“Dr. Hanım Size Sarılabilir miyim?” adlı konuklu tartışma programının tanıtım metni.
Yazan ve seslendiren: Prof. Dr. Hayriyem Zeynep ALTAN
Dr. Hanım Size Sarılabilir miyim? adlı programa hoş geldiniz. Ben Hayriyem Zeynep Altan, bir bayram sabahına uyanan eski çocuklar gibi heyecanlıyım. Yazmaya alışkınım. Çünkü ben bir yazarım. Konuşmaya; düşüncelerimi, duygularımı öğrencilerimle paylaşmaya, onlarla birlikte yol almaya alışkınım. Çünkü ben bir akademisyenim. Yani halk ağzıyla öğretmenim. Şimdi yapmaya giriştiğim şey ise; bu yaptıklarıma hem benziyor, hem de yeni bir şey olduğu için benzemiyor. İşte heyecanım bundan. Bir süredir uzak kaldığım öğrencilerime seslenir gibi, size sesleniyor olmaktan bir coşku duyuyorum. Kendime merak uyandıran bir ödev verdim: Kovid 19’la değişen hayatlarımızda neler oluyor? Sokağa gönlümüzce adım atamasak ta, bizi dünyayla buluşturan televizyonda neler oluyor? “Dizilerde neler oluyor?”.
Tüm insanlık ortak bir yazgıyı paylaşıyor: Pandemi sürecindeyiz. Hiç olmadığımız kadar evdeyiz. Dizi ya da film izlemek için yeterince zamanımız var gibi görünüyor. Televizyon, radyo ve bu araçların sosyal medyadaki uzantıları, giderek kişiselleşen izleme deneyimleri gündelik yaşantımızda yeni alışkanlıklara yer açıyor. Bu alışkanlıklarımızdan biri de “Kırmızı Oda” oldu. İlk bölümü 4 Eylül 2020’de TV8’de yayınlanan bu diziyi duymayan, bilmeyen, izlemeyen neredeyse yok gibi. Kırmızı Oda başlarda bende de heyecan, merak ve umut uyandırdı. A, dedim; “Saçma sapan, incir çekirdeğini doldurmayan, sabun köpüğü gibi dizilerden farklı bir şey geldi önümüze”. Binnur Kaya zaten oyunculuğu tartışmasız çok başarılı bir şahsiyet. İçinde yer aldığı her proje parlıyor. Dizide, sokakta yürürken karşılaşabileceğimiz gerçek kadınları görüyoruz sanki. Her yaştan, her toplumsal sınıftan kadın en savunmasız halleriyle kırmızı bir odada buluşuyor bizimle. Üstelik en büyük toplumsal yaramız olan şiddet kavramına odaklı hikâyeler dinliyoruz. Bu hikâyelerin en karanlık köşelerinden taciz, tecavüz, dayak, insanlık onurunu alaşağı eden olaylar çıkıyor. Kadın olmanın belli koşullarda kolaylıkla “suç” sayılabildiği bir kültürü öyle ya da böyle içselleştirerek büyüdüğümüzden; kadınlık hallerine doğrudan gönderme yapan bu öykülere olan merakım artıyor, “Kırmızı Oda” bize anlatıyor?” sorusuyla yaşamaya başlıyorum. Dizi, cuma akşamlarımıza ve gecelerimize, kendisine “hayır,” diyemediğimiz bir misafir gibi yayılırken; ailemle, dostlarımla ve öğrencilerimle yaptığım sohbetlerde de yerini alıyor. Ve çok geçmeden anlıyorum ki; intiharın eşiğinden döndürülen Meliha’yı, Meliha’nın fahişelik yapan kızı Melek’i, varlığı en baştan yok sayılan ve anne zulmüyle büyüyen Alya’yı, bir akşam üzeri babasından satın alınarak eve kapatılan “Çocuk Gelin Selvi”yi, sevdiği kızı öldürmek için fırsat kollayan, gece kulübü müdürü Garip’i, yalnızlığın kıskacından kurtulmak için, zihnindeki derviş dedelerle konuşan Boncuk’u, bir psikolog olmasına rağmen, içinde küçük bir kız çocuğu olarak yaşayan Dr. Ayşe’yi, sevdiği ve koşulsuzca güvendiği adam tarafından defalarca satılan Kumru’yu ve daha nicelerini tanıyoruz, biz. Hiç yabancı değiliz bu kadınlara. Çaresizliklerine, acılarına, kendilerine ait olmayan bedenlerine aşinayız. Ama her defasında üzüntüden gırtlağımız düğümleniyor, öfkeden titriyoruz, yüreğimiz daralıyor, uykularımız kaçıyor. “Bunlar masal değil, gerçek.” diyoruz. Gerçekten yaşanmış hikâyelerden üretilmiş bu senaryo. İşte bu noktada hastalarının yaşamlarından kesitleri kitaplaştırmış olan Dr. Gülseren Budayıcıoğlu çıkıyor karşımıza: Madalyonun İçi, Madalyonun Öteki Yüzü, Günahın Üç Rengi, Hayata Dön, Kral Kaybederse ve Camdaki Kız. İzlediğimiz Kırmızı Oda, Masumlar Apartmanı ve Doğduğun Ev Kaderindir adlı diziler; onun bu kitaplarından uyarlama. Dahası Kırmızı Oda’nın Dr. Hanım’ı, Budayıcıoğlu’nun ta kendisi. Hal böyle olunca; onun bir kanaat önderi tavrıyla ortaya koyduğu söylemlere daha çok önem veriyoruz. 15 Ocak 2021’de yayımlanan “Oksijen” adlı gazetedeki söyleşide, İlke Gürsoy’un sorularını yanıtlıyor Budayıcıoğlu. Haberin iki başlığı var. Ana başlık; “Psikiyatride devrim yapacağım,”. Ara başlık ise şöyle: “Safiye üzerinden şifa dağıtıyoruz,”. O halde biz de, hem sade vatandaş olarak, hem meslek sahibi kadınlar ve erkekler olarak soruyoruz. Ben de bir iletişimbilimci, üniversitelerde insan yetiştirme sorumluluğunu üstlenmiş bir akademisyen, üstelik de edebiyatla iç içe bir ömre baş koymuş bir yazar olarak soruyorum: “Kırmızı Oda bize iyi geliyor mu?”. Budayıcıoğlu’nun “Masumlar Apartmanı” üzerinden iddia ettiği gibi, bizi şifalandırabilir mi Kırmızı Oda? Bu programda çok çeşitli disiplinlerden konuklarla birlikte bu iki sorunun arkasından gideceğiz ve tartışacağız. Bu dizi kadınlarımızın hikâyelerini nasıl anlatıyor? Bu hikâyeler anlatılırken, nasıl bir dil kullanılıyor? Dr. Hanım karakterinin bir psikiyatrist olarak danışanlarını bu kadar şefkatle, mesafesizce kucaklaması uygun mu? İnsanımızın acıları, korkuları, hayalleri ifşa edilirken toplumsal değişime dair ne söyleniyor? Ve en nihayetinde şiddete karşı farkındalık yaratma misyonuyla öne çıkan Kırmızı Oda’nın söylemleri, toplumsal ihtiyaçlarımıza yanıt verebiliyor mu?
Bu arada Kırmızı Oda ile başlayıp Masumlar Apartmanı’yla şahlanan bu terapi dansına Sezen Aksu da “Affet” şarkısıyla katılıyor. Sözleri şöyle şarkının: “Senden daha öncesi yok ki / Çoktan kaldırdım çatıya / Böyle bir saflık yok ki / Bakakaldım / Kimlerdensin nerelerdensin?/ Değmedi mi kir pas ellerine, hayret / Aldım kör bıçağı elime / Kanata kanata suçumu kazıyorum / Sabret sabret / Gelen vurdu giden vurdu / Ben de vurdum / Vururken rastlayınca kendime, durdum / Büküldü gökyüzü / Ayna oldu zaman / Ben o gün ilk defa şeffaf bir şey gördüm /”
Saflığa, masumluğa gönderme yapan bu sözlere kayıtsız kalmak zor. Klipteki ev de Masumlar Apartmanı olunca, Han’ın oyuncak askeri; vurulan bir hayatın öznesi de olunca, daha çok gözyaşı dökeceğiz anlaşılan. Evet, “Dr. Hanım Size Sarılabilir miyim?” her cumartesi dizideki hikâyeleri, karakterleri, bu öyküleri bizim için anlamlı kılan toplumsal yaraları, önyargıları masaya yatırıyor. Her şeyi konuşuyoruz ama boş konuşmuyoruz. Kendi varlığımıza, toplumumuza, dünyaya, sokağa, medyaya, yaşama ayna tutuyoruz. Gördüklerimizi sakınmadan sunuyoruz. Kırmızı Oda’ya bir de buradan bakmaya, hayatınızdaki kırmızıları bir de bu pencereden görmeye ne dersiniz? Haydi o zaman. Başlayalım.
Program İçerik Özeti:
Programın Yer Aldığı Kategori: Dizilerde Neler Oluyor?
Programın Adı: Dr. Hanım Size Sarılabilir miyim?
Programın Türü: Konuklu, Güncel Tartışma Programı
Programı Hazırlayan ve sunan: Prof. Dr. Hayriyem Zeynep Altan
Programın Yayın Günü: Cumartesi
Programın İlk Konuğu: “Tatavla’da Bir Delirme Vakası” ve “Maruha” eserleriyle edebiyat dünyasına giriş yapan yazar ve dramaturg Bade Erbayav.
Programın Podcast Olarak Özet Tanıtım Yazısı:
Yaklaşık 25 yıldır üniversitelerin iletişim ve sanat-tasarım fakültelerinde ders veren Prof. Dr. Hayriyem Zeynep Altan, moderatörlüğünü yaptığı “Dr. Hanım Size Sarılabilir miyim?”de hem iletişimbilimci kimliğiyle, hem de yazdığı romanlarda kadın benliğini titizlikle inceleyen yazar kimliğiyle; “Kırmızı Oda”ya başka bir pencereden bakmanın yollarını keşfediyor. Bu keşifte kendisine uzmanlıklarıyla, kişilikleriyle birbirinden renkli konuklar eşlik ediyor. Kadınların, erkeklerin ama en çok ta ötekileştirilen, sesleri susturulan kadınların ve kadınlıkların öyküleri masaya yatırılıyor. Bu sohbetlerde iletişim, psikoloji, sanat, edebiyat, gündelik yaşam, insan varlığını anlamanın ne kadar anahtarı varsa, her biri cesurca kullanılıyor. Kanaatlerin özgürce çarpışmasına, kaos yaratmadan konuşup anlaşmaya susayanlar; haydi buraya! Bu program sizin için.
* Programla ilgili görüşlerinizi ve konuk olma taleplerinizi iletmek için: hzeynepaltan@hotmail.com
Uygulama üzerinden dinlemek için: https://open.spotify.com/episode/3pqyGB6B5KXmhdxUngCcGU?si=em1v8M2PTKST8Q-a_oORIw
İlk yorum yapan siz olun