İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Burak Çubukçu: Üretmek, kendinizi ispat edene kadar maddi ve mental açıdan zorlayıcı bir süreç

Müzisyen Burak Çubukçu ile hayatına, müziğine ve hayallerine dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Röportaj: Mine Alpan

Merhaba, kısaca “Burak Çubukçu” kimdir?

13 Temmuz 1993 İstanbul doğumluyum. Kendimi fark etmeye başladığım yıllardan bu yana müzik ve sinemaya karşı ilgiliyim. Sinemaya olan merakım görüntü kaydedici cihazların olduğu ve bolca kullanıldığı bir evde büyümüş olmamdan kaynaklıdır.  

Eğitim hayatımın tüm süreçlerini İstanbul’da tamamladım. Ortaokul yıllarında bir video klipten etkilenip babamdan gitar almasını istemiştim ailemin de desteği ile kursa yazılıp müzik eğitimime o yıllarda başlamış oldum. Müzik ile kendimi tekrardan keşfettim, adeta başka bir kapı aralanmış oldu diyebilirim.

İlk rock grubuna lise yıllarındayken dahil oldum. Grupta bas gitar çalıp geri vokal yapıyordum. Grubun adını ise “gerilimde mangal” koymuştuk. Ortadoğu karışık bir durumdaydı, hatta gündemde Amerika – Irak savaşı vardı, bizde gündemden etkilenip böyle bir isim altında birleştik. 

Lise yıllarında zamanımın büyük bir parçasını müzik oluşturdu. Okulla beraber kültürel bir projede İspanya’da ülkemizi temsil eden ekibin de içerisindeydim. Benim için çok keyifli yıllardı diyebilirim. Hemen hemen tüm etkinliklerde vardım ve müzisyen olmaya o yıllarda karar verdim. 

Okuldan bir süre sonra konservatuvar sınavını kazandım. Umduğum gibi olmadı. Anksiyete (Kaygı Bozukluğu) ile tanıştığım bir zaman dilimine denk geldi. Verimli bir süreç değildi. Müzikle de aramız açılmıştı. Okulu ve müziği ikinci sınıfta bırakmış oldum. Uzunca bir zaman müzikle ilgilenmedim. Ticari girişimlerim oldu. Başka işler ile meşgul oldum ve yıllar sonra gelen bir telefon ile müziğe tekrar geri döndüm. Her zaman söylemişimdir, müziği bırakmak istedim ama o beni bırakmadı.

Sizin müzik çalışmalarınızı daha önce hiç duymayanlar, hangi şarkılarınızla tarzınızı tanımaya başlamalı? 

Artık çalışmalarıma soft rock ve rock müzik ile devam edeceğim. En son çıkarmış olduğum akustik seri ile dinleyiciye bunun sinyallerini de vermiş oldum. Yeni keşfedecek arkadaşlar benden rock altyapıları ile oluşmuş şarkılar duyacaktır. 

Gelecekle ilgili hayalleriniz  neler? Özellikle başarmak istediğiniz bir şey var mı?

Özgür biri olmak…  sistemin zorunlu kıldığı faturalardan, vergilerden büyük bir ölçüde arınıp karavanda yaşayıp istediğim manzaraya karşı uyanmak gibi bir hayalim var. Özellikle başarmak istediğim ise yeni yayımlayacağım projelerim ile daha fazla kitleye ulaşmak istiyorum.

Bu zamana kadar kaç tane şarkı çalışmanız oldu? 

Yayımlanmış altı şarkım var.

Hangi şarkılarınıza klip çektiniz? 

İlk çalışmam olan “Mavi Kelebekler” adlı şarkıma klip çektim. Kısıtlı imkanlar ile yapılmış bir klip çalışmasıdır. Bu nedenle hayallerimdeki gibi bir klip çalışması olmadı. Sonraki çalışmalarım için de bazı kararları almama neden olmuştur. Olması gerektiği ya da ideal ölçüler yakalandığı taktirde klip çalışmasına ya da performans videosuna sıcak bakabilirim.

“Mavi Kelebekler” adlı parçanız nasıl ortaya çıktı?  

Mavi Kelebekler Pop- Rock alt yapısı ile düzenlenmiş bir şarkı. Şarkının isminden üzere esinlendiğim birkaç nokta var ama herkes için farklı anlamlar taşıyabilir. Bendeki kaynağını açıklamayı çok doğru bulmuyorum. Stüdyo süreci ise yazdığım şarkıları ara ara arkadaşlarıma çalar söylerdim. Onlarda şarkıların var bunları insanlar ile paylaşmalısın derlerdi. Kararsız kalırdım açıkçası. En son tamam hadi yapalım dediğimde oturup birkaç şarkı içinden o dönem Mavi Kelebekler’i seçtik. Hızlıca stüdyo çalışmaları başladı. Çok yetenekli müzisyenler ile buluştum. Buradan emeği geçen herkese tekrardan teşekkür etmiş olayım. Beni insanlar ile buluşturan ilk şarkıdır, o yüzden yeri ayrıdır.

Evren aynı kalmak için değişirmiş. Siz, farklı olmak için değişir misiniz?

Farklı olmak için değişmem ama değişmem de diyemem çünkü hayat bir süreç ve bu süreçte asla yapmam dediğiniz şeyleri yaparken kendinizi bulabilir ya da savunduğunuz bir fikre yarın öbür gün karşı çıkıyor olabilirsiniz. Neleri ne şekilde tecrübe ettiğimiz ile alakalı. Zaman karşısında çaresiziz. Yürüdüğümüz bu yol bizlerden birçok şeyi götürüyor ve aynı zamanda ekliyor, yolculuğun her evresinde, oluşturduğumuz kimliğimizi yeniden geliştiriyoruz.

Özgürlüğün diğer bir tanımı sokak müzisyenleridir. Siz hiç sokak müzisyenleri önünde durup çalınan parçayı dinlediniz mi?

Dinledim tabi. Hatta o müzisyenlerden biri de benim… pandemiden önce bir yaz boyunca Suadiye Şaşkınbakkal sahilde çalıp, söyledim. Orada kurduğunuz iletişimi sahnede kuramıyorsunuz çok farklı bir keyif. Tanımadığınız insanlar pasta, börek, çay, önlerinde ne varsa ikram ediyor, bahşiş bırakıyor. Aynı zamanda arkadaşlık kuruyorsunuz. Çok daha yoğun bir paylaşımın içinde oluyorsunuz. Açıkçası size anlatırken bile özledim ancak ne yazık ki pandemiden dolayı yapamıyorum.

Bu işlerle uğraşan hemen herkesin idolleri olmuştur. Sizin idolleriniz ya da sizi en çok etkileyen şarkıcılar, şarkı yazarları, enstrümancılar kimler? 

İdol olarak, halkın gözünde bıraktığı intiba olarak Barış Manço derim. Şarkı yazarlığı için kadın müzisyenlerin çok daha etkili sözler yazdığını düşünüyorum. Enstrüman konusunda ise aklıma iki isim geliyor, biri Erkan Oğur diğeri ise Yavuz Çetin.

Müzik genelde ekip işi. Birileri enstrümanlarını çalar, birileri kayıt yapar, birileri kapak tasarlar… Sizin de bir ekibiniz var mı?  yoksa tamamen yalnız mı çalışıyorsunuz? 

Evet ekip arkadaşlarım var aslında. Bu tek başına yapılamayacak kadar kapsamlı bir iş, özellikle akustik müzik yapıyorsanız herkesin bir görev tanımı kesinlikle olmalı. Çok iyi şarkı söyleyip, çok iyi bas gitar çalıp, çok iyi kayıt alamazsınız… Çalıştığınız ekiple uyum da çok önemli, ben açıkçası çalışırken çok zor birisi olabiliyorum ve bu beni yorduğu kadar arkadaşlarımı da yoruyor. Mükemmeliyetçi bir bakış açısına sahip olduğumdan kaynaklı, bu kısmı biraz törpülemem lazım…

Müziğe dair sizi en çok heyecanlandıran ve bazen de umutsuzluğa kapılmanıza yol açan şeyler var mı? 

Üretmek, kendinizi ispat edene kadar maddi ve mental açıdan zorlayıcı bir süreç. Umutsuzluğa kapıldığım noktalarda bu süreç esnasında oluyor, kendimi dik bir yokuşu tırmanır gibi hissediyorum ve burada verdiğim en büyük savaş yine kendimle oluyor. O savaşla beynim o kadar çok meşgul oluyor ki heyecanlandıran gelişmeler olduğunda oraya takılıp kalamıyorum. Evet bu da bir işin parçası deyip almam gereken motivasyonu gölgede bırakabiliyorum.

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir