kerevetine: Masal gibi ama değil, okuduklarınız tamamen gerçek. Köpenick Belediye Binası önüne dikilmiş Köpenickli Yüzbaşı heykeli kadar gerçek.

Meraklısına: Heykel tabii ki Köpenick Belediye Binası önünde. Türkçede henüz yok ama Carl Zuckmayer’in bu şenlikli hikâye üzerine yazdığı Köpenickli Yüzbaşı adlı müzikli oyununu okuma şansı olanlara tavsiye ederiz.

Fotoğraf: Yekta Majiskül

Bir yorum

  1. F U F U 15/12/2020

    Vural Ülkü’nün çok güzel bir çevirisiyle YKY tarafından “Köpernick’li Yüzbaşı” adıyla 1993 yılında yayımlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir