• İlyun merhaba. Başarılarını heyecanla takip ediyoruz. Bizlere piyanoyla tanışmanı anlatır mısın?
Merhaba. Piyanoyla tanışmam 3,5-4 yaşlarımda ailemin evimizdeki piyanoya olan ilgimi keşfetmesiyle başlamış. Aslında ailemde müzisyen kimse yok fakat annem ben daha doğmadan önce hobi olarak piyano dersleri almaya başlamış ve ben doğana kadar da derslerine devam etmiş. 3,5 yaşıma geldiğimde de özel ders almaya başlamışım ve derslere olan ilgim arttıkça 8 yaşıma geldiğimde de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı yarı zamanlı eğitimime başladım ve şu anda tam zamanlı olarak 8. sınıf Prof. Burcu Aktaş Urgun’un öğrencisi olarak eğitimime devam ediyorum.
• Aralarında Chopin Uluslararası Piyano Yarışması’ndaki birincilik ödülü olmak üzere, En İyi Ulusal Beste Performansı Ödülü gibi bizleri gururlandıran uluslararası pek çok ödülün sahibisin. Başarılarını neye borçlusun?
Çok teşekkür ediyorum. Aslında birçok alanda olduğu gibi ben başarımı çalışmaya borçlu olduğumu söyleyebilirim. Çünkü sahip olduğumuz yetenek çalışmayla ve ailemin ve öğretmenlerimin bana olan desteği ve güvenleriyle birleşince gerçekten de başarı yavaş yavaş gelmeye başlıyor diye düşünüyorum.
• Haziran ayında Çağdaş Sanat Müzesi Arter’de Melih Fereli küratörlüğündeki ‘Yağmur Ormanı V (varyasyon 3)’ adlı sergiden aldığın ilhamla ‘The Wind’i bestelemiştin. Besteni dinleyip sevenler dışında yeni keşfedecekler için bu konuyu bir de senden dinleyebilir miyiz?
Ben bu bestemi söylediğiniz gibi Arter’de Yağmur OrmanıV (varyasyon 3) adlı sergiden aldığım ilhamla besteledim.Bu eserde ormanlar objeler ve seslerle birleşiyor ve kendinizi ormanların eşsiz seslerinin içinde buluyorsunuz. Dünyamızın içinden geçtiği bu zor zamanlarda doğamıza verilen zarara dikkat etmek istedim ve bestemde de bu duyguları aktarmak istedim. Bu çalışmam dilerim ki ormanlara, doğaya ve canlılara karşı bir farkındalık ve sorumluluk mesajı olarak bütün dünyaya yayılır.
• Peki, farkındalık oluşturmaya yönelik çalışmalarına devam edecek misin?
Evet bunu yapmak çok istiyorum. Müziğimle insanlara duygularımı aktarabilmek, birçok konuyla ilgili farkındalık yaratabilmek, iyiliği ve barışı temsil etmek, bana verilen bu yeteneği bu değerler için kullanmak benim en büyük hayalim ve hedefim.
• Geçmişten bugüne tüm yaptıklarını değerlendirmek istersen bu röportajı okuyup örnek almak isteyecek genç müzisyenlere önerilerin ya da uyarıların olur mu?
Öncelikle herşeyin başı birçok alanda olduğu gibi insanın yaptığı işi sevmesi diyebilirim. Çünkü piyano gibi bir alanda eğer çok sevmezseniz vakit harcayamazsınız, çok çalışmak için çok sevmek gerekir ama bunu yaparken de mutlu bir insan olmalısınız. Çünkü mutlu insan mutlu müzik yapar diye düşünüyorum. O yüzden birçok alanda da beslenmeniz gerekiyor. Ben piyanoya çok vakit ayırıyorum ama bunun yanında arkadaşlarımla vakit geçiriyorum, oyun oynuyorum, film izliyorum, spor yapıyorum, ailemle vakit geçiriyorum. Ailem bana hep hayattaki herşeyin dengeli ve ölçülü olması gerektiğini söyler.
Ben bazen yarışma ve konser öncesi 6-7 saatimi piyano çalışarak geçiriyorum, sonra 1-2 gün dinlenip tekrar günlük çalışmalarıma devam ediyorum ve en başta da dediğim gibi piyano çalmayı çok seviyorum.
• Müzik yolculuğunda sana ilham kaynağı olan ya da yol gösteren müzisyenler oldu mu?
Müzik insanlıkla var olan bir şey. O yüzden her çağda her dönemde çok değerli müzisyen ve besteciler var olmuş. Özellikle ben klasik müzikle ilgilendiğim için klasik müzik tarihinde de Bach, Mozart, Chopin, Liszt gibi daha birçok besteci ve bu besteleri harika şekilde icra eden birçok icracı var. Ben bu muazzam müzik ailesinin tamamından beslenip bu ailenin bir parçası olmaya çalışıyorum. Kendi ülkemde bana ışık olan bana yol gösteren çok önemli kişilerle çalışıyorum. Akademik yönde sevgili hocam Prof. Burcu Aktaş Urgun ile ve dünyaca ünlü devlet sanatçımız Sayın Gülsin Onay ile yollarımızın kesişmesi ve kendisinden icranın her yönünü, müziğin içerisinde bir sanatçı nasıl olunabilir, bunun için neler yapmamız gerekli olduğunu öğrenmem benim için en büyük şanslardan biri oldu.
• Son olarak hedefin ve yeni projelerin hakkında neler anlatmak istersin?
Öncelikle çok yeni bir zamanda gerçekleştirdiğimiz büyük bir hayalim ve hedefimden bahsetmek istiyorum. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ile 29 Ekim Cumhuriyetimizin 98. yılı kutlamalarında Sayın Şefimiz Rengim Gökmen eşliğinde Galataport İstanbul’da iki kıtanın birleştiği muhteşem bir coğrafyada, bir tarafta Topkapı Sarayı, Ayasofya, Süleymaniye Camii, arka tarafta Galata Kulesi, diğer tatafta Boğaz köprümüzün görüntülerinin olduğu muhteşem bir çekim ve yüzlerce insanın katıldığı Cumhuriyet coşkusuyla muhteşem bir konser gerçekleştirdik. Bu konserde Mozart’ın 13. Konçertosunun 1. Bölümünü, Türk Marşı’nı ve hocamın hocası olan Sayın Ahmed Adnan Saygun’un bestesini seslendirdik. Benim için unutulmaz bir konser oldu ve bu atmosferde böyle bir özel günde bu projeyi paylaşmak muhteşemdi. Onun dışında tabiki bir konser piyanisti olup insanlara müziği barışı ve sevgiyi paylaşmayı istiyorum. Aynı zamanda bestecilik yönümüde geliştirmek istiyorum. Şu an yeni bir beste üzerinde çalışıyorum ve bu bestemi de çok önemli sürpriz bir projeyle birleştirip önümüzdeki ilkbaharda dünyanın ilgisini çeken bir noktada çekip paylaşmayı planlıyorum. Umarım hayalim olan birçok yeni birlikteliklerde buluşmak dileğiyle.
Bu değerli röportajda bana yer verdiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum.
İlk yorum yapan siz olun