Anlattıkları ve paylaştıklarıyla kalplere dokunan İrem Yaşar’ın yeni kitabı Her Şey Eksik Her Şey Tamam okurlarıyla buluşmaya devam ediyor. Yayımlandığı günden bugüne okurların ilgisini gören ve hızlıca yeni baskı yapan kitapla, hepimizin burnunda tüten o nostaljik günlerin sıcak komşuluk ortamına yolculuğa çıkıyoruz. Biz de bu vesileyle İrem Yaşar ile buluştuk ve yeni heyecanına ortak olduk.
- İrem Hanım hoş geldiniz, yeni kitabınız hayırlı uğurlu olsun. Neler hissediyorsunuz?
Merhaba, çok teşekkür ederim. Kalbime bir musluk takıp hislerimi damla damla akıtarak yazdığım Her Şey Eksik Her Şey Tamam nihayet okurlarıyla buluştuğu için çok mutluyum. Gelen her güzel tepkiyi, yazılan her değerlendirmeyi, paylaşılan her alıntıyı okuduğumda yüzümü kocaman bir tebessüm kaplıyor. Tarifsiz hislerle doluyum.
- Her Şey Eksik Her Şey Tamam çok dokunaklı bir isim. Tam da günümüzü tarif ediyor değil mi? İsmin hikâyesini anlatır mısınız biraz?
Hayat yolculuğunda hepimizin yorulduğu, zorlandığı, yaralar aldığı ve eksildiği zamanlar oluyor. Nazenin Sokak’ta yaşayan insanlar tüm bu eksik yanları birbirlerine destek olarak, zorluklarda el uzatarak ve umut etmekten hiç vazgeçmeyerek tamamlıyorlar. Kitabımın ismi işte buradan geliyor.
- Bu kitabı yazarken kendinize, kaleminize ya da hayata dair daha önce fark etmediğiniz ya da yeni keşfettiğiniz bir şey oldu mu?
İlk kitabımda kendi hayatımdan kesitlere yer vermiştim. Anlattığım şeylerin tamamı yaşadıklarımdı yani. Her Şey Eksik Her Şey Tamam’ı yazma sürecimde kurgu üzerine çalışmayı çok sevdiğimi fark ettim. Bir de eskiye duyduğum özlemi… Çocukluk yıllarımda doya doya yaşadığım o sımsıcak komşuluk ilişkilerini çok özlemişim. Nazenin Sokak’ı anlatırken o yıllara gidip gelmek, annem ekmeğimin üzerine tereyağı sürmüş de üzerine toz şeker serpiştiriyormuş gibi hissetmek benim için eşsiz bir deneyimdi.
- Aslında mimarsınız fakat sizi yakından takip ettiğimizde mesleğinizi tam zamanlı icra etmediğinizi görüyoruz. Nasıl oldu mimarlıktan yazarlığa geçiş ya da bir arada devam etmeleri?
Oğlumu beklerken riskli bir gebelik süreci geçirdim. Bu süreçte aktif çalışma hayatıma ara vermek zorunda kaldım. Sonrasındaysa özel sektöre geri dönmemeyi ve Ali’nin her anında yanında olabilmeyi tercih ettim. Yazıya merakım, edebiyata ilgim okul yıllarından beri vardı. Evde olduğum, içime döndüğüm bu dönem kalemimin ucunu açmama vesile oldu. Hem mimarlığı hem de yazarlığı gerçekten çok seviyorum. İki alan birbirini besliyor ve ikisi de bana kendimi çok iyi hissettiriyor.
- Sizi takip eden insanlarla aranızda çok samimi bir bağ var. Sosyal medyayı hayatınızın neresine koyuyorsunuz?
Sosyal medya evimin bir odası gibi. Bu odada insanlarla bir araya gelmek, onlara bir fincan muhabbet ikram etmek beni çok mutlu ediyor. Nerede, hangi mecrada bulunursam bulunayım, şeffaf olmayı ve doğal davranmayı çok seviyorum. Sanırım bu yüzden insanlarla böyle güzel gönül bağları kurabildik. Yaklaşık altı senedir İnstagram’da içerik üretiyor, farklı konularda yazılar yazıyorum. Bu süre zarfında beni takip eden insanlar için hiçbir zaman ‘takipçim’ kelimesini kullanmadım. Onlar benim kalp komşularım. Hepsine çok değer veriyorum.
- Her Şey Eksik Her Şey Tamam ikinci kitabınız ve roman türünde. Bu hikâyeyi kaleme almanızın ve roman türünde yazmanın ilhamı nereden geldi?
Eksikliğini hissettiğimiz parçaları hep birlikte tamamlayalım istedim belki de… Özlediğimiz güzellikleri birlikte anımsayalım istedim. Nazenin Sokak’ta geçen her hikâye birilerinin kalbine şifa olsun istedim. Sandıklar açılsın, buralar biraz naftalin koksun istedim.
- Hem anlattığınız hikâyede hem de kendi yaşamınızda oldukça sade olmaya özen gösteriyorsunuz. Bize biraz anlatır mısınız, bu sadeliği hayata adapte etmek nasıl mümkün?
İnsanlar bana şunu sıklıkla soruyorlar:
‘’Sade yaşamaya nereden başlayalım?’’
Cevabım hep aynı oluyor: ZİHİN.
Sadeliği zihnen benimsemek çok ama çok önemli. Sade bir hayatın temelini ancak bu sayede sapasağlam atacağımızı düşünebiliriz.
Kendi içime dönüp baktığım zaman az ama öz olmayı, hiçbir hissi uç noktada yaşamamayı, gereksiz detaylarda boğulmamayı tercih ettiğimi görüyorum. Bu tercihler evvela evime, eşyalarıma, ardından yazdığım yazılar da dahil olmak üzere hayatımın her alanına yansıyor.
- Özellikle çağımızın dayattığı hız ve teknolojik gelişmeler biri birbirimizle sohbet etmez hale getirdi, komşuluk çok özlediğimiz bir değer oldu. Kitabınızda ise komşuluğun son derece zarif ve sıcacık halini görüyoruz. Anlattığınız Nazenin Sokak’a rastlamak gerçekten mümkün mü?
İnsan birinin kapısını hiç çekinmeden çalabilmeyi, birine sorgusuz sualsiz yardıma koşabilmeyi, onunla bazen ekmeğini, bazen sevincini, bazen de derdini bölüşebilmeyi çok istiyor. İçimiz bu samimi ilişkilerin özlemiyle doluyken Nazenin Sokak’taki gibi komşuluk ilişkileri inşa edebilmek biraz da bizim elimizde. Bir ucundan tutup güzelleştirmeye çalışsak nice Nazenin Sokaklara denk geleceğiz aslında ????
- Küçük bir oğlunuz var. Hem yazarlık hem annelik bir arada nasıl ilerliyor?
Dünyaya bir evlat getirdiğimizde ona çok şey öğreteceğimizi düşünüyoruz. Sonra fark ediyoruz ki aslında o bizim öğretmenimiz oluyor. Ali’nin annesi olmayı, bana kattığı her parçayı çok seviyorum. Çokça ilgi beklediği ve bana düşkün olduğu bir dönemde kitap yazdığım için zaman zaman zorlandığım oluyor. Ancak onun uyuduğu saatlerde, mutfak masasının bir köşesine oturup yazabiliyorum mesela. Rutinimi Ali belirliyor yani.????
- Okurlarınıza neler söylemek istersiniz?
Beni bir an olsun yalnız bırakmadıkları ve attığım her adımda sırtıma pıt pıtladıkları için çok teşekkür ederim. Dilerim daha nice kitaplar sayesinde buluşur, sımsıkı kucaklaşırız.
Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim.Her şey eksik her şey tamam’ı okurken gözümüzden akan her bir damlanın sizin kalp musluğunuz ile bir bağı olduğunu düşünüyorum.Sevgiler
[…] Yaşar ile Her Şey Eksik Her Şey Tamam […]