İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hapseden Bir Boşluk: Tatar Çölü

Yazan: Aydın Meral

Kısır döngü, kısır döngüyü besler. Aynılığın kırılmadığı yerde bu durağanlık yaşamın merkezine yerleşir ve artık bireyin veya toplumun devinim refleksini yok eder. Teklik, teklik olmaya devam eder. Karakter bunun farkında olsa bile içinde bulunduğu ataletlilik hali onu bir mekâna, bir fikre ya da bir nesneye karşı bağımlı kılar.

Dino Buzzati’nin Tatar Çölü’nde olan bu. Okur olarak ana karakter Drogo Giovanni’nin zihninin içindeyiz. Onun gördüğünü görüyor, düşündüğünü anlıyor ve duygularına tanık oluyoruz ancak yoldaşlığımız burada ayrılıyor çünkü belki de onun gidişatın bu kadar farkındayken neden dört ay kalacağı bir kale görevi için otuz yıl kaldığına bir gerekçe bulamıyoruz. Bu kadar görünür olan bir sonucun sürecini bir birey neden sonlandırmaz?

Kalede kalınan yıllar boyunca Buzzati, metnini ince ince işler. Dürbünlerle bile güçlükle görülen mesafelerdeki en ufak bir siyah noktayı bile fark edip ona odaklanan ve bunu yoğun bir gözlem yeteneğiyle anlatan –Drogo- yazar, metinde yaşama tutunmayı anlattığı kadar, tanık olan ölümleri ve acının içi çürümeye götüren karamsarlığını da anlatır. Drogo üzerinden yapılan yorumlar, insana dair kırılmaların, anlık direngenliklerin, yıllar boyu süren ve kendini son anlarda gösteren biyolojik hastalıkların, metnin geneline yayıldığı romanda her yerden ve her şeyden soyutlanmış kalenin orada kalanlar için içinden çıkılmaz bir kuyuya döner. Bu kuyu fiziksel bir engel değil, orada kalanların zihninde yarattıkları bir çıkmazdır. Kurallar, yönetmelikler, askeri işleyişlerin yapamadığını yapan en güçlü şeyse var olduğu ve ileride bir gün mutlaka gelip kaleyi kuşatacakları düşünülen düşmandır. Drogo ve onunla beraber tüm bu süre içerisinde kalede bulunan birkaç asker yıllardır sanrı gördükleri yönünde suçlanırlar ancak bir avuç da olsalar bu kararlıklarını sürdürürler. Bu durum, hayalî düşmanın gerçek olduğu ve uçsuz bucaksız düzlükte düşmanların kaleye yaklaştıklarını gördüğünü söyleyen tek kişi Drogo kalana kadar devam eder.

Kaleye dinç, yaşam dolu ve umutlu bir teğmen olarak giden Drogo yaşlı, çökük ve hasta bir binbaşıdır artık. Yıllardır görüp de kimseyi inandıramadığı düşmanı kendisi hasta yatağındayken gelir ve o an onun için kırılmadır, çünkü üstlerince hastalığı gerekçe gösterilerek kaleden gönderilir. Kaleden çıkarken çölde görünen düşman için kaleye gelen askeri birliklerle karşılaşır. Romanın bu bölümüne kadar yerleşik düşünüşlerini sorguya çeken okuyucu, kurgunun burasında Drogo’nun derin sarsılışını ve sorgulayışını artık salt kendi alımlaması üzerinden değil Drogo’nun kendi fikirleri üzerinden de görmeye başlar.

Şiirsellikle düz yazı kulvarında gidip gelen dili, insanın binlerce yıldır emir-komuta bağlamındaki davranışları, zaman içinde kişisel davranıma dönüşen öğrenilmişlikleri/dayatılmaları ve bu bağlamdaki diğer düşünüşlerini merkeze alıp kendi döngüsünde derin bir şekilde işleyen roman, roman türünün başyapıtları arasında yerini almasının yanında insan türünün zihinsel kodlarına dair de bir dışa vurum örneğidir. Ve tüm bu yönleri ile Tatar Çölü, durağanlığın ve devinimin ince işlenmiş bir melezidir.

Aydın Meral

Bir yorum

  1. denizcan soreşvan denizcan soreşvan 10/06/2021

    Emeğinize sağlık hocam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir