İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ezgi Tanergeç: “Ben karakterlerimi geçmişten feyz almayan, aynı hataları tekrarlayan bireyler olarak yansıttım.”

Ezgi Tanergeç, ikinci romanı Geç Kalanlar Kümesi’nde hayatı iç içe geçen arkadaşların hikâyesini işin içerisine birçok meseleyi dâhil ederek yapıyor. Yasemin, Simge, Eylül, Nesrin, Heves, Hamiyet gibi karakterler etrafında şekillenen roman, okura gündelik hayata dair bambaşka hikâyeler sunuyor.

Büşra Tan, Ezgi Tanergeç ile Geç Kalanlar Kümesi ve “başkalarının hayatı”na odaklanma meselesi üzerine konuştu.

Geç Kalanlar Kümesi, merkezinde eski arkadaşların/dostların olduğu ve onlar üzerinden geçmişle bugünü iç içe geçiren bir roman. Öncelikle romanın başlığına ve başlıktaki vurguya değinmek istiyorum: Kimdir bu geç kalanlar ve neye geç kalınmıştır?

Geç Kalanlar Kümesi, normalde birbiriyle çok ilgisi olmayan, geçmişte bir yere tesadüfen geç kaldıkları için bir ekip kurmak zorunda kalan ama sonradan aralarında bağ kurmayı başaran dört arkadaştan oluşuyor. Gerçek anlamda okula geç kalıp bu adı alsalar da mecazen hayatta pek çok şeye geç kaldıklarını düşünebiliriz. Hayatta da çoğumuz yaparız. Eski bir dostu aramak gibi, sağlıkla ilgilenmek gibi, ailene vakit ayırmak gibi, kim olduğunu bulmaya çalışmak gibi…

Romanın kadın karakterleri (Yasemin, Simge, Eylül, Nesrin, Heves, Hamiyet gibi), yaşamları, mücadeleleri ve eylemleriyle dikkat çeker; kimi yaptıkları kimiyse yapamadıklarıyla özel bir yerde durur. Sizin için bu kadınları ortak bir paydada buluşturan, onları sizin için bir araya getiren temel düşünce ne oldu?

İlk bakışta tek ortak yönleri “kadın” olmaları diyebiliriz ama romanın temasında belirgin olan “başkalarının hayatı” mevhumu üzerinden hepsinin yaşamı birbirinin içine giriyor. Hayattaki önceliklerine paralel olarak attıkları adımlar ve kararları var. Bu tutumların onları nereye sürüklediğini görüyoruz. Bu bitmek bilmeyen merak ve başkasının hayatını kurcalama serüveninde bazıları takipte bazıları ise merak edilen. Ama bir yerden sonra kim av kim avcı birbirine karışıyor.

Geç Kalanlar Kümesi’ndeki bütün karakterler bir yandan kendi yaşamlarını inşa ederken diğer yandan metnin diğer karakterleriyle de ortak bir yolculuğa çıkarlar. Burada hem tekil hem de çoğul bir durum söz konusu. Peki tüm bu karakterler ve onların yaşamları iç içe geçerken sizin için belirleyici olan neydi? Karakterlerinizin kişisel ve bir topluluk olarak büyüme hikâyelerine nasıl yaklaşmak gerek?

Belirleyici olan öncelikle dört karakterin yapısı ve birbiriyle olan ilişkisiydi. Elbette insanı romanda öncelikle kendi hikâyesi, geçmişi ve karakteriyle birer birey olarak ele alıyorum. Hepsi ayrı birer şahsiyet, ne tam olarak iyiler ne de kötü. Mümkün olduğunca gerçek olabilecek, samimi durum ve tepkilere yer veriyorum. Daha sonra ikili ilişkileri beliriyor ve ondan sonra da bir topluluğu oluşturabiliyorlar. Bu topluluğa bir örneklem olarak da bakabiliriz, aslında bireylerin özelinde toplumu da anlama çabası var.  Bu romanda bizim Geç Kalanlar Kümesi’nin elemanları haricinde yaygın bir davranış biçimi olan başkalarının hayatına olan merakını, bunun normalleşmesini işlemeye, psikolojik nedenlerini sorgulamaya çalışıyoruz okuyucuyla beraber.

Romanı ithaf ettiğiniz Erkin Koray, metinde özel bir karşılığa ve görünüme sahip. Koray’ın “Akrebin Gözleri” şarkısı ve onu beğenmeyen üç arkadaş, hikâyeye farklı bir değer ve görünüm kazandırır. Bu noktada Erkin Koray’ın romandaki yerini/anlamını ve sizin için ifade ettiği değeri/anlamı sormak istiyorum.

Erkin Koray benim çok sevdiğim bir sanatçı. Bence evrensel bir müziği var. Romanı yazarken bir gün okur mu Erkin Baba, diye düşünürdüm ama roman bitmeden kaybettik ne yazık ki. Ben de romanı ona ithaf etmek istedim. “Akrebin Gözleri” şarkısını seçme sebebim hem anlam olarak romanla çok örtüşmesi hem benim için özel olması hem de kitaptaki dört karakterin sevebileceği bir şarkı olmasıydı. Çünkü bence “Akrebin Gözleri”ne kimse hayır diyemez, tabii romanda geçen, kim olduklarını bilmediğimiz üç kişi hariç. Bunun da ne olduğunu okuyucu romanı okuduğunda anlayacak. Sürpriz olsun…

Geç Kalanlar Kümesi, “başkalarının hayatı”na odaklanan ve başkalarıyla biz arasındaki ilişkinin izini süren bir roman. Başkalarının hayatına dair duyulan merak, heyecan ve tutku, birçok noktada kitabı da biçimlendirir. Sizin başkalarının hayatına eğilmeye yönlendiren, başkalarının hayatını mercek altına almaya yönlendiren ne oldu?

Bu konuyu irdelemek istedim. Kendi kendimize bununla ilgili sorular soralım, özeleştiri yapalım istedim. Romanın aksiyonunda ve çatışmasında da bizi bir yere sürükleyecek bir maceranın kapısını açtı. Bu öyle bir kapı ki hem kendimize bakıyoruz,hem başkalarına bakıyoruz, hem de başkalarına neden baktığımızı sorguluyoruz. Ayrıca bu macera sıradan hayatlara sıradışı bir hikâye eklemek için de orijinal bir fikir oldu kanısındayım.

Geçmiş ile bugün, romanda birçok kez iç içe geçer ve okur için iki zamanlı bir yapı doğurur. Okur bu vesileyle hem karakterlerin geçmişlerini öğrenir hem de söz konusu bu geçmişin bugünü nasıl şekillendirdiğini yakından takip eder. Peki geçmiş, Geç Kalanlar Kümesi’nde neden bu kadar önemli bir göreve/misyona sahiptir?

Zaman farklılığını kullanmak birkaç amaç içindi. Birincisi kahramanlarımız geçmişte tanıştıkları için onların bir araya gelme ve ilişkilerinin ilerleme hikayesini görmekti. İkincisi her birini ayrı ayrı tanımak istedim ve bunu iyi yapabilmek için çocukluktan ve aileden taşıdıkları acıları, sevgileri, eksiklikleri, sorunları da anlamak gerekiyordu. Diğer bir sebep de “başkalarının hayatı”nı izlerken kullanılan yöntemlerin teknolojinin gelişimine paralel nasıl bir değişime uğradığını izlemekti.

Romanda geçmişle bugünü iç içe geçirip işlerken bu durum karakterler ve karakterlerinizin yapısına nasıl etki etti? Bir mevhum olarak “zaman”, “geçmiş” ve “şimdi” üzerine düşünmek karakterlerinizi nasıl şekillendirdi?

Ben karakterlerimizi biraz “geçmişten feyz almayan”, aynı hataları tekrarlayan bireyler olarak yansıttım. Dört ana karakterin arkadaşlıkları okul dönemine yani geçmişe dayanıyor. Günümüzde başkalarının hayatına sızmak için tuhaf bir maceraya girişiyorlar. Bu onları hiç ummadıkları sonuçlara götürüyor, bir yandan da kendileriyle ve birbirleriyle olan yüzleşmelerine, hesaplaşmalarına zemin hazırlıyor. Hikayeler iki dönemde kendi zaman düzleminde ilerledikçe fark diyoruz ki kahramanlarımız benzer bir maceraya geçmişte de atılmışlar. Hemen hemen tek fark teknolojideki değişiklikler… Bir de tabii geçmişte yaşananların özel hayatlarında neleri değiştirdiğini, kararlarını, adımlarını nasıl etkilediğini izlemiş oluyoruz. Bence karakteri tanımadaki şık ve işlevsel bir yol. Bir karakterin hayat hikayesini uzun uzun, kronolojik olarak anlatmak bana sıkıcı ve sıradan geliyor. Geçmişe hiç gitmemek de karakteri anlamamız için bazı meselelerde yetersiz kalıyor. O yüzden geçmişi bu şekilde ele almayı tercih ediyorum.

Bir yazarın kendi günü ve dönemiyle bağ kurması oldukça özel bir durum. Bu noktada sizin gerek Devridaim’de gerekse Geç Kalanlar Kümesi’nde bugüne, bugünün dünyasına ve gerekliliklerine alan açtığınız söylenebilir. Özellikle teknoloji, dijital dünya ve yapay zekâ, romanda özel bir yerde duruyor. Peki bir yazar olarak bir parçası olduğunuz dönem ve şartlar size/metinlerinize nasıl yansıyor? Size nasıl bir yol açıyor?

Devridaim’de zaman kavramı çağlar arasında insana ve suya dair bir yolculuğun yansıması olarak başlı başına bir roman aygıtı olarak yerini alıyor. Günümüze geldiğimizde insana dair pek çok olgunun nasıl tekerrür ettiğini fark ediyor ve tükenmekte olan kaynaklarımızın altını çiziyoruz. Geç Kalanlar Kümesi’nde ise günümüz ve on beş yıl öncesi arasında bir kıyas var ve geçmiş dediğimiz kavram, başkalarını hayatına sızmadaki teknolojik farklılıklara dikkat çekiyor diyebiliriz kısaca. Yani zaman burada çok daha farklı bir mevhum. Çünkü romanlar birbirinden oldukça farklı. Geç Kalanlar Kümesi’nde daha çok sosyal medya ve hacker’lık unsurları üzerinden yapay zekanın geldiği noktayı anlamaya çalışıyoruz. Ama günümüzün şartları gereği yapay zekâya değiniyoruz, asıl amaç yine insanı anlamak…

Röportaj: Büşra Tan

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir