İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bugün Ölmüştü: Goethe

Johann Wolfgang von Goethe, 1832 yılında bugün ölmüştü – Faust’u tamamladıktan bir yıl sonra, kendi deyimiyle, yazgının lütuf olarak sunduğu süreyle: Başyapıtıyla yıllar boyunca savaşıp son halini verince, ömrünün kalan her gününün kendisi için bir hediye olacağını söylemişti.

Girişte Faust’un adını anmadan olmazdı, nedir, Goethe sadece yazar değildi. Edebiyatın akla gelebilecek her alanında eser vermişti, oyun yazarıydı, anılarını kaleme almıştı, gezi edebiyatının başyapıtlarından biri olan İtalya Seyahati’ni de… Ama ötesine geçmişti: Renkler üzerine kuramsal çalışmalar yapan bir ressamdı. Yerbilim ve bitkibilim üzerine hatırı sayılır makaleler-kitaplar hazırlamıştı. Yetmedi: Weimar Dukalığında maliye bakanlığını üstlenmiş bir siyasetçiydi – Napolyon’la yüz yüze görüşebilecek kadar yüksek mevkideydi üstelik.

Goethe’ye hezarfen diyenler haklıdır – Almanlar onun “her şeyi” bildiğine samimiyetle inanır. Nasıl inanmasınlar: Almanca dışında İngilizce, Fransızca, Latince, İtalyanca ve Yunanca konuşabilir, piyano ve çello çalabilir, at binebilir, eskrim yapabilir ve dans edebilirdi!

Jena Üniversitesi’ni yapılandıran, Fichte, Hegel, Schiller, Schelling gibi devlere bir yuva yaratan da odur.

Bir zaman unutulur gibi olsa da, artık Alman ulusal kimliğinin simgesidir. Adının bir meydana-sokağa verilmediği ya da anıtının dikilmediği bir Alman şehri bulmanız mümkün değildir.

Beri yandan, bu olağanüstü yaşamöyküsünün ardında, ışıltının sakladığı kuytuları dikenli bir kişilik yatar. Avrupa’nın ilk kuşak burjuvalarından olan dedesi terzilikten zenginleşmişti, babasıysa sevimli bir mirasyediydi. Goethe, büyükşehir burjuvalığından saray ekâbiri içinde bir bakana dönüşebilen biriydi: Kapitalist hayalin ilk örneklerindendir.

Goethe’in Frankfurt’ta doğduğu ev. Tamamen replikadır!

Sayısız gönül ilişkisi kurdu. Henüz 25 yaşındayken en yakın arkadaşının nişanlısına âşık oldu; Werther bu aşkın esiniyle, belki acısıyla yazıldı. Tek yasal evliliğini evinin hizmetçisi ile yaptı, üstelik birkaç gayrimeşru çocuk sahibi olduktan sonra! Christiane Volpius adlı kadın için biraz hafifmeşrep denmesini çağdaşlarının çekememezliğine verelim de, Goethe’nin “gönül yakınlıkları” bununla da bitmez: Volpius öldükten sonra torunu yaşında kızlarla evlenme peşine düşmüştür.

Goethe’nin Roma’da yaşadığı ev. Günümüzde kültür merkezi ve müze.

Toplumsal ilişkileri de, bir hayli sıra dışıydı: Bakanlık görevini kimseye haber vermeden terk edip birkaç yıl sürecek bir İtalya “tatiline” çıkmakta sakınca görmemişti – İtalya’da kendi Rönesansını yaşadı, o bambaşka bir hikâyedir. Çevresindekilerle kişisel yakınlık kurmazdı, ne ailesini ne tilmizi olmaya çabalayanları hoş tuttu. Kadim dostu Schiller hariç, yamaçlarına yanaşan herkesi kırıp uzaklaştırmakta ayrı bir yeteneği vardı.

Schiller demişken, kadim dostundan da çok farklıydı. Schiller’in tersine, Goethe yazdıklarını putlaştırmazdı. Uzun yıllar, oya misali işlerdi ama vazgeçmesini de bilirdi. Hiç acelesi yokmuş gibi yaşadı, son nokta koymak gereksizmiş gibi yazdı – olgunlaşmayan bir yazı, onun gözünde henüz hiç yazılmamıştı.

Weimar’da iki can dostun anıtı. Goethe ve Schiller.

Geçerken sıra dışılığına bir örnek daha: Tarihçi Hammer etkisinde Kuran tefsirleri okumuş, İslamiyet’i anlamaya çalışmıştır. Şirazlı Hafız’dan ilham alarak Doğu-Batı Divanı, Batı kültüründe bir ilktir: Doğuya yararcılık açısından değil, gerçekten “bakan” ilk Batılıdır Goethe.

Yapıtı ve yaşamıyla, kendisini aşan bir miras bıraktı. Ona ne açıdan bakarsanız bakın, olumlu ya da olumsuz yaklaşın, Goethe’yle ilgilenmezseniz daima eksik kalırsınız: Kültürün günümüzdeki anlamını icat eden kişidir çünkü.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir