Dün yazdığım Medusa’nın Salı tablosunda, ufuktaki gemiye bez sallayan kazazedeyi anımsadınız, değil mi? Dendiğine göre, Géricault onu resmederken model olarak, sonradan ünlenecek ressam Delacroix’yı kullanmış. Delacroix da, yukarıda gördüğünüz, ünü yaratıcısını aşmış Halka Yol Gösteren Özgürlük tablosunun ressamı – nedendir bilinmez demeyeyim, bu tablodan söz açılınca Halka Yol Gösteren bölümü atılıp adı kısaltılır.
Andığım iki ressam arasında usta-çırak ilişkisi var – dolayısıyla bir estetik devamlılık da. Bunun yanı sıra, estetik devamlılıktan daha önemlisi, düşünsel devamlılık var. Her iki ressam da romantizm akımının resim sanatındaki kurucularından. Romantizm denince çoğunlukla duygusallık çağrışıyor, nedir, romantizm ciddi bir düşünsel muhalefet hareketidir.
Neye muhalefet ediyor derseniz: Aydınlanma hareketine! Aydınlanma aklın mutlak hâkimiyetini vazetmişti; romantizm bu hâkimiyete karşı duyguların başkaldırışı, aşikâr bir isyandı.
Gelgelelim, Aydınlanma ve romantizmin yine de bir ortak paydası vardı – belki tüm Batı düşünsel geçmişinin onaştığı bir nokta: İlerleme çizgisi. Çok, hem de çok basitleştirerek, Aydınlanma da romantizm de tarihi kesintisiz bir gelişme olarak algılar, arada yaşanan geridönüşler ancak sapmadan ibarettir.
Bu inancın romantizmdeki estetik göstergesi, tablolardaki piramit benzeri yükselme geometrisidir – aklın hâkimiyetine muhalefet etse de romantikler geometriye saygılarını hiç yitirmediler. Medusa’nın Salı’nda denizden cesetlere, inancını yitirmişlerden mücadele edenlere doğru bir yükseliş vardı. Halka Yol Gösteren Özgürlük’te de benzeri geometri var: yerde cesetler, en yukarıda bayrağı rüzgârda savuran cesaret timsali kadın.
Haydi, Géricault’dan bir örnek daha. Bu asker bağlamından koparılmış, ne silah arkadaşları var tabloda ne düşman, yine de yerden yukarıya, hatta göklere doğru bir atılım içinde. Bu geometrik düzende, düşünsel yapı cisimleşiyor: Daima ileri, yükseğe, zirveye doğru bir koşu.
Son örnek resim dışından: Hemen aynı tarihlerde, Fransa’nın ABD’ye hediye ettiği Özgürlük Anıtı. Delacroix’nın resmindeki Özgürlük’ten ilham almış, hep aynı geometriyi sürdüren bir estetik anlayış.
Su yemiş çimento misali Batı düşüncesine yük olmuş bu anlayışa, yani tarihin kesintisiz bir ilerleme çizgisine sahip olduğu düşüncesine en büyük eleştiriyi Walter Benjamin getirmişti. Daha önce söz verdiğim Benjamin yazısı, bu eleştiri ya da karşıduruş üzerine olacak.
İlk yorum yapan siz olun