Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi’nde Türkiye’ye müzeciliği getiren ilk isim Osman Hamdi Bey’in odası hazırlanıyor. Sanatçı Caner Kemahlıoğlu’nun hayata geçirdiği “Osman Hamdi Bey’in Odası” adlı çalışmanın lansmanı 6 Haziran tarihinde tek bir eserle gerçekleşmişti. Projenin mimarı ve aynı zamanda küratörü olan Caner Kemahlıoğlu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı haftasında Cumhuriyet’in yüzüncü yılına özel olarak bir açılış gerçekleşeceğini belirtiyor.
Caner Kemahlıoğlu 6 Haziran’da gerçekleşen açılışta Osman Hamdi Bey’in en önemli ve ünlü tablolarından olan “Kaplumbağa Terbiyecisi” adlı eserine yeni bir yorumda bulunmuş, eserin ve panoların müzeye yerleşimlerini de tamamlamıştır. Kemahlıoğlu ayrıca Kaplumbağa Terbiyecisi adlı eserin yeni yorumlanmış halini 10 yılda tamamladığını ifade ediyor.
Oryantalist dönemden, geleneksel yapı taşlarımıza kadar en ince detaylı ve günümüzde dünya sanatı adına önemli yere sahip olan “Kaplumbağa Terbiyecisi” eserinden ilhamla Kemahlıoğlu, 2012’de çalışma cesaretini toplayıp tuval başına geçmiş. Çalışma oldukça zaman almış. Zaman geçtikçe çalışmaya farklı yapı ve anlam yüklemeye başlamış. Kemahlıoğlu çalışmasına, yaşamış olduğu şehrin tarihi yapı değerlerinin dokularından eklemeyi düşünmüş. Bu dokular içerisinde ise Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nda yer alan motiflerden bulunuyormuş.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası olarak bilinen bu yapı topluluğu, cami, darüşşifa ve türbeden meydana gelen bir külliyedir. Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde inşa edilmiştir. Ulu Cami, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından; Darüşşifa ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır.
1228 yılında başlanıp 1243 yılında tamamlanan yapı kompleksinin Baş Mimarı Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah’tır.(sivas.gov.tr)
1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine alınan İslam mimarisinin bu başyapıtı, aynı zamanda T.C. Cumhurbaşkanlığı makamının koruması altındadır.(sivas.gov.tr). Bu kapıya, Çarşı Kapı, Çıkış Kapısı, Gölgeli Kapı gibi isimlerin yanı sıra, son zamanlarda Tekstil Kapı da denmektedir. Sebebi ise kilimi, seccadeyi, kumaşı duvara asmış gibi bir görüntü ve ince, zarif bir işçilikte dantel gibi dokusu olmasıdır. Boynu bükük olan doğan figürü Mengüceklerin sembolüdür. Başı mütevazılıkla Selçukluya eğiktir, fakat bir pençesi yukarıdadır. Anlamı ise boynumuz eğiktir, lakin adalet ve haksızlık karşısında sessiz kalamayız demektedir.(Özkul 2020: 62)
Sanatçı resmin mekânı olarak, daha önceki pek çok eserinde olduğu gibi Bursa’daki Yeşil Cami’yi kullanmıştı. Bu kez sahne caminin üst kat odasında bir pencerenin önüydü. Kemahlıoğlu ise pencerenin üstünde yer alan sivri kemerli alana “Divriği Ulu Camii” de yer alan motiflerden eklemelerde bulunmuştur. Çalışmada yine cami motiflerinden yararlanılarak Osman Hamdi Bey’in kıyafetine de işlemeler yapmıştır. Yine aynı şekilde orijinaline bağlı kalarak eski görünümü ve dokuyu vermeye çalışmıştır.
Türkiye’de yeni soluğun öncüsü olan, ünlü kişilerin çocukluğunu yapay zekâ destekli çalışmalarla yeniden yorumlayan koleksiyon sanatçılarından Erdoğan Paksoy, Osman Hamdi Bey Odası projesi kapsamında Osman Hamdi’nin “Kaplumbağa Terbiyecisi” isimli eserinde yer alan derviş figürü eğer çocuk olsaydı nasıl görünürdü düşüncesiyle yeniden yorumladı.
Özel koleksiyon ekibi ile Lansman sonrasında söz konusu sergi programında Kemahlıoğlu sanatçı görüşmelerini bizzat kendisi yapmış olup 2024-2025 sezonu içinde koleksiyonu taşıyacağı yerlerin görüşmelerine başlamıştır.
Osman Hamdi Bey Odasında yer alacak özel koleksiyonda Ahmet Kurt, Ali Rıza Benek, Ali Rıza Kanaç, Ayşegül Baş, Büşra Meydan, Deniz Serkan Özcan, Dilara Nur Kahraman, Ediz Birlikdoğan, Erdoğan Paksoy, Gamze Ermiş, Günsu Saraçoğlu, Kerim Emre Kököz, Melih Can, Metin Aykanat, Muhammet Hızır Yüksel, Murat Yeltürk, Onur Kavas, Özge Torun, Özgür Boran Gültekin, Semra Tutuş Umar, Şerife Eşmeler gibi sanatçıların eserleri yer alacaktır. Ayrıca sanatçı görüşmeleri de devam etmektedir.
Osman Hamdi Bey’in eşsiz sanat hayatından ve müzeciliğinden yola çıkılarak koleksiyon mizanseni ile yeniden farklı yorumlarla etkileşimli ve de çok katmanlı hedef kitlesi geniş bir edime de dönüştürme hedeflenmiştir. Yeni ve farklı bir bakış açısıyla koleksiyon sanatçılarından bazıları ile görüşen Kemahlıoğlu, “Eğer Osman Hamdi Bey Sivaslı Bir Ressam Olsaydı” başlığından ilhamla eserlere bu paralelde yaklaşırken, kentin tarihi yapılarını ve öykülerini keşfederken diğer yoldan da Osmanlı’nın ve Batının orijinalliğini de koruyarak yeni halleri üzerine durulduğunu açıklıyor.
Mekânların Tarihi Dokusunda, Tarihe Pencere Aralamak
Osman Hamdi Bey’in müzeci yönünün ülkemiz adına katmış olduğu değerlerden de yola çıkarak, sergi yerlerinin geçmişten kalma bir mekân, tarihi bir müze olmasını belirten Kemahlıoğlu, Sivas şehrinin önemli tarihi yapılarında koleksiyon hazırlıklarına başladığını belirtti. Programın paralelinde tarihi mekân araştırmaları ve görüşmeleri de devam etmekte. Şehri farklı bakış açılarıyla değerlendiren Kemahlıoğlu, koleksiyonda tercih edilen mekânlarda bir yandan insanların mekânlara olan etkisini de sorguluyor.
Uzun süredir bu projenin üzerinde çalışan Kemahlıoğlu, Osman Hamdi Bey’in eserlerine ve sanatına hayranlık duyduğunu dile getiriyor. Osman Hamdi’nin eserleri üzerine sanatçı toplantılarında varılan seçimlerden yola çıkılarak koleksiyon sanatçılarının eserlerini hazırlamalarında ve bitiminde sergileme, yöntem ve şekilleriyle ilgili araştırmalarını sürdürdüğünü de ekliyor.
İlahiyatçı
Seçilen ve üzerinde durulan eserlerden biri “İlahiyatçı” eseri olmuştur. Eserin anlamsal niteliğine ve analizine bakıldığında bir medrese mekânının daha uygun olma fikirleri üzerine de değerlendirmeler mevcut.
Bu eseri de yeniden yorumlamak için tuvalinin başına geçen Kemahlıoğlu, İlahiyatçı’ya yeniden kattığı Sivas Gök Medrese motifleri ile seyircisine farklı bir kapı aralamaktadır. İlahiyatçı’yı çalışan koleksiyon sanatçılarından Muhammet Hızır Yüksel ise eserin orijinal boyutuna bağlı kalarak çalışmıştır.
İlahiyatçı’yı kaleme alan Ahmet Kurt ise kendine özgü desen tarzını konuşturduğu bir karakalemini hazırlamaktadır.
Sanatçılardan Özgür Boran Gültekin’in “Rahle” çalışması ve Murat Yeltürk’ün ise rölyef çalışması programın sergilenme alanında tamamen “İlahiyatçı” alanı olarak yerleştirme planlamaları yapılmaktadır. Murat Yeltürk çalışmasında elle şekillendirme kullanmaktadır. İlahiyatçı’da yer alan motifi sanatçı Yeltürk ajur ve rölyef (kabartma) tekniklerini kullanarak atölyesinde gerçekleştirmiştir. Özgür Boran Gültekin ise tabloda Osman Hamdi’nin önünde yer alan Rahle’yi ele alıp hem o dokuyu koruyarak aynı hissi yaşatacak hem de motiflerde ufak farklılıklarla yeni bir yorum katacaktır.
Sivas’ın tarihi dokularındaki motiflere baktığımızda özellikle Gök Medrese yapısının içerisindeki avlu alanında yer alan motifler Osman Hamdi Bey’in eserlerinin, özelliklede çini kısımları ile benzerlikler taşımaktadır. Oryantalist yaklaşımı, Osmanlı yansımaları ve koskoca gizemli bir tarihe aralanmış dokularını hem birebir yansıtan hem de kendi üslup ve tarzını katan bir diğer koleksiyon sanatçısı da Onur Kavas olmuştur. Kendisi atölyesinde çalışmalarına yaklaşımı ile ilgili olarak; “Hamur şekillendirildikten sonra üzerine astar sürülerek kurutulur ve çini fırınlarında pişirilerek “bisküvi” denilen pürüzsüz bir yüzey elde edilir. Kâğıt üzerine ajur tekniği ile delinip hazırlanan desenler kömür tozuyla yüzeye aktarılır ve desenin dış konturları (tahrir) siyah boya ile fırça kullanılarak elle çizilir. Sonraki aşamada çeşitli renklerle desenler boyanır. Son olarak, seramiğin üzeri sır ile kaplanır ve ikinci kez 900-940 derecede pişirilerek çininin yapımı tamamlanır.” demiştir.
4 Eylül 1881 tarihinde Müze-i Hümayun Müdürlüğüne atanan ve Türk Müzecilerinin dönemini başlatan Osman Hamdi Bey’in Vilayet Müzelerine önem verilmesi isteği doğrultusunda Sivas’ta müzecilik fikri erken gelişmiştir. Bu bilgilerin temelinden yola çıkılarak Sivas Atatürk ve Kongre Müzesi serginin gerçekleşeceği mekânlardan biri olup, uzun soluklu kolektif bir birikim alanını temsil ederken, sanatsal bir serüvene de kapılarını açıyor.
İlk yorum yapan siz olun