1894’de bugün Joseph Roth dünyaya gelmişti. Kolay yargı verilemez yazarlardan, hatta insanlardan biriydi. Aklımızda yaşattığımız bir önyargı var: intihar kısa sürede, belki bir anda gerçekleştirilen bir eylemdir. Oysa karar verme ve tasarlama evreleri ihmal edilse bile, o geri dönüşsüz eylemin ne mutlaka kısa sürede ne de tek bir hareketle yapılması şarttır.
Kulunca dönüşmüş yargımızı kıracak örneklerden biri, Joseph Roth’tur. Karısının akıl sağlığının asla düzelmeyeceğinden emin olduktan sonra, tipik sayılacak bir uzun intihar eylemine kalkışmış, kendini öldüresiye içmiştir: alkolle karaciğerin parçalanması süresi uzatılmış ama bilinçle seçilmiş bir intihar eylemidir.
Roth, kök salamamanın ete kemiğe bürünmüş haliydi; uyruğu sorulduğunda “otel odaları” yanıtını verirdi. Çokuluslu Avusturya-Macaristan vatandaşı olarak Ukrayna’nın küçük bir kasabasında dünyaya gelmişti. Doğduğu yer henüz o hayattayken birkaç devletin toprağı olarak el değiştirdi, kendisine resmi kimlik belgesi veren devletin sadece sınırları değil kendisi de değişti – önce küçülüp büzüşen, sonra Roth’u zararlı ayrıkotu gören bir devletti bu.
Yazardan çok gazeteciydi, ferah ferah deneme sıfatını hak edecek haberler, görüşmeler, izlenimler kaleme alan bir gazeteci. Roman ve öykülerinde de bir yanıyla gazeteci kaldı: Biraz dağınık, aceleye gelmiş izlenimi veren, ikinci kez üzerinden geçildiği kuşkulu metinler yazardı. Yine de gören, belki daha doğrusu sezen biriydi. Nazilerin her şeye hâkim olacağını, henüz onlar bile bilmezken fark etmişti. Kötülüğün kokusunu hemen alıyordu.
Nasıl garip: Düşkünleştiği, yazdığı dilde okunmasının yasaklandığı, dolayısıyla intihar aletine ulaşmasının zorlaştığı günlerdeki destekçisi Stefan Zweig olmuştu. Metinlerini inci gibi işleyen, insanlıktan ümidini kesip intihar ettiğinde bile tıraşını olup iyi giyinen, toplumsal kurallara daima bağlı Zweig. Onun sürgünü daha uzun, daha uzaklara oldu, intiharı ise kıpkısa – Roth yeknesak bir ağıt gibi öldürmüştü kendini, Zweig akortsuz çığlıkla.
Elinize geçerse Örümcek Ağı’nı okuyun Roth’tan, Savoy Oteli’ni, bir de değişik adlarla çevrilen Ermiş Ayyaş Destanı öyküsünü.
Yazan: Yekta Majiskül
İlk yorum yapan siz olun