İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bugün ölmüşlerdi: Shakespeare ve Cervantes

Şaşılacak bir rastlantıyla, edebiyat tarihinin iki büyük dehası, Shakespeare ve Cervantes aynı günde, 23 Nisan 1616’da ölmüşlerdi. Herhalde yaşarken birbirlerinden haberleri olmamıştı.

Shakespeare oyunlarıyla tanınmadan önce soneleriyle ün yapmıştı – Talat Halman’ın çevirisiyle Türkçede keyifle okunuyorlar. Nedir, günümüzde onu şair olmaktan çok, tiyatronun birkaç zirvesinden biri olarak biliriz.

Orson Welles Othello rolünde

Oyunlarının sahnelendiği çağda, bildiğimiz anlamıyla dekor yoktu. Her sahne başında izleyiciye ipuçları sunan birkaç diyalog, dekor yerine geçerdi. Oyunu anlamak, izleyicinin hayal gücüne ve geleneksel sahne bilgisine aşinalığına bırakılmıştı. Bu nedenle Shakespeare oyunları kendiliğinden bir uyarlanabilirlik taşır. Japon Akira Kurosawa’dan Türk Metin Erksan’a dek, değişik kültürlere taşınabilmiştir – zaman ve mekân açısından taşınmanın ötesinde yolculuklardır bunlar.

Laurence Olivier Hamlet rolünde

Erksan’ın Kadın Hamlet’i, Shakespeare kahramanının cinsiyetini bile değiştirir. Shakespeare’in tutkulu, coşku patlamalı oyunu Erksan dünyasıyla komşudur – aynısı Macbeth’in iktidar meftunluğunu Japon feodalitesine uyarlayan Kurosawa için de geçerli elbet. Pekiyi, bu oyunları yoğun duygular üzerinden olduğu kadar, aktardıkları olayların gerçekliği üzerinden de okusak?

Al Pacino Venedik Taciri Shylock rolünde

Sanırım, gerçekçi değil, hatta gerçeksi bile olmadıkları söylenebilir. Çünkü oyunlarda duygular ve ruhsal tepkiler vardır ama olaylar bu andıklarımın taşıyıcı kolonları olmaktan öteye geçmez. Bu bağlamda, olay örgüsü, mükemmel dramatizasyonu bir kenara not almak kaydıyla, sanıldığı denli önemli değildir. Sözcüklerin akışı ve dizenin ritmi hepsinden çok belirleyicidir, çünkü Shakespeare şairdir.

Shakespeare’in yaşamı bilinmezlerle doludur, Cervantes öyle değil. Nedir, Cervantes’in de Don Kişot’u yarı bilinmezdir. Don Kişot’un dünyaca tanınmış baskın imgesi düpedüz yanıltıcıdır: yeldeğirmenlerine saldıran adamı bilmek, Don Kişot hakkında hiçbir şey bilmemek anlamına gelir.

Orson Welles uyarlamasında Don Kişot ve Sanço Panza

Eskilerin deyimiyle kafadan gayrı müsellah olmak, edebiyatın icat edildiği günden beri görülegelmiştir ama bunun düzeneklerini sergilemeyi ilk Cervantes başardı. Zihnin içindeki, gerçeğin ışığını kıran prizmaları ilk o yazdı – onun yazdığı delilik değildi!

Kitapların dünyasında yaşayan, o dünyanın dışına çıkmaya cüret ettiğinde, yeni dünyasında dayak yiyen adam: Don Kişot. İlk ağızda akla gelen Canetti’nin Körleşme’sindeki Bay Klein’ına dek, modern edebiyata sonu gelmez bir kazı alanı bıraktı.

Nikolay Çerkasov’un Sovyet dönemi uyarlamasında
Don Kişot ve Sanço Panza

Shakespeare ve Cervantes, her ikisi de dili, anlatım tekniklerini yeniledi. Cervantes bir adım ileri gitti: Ondan önce pikaresk denen anlatılar vardı, Cervantes romanı bir tür olarak baştanbaşa yeniden tanımladı.

Şu da var: Cervantes tarihin özel bir anına denk geldi. Basılmış kitabı alacak hem eğitimli hem de varsıl kitle, adını koyarsak müşteri denen kişiler tarih sahnesine çıkmasa, roman da olmazdı.

Bitirirken: Don Kişot, korsan yazar/kitap konusunda da tarihte bir ilktir. O da sonraki yazıda.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir