Pandemi dolayısıyla dışarı çıkamadığımız günlerin ardından sanat dünyasına geri dönüşlerin sosyal mesafe kaygısı güderek bizleri karşıladığı günlere geldik. Sanatçı Maria Kılıçlıoğlu’dan aldığım bir davetle Pom Art& Design Levent galerisinden mail ile randevu alarak söylediğim gün ve saatte orada bulunuyorum. ” Dokunduğum Evren” isimli bu serginin küratörlüğünü Yasemin Semercioğlu yapmaktadır. 6 Ocak 2021 tarihine kadar gezebilirsiniz.
Galeri binasının girişinde beni mahalledeki kediler karşılıyor, yukarıya baktığım zaman camdan Maria Hanım’ın heykeli olan İstanbul Heykeli’ni görüyorum ve yüzümde bir gülümseme beliriyor. Geçen sene kendisiyle Akaretlerdeki sergisinde bu heykelin önünde tanışmıştık ve bu heykelin İstanbul’un izlerini topladığını söylemişti, dışarıdaki kedilerle Maria Hanım’ın heykelinin bir parçasında yer vermiş olduğu tekir kedinin, sokaktaki kedilere bakar bir biçimde yerleştirilmiş olması bunun en güzel kanıtıdır diyorum.
İçeri girdiğimde beni Yasemin Hanım karşılıyor, ellerimi dezenfekte ettikten sonra sergi alanına giriyorum. Kapının sağ tarafında Maria Hanım’ın yaptığı Yahşi Baraz’ın heykeli, içeri gelenleri selamlarmışçasına duruyor. Sergi alanına gittiğimde, içerisi güneş alan ferah bir alanla karşılaşıyorum. Yasemin Hanım baktığım alanda bir heykelin olduğunu ama heykelin kısa zamanda satıldığını söylüyor. Sergi alanına baktığımda eksik olan çalışmanın Gül Heykeli olduğunu fark ediyorum. Gül heykeli Doğunun peri masallarını andıran bir efsaneden ilham alarak yapılmış. Atoy Hanı Tan Beyhan’ın efsanesine dayanıyor. Göremediğim heykelin hikayesini dinledikten sonra sergi alanına gidip Maria Hanım’ın yaptığı diğer heykellere ve tablolara bakıyorum . Tablo görmek benim için büyük bir sürpriz oluyor, heykel alanına adını altın harflerle kazımış olan Maria Hanım’ın tuvalde de başarılı olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor doğrusu.
Salona girdiğimde dikkatimi çeken ilk heykel Pegasus Heykeli oluyor. Maria Kılıçlıoğlu’nun “küllerimizden doğuşumuzu” simgelediği Pegasus Heykeli, bize hem kendi ayaklarımızın üzerinde durmayı hem de hayallerimize kanat takıp onlarla gökyüzünde usulca süzülmeyi öğretiyor. Dikkatimi çeken bir başka işçilik ise bronz döküm tekniği kullanılarak yapılmış olan Ayasofya heykeli oluyor. Bu çalışmada Ayasofya’nın mimarisinde bir bozulma olmadan büyük bir ustalıkla yapılmış bu heykelin yanında, çeşitli dinlerden sembollerin de yer aldığını görüyoruz. Nasıl ki tarihteki ilk barış antlaşması denilince akla Kadeş Antlaşması geliyorsa Maria Kılıçlıoğlu’na göre Ayasofya barışın bir başyapıtıdır ve bu başyapıt hepimize kucak açmaya ve barışçıl sözler fısıldamaya devam etmektedir.
Dikkatimi çeken bir diğer heykel de Kraliçe Arı heykeli oluyor. Elbette evrenden bahsedilen bu sergide arıyla ilgili bir çalışma görmesek olmazdı. Nobel ödüllü fizikçi Albert Einstein “Arılar olmazsa insanlık ancak 4 yıl yaşayabilir. Arılar döllenmezse; tozlanma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz sonunda da insan olmaz” demiştir. Arıların insanın üzerine konması, birbirlerine bağlandıkları bu altından bağı hatırlatıyor.
Son olarak da Kuşlar Piramidi’nden bahsetmek istiyorum. 99 bronz kuş ve aynadan oluşan bu çalışmada kuşların piramidal bir biçimde olması, bir kuş kanat çırptığında hemen arkasındaki kuşun hareketini kolaylaştıracak bir momentum yaratmaktadır. Kendi kanatlarıyla uçan bu kuşlar hem bireyselliği korumalarıyla hem de birbirlerine sadece bir kanat boyu uzaklıkta olmaları insanlığa bir ders niteliğindedir bana göre.
Elimi uzatsam Kaf Dağı’na dokunmanın mümkün olduğunu hissettiren bu sergide; hayalin ve gerçeğin, insancıllığın ve tabiata olan saygının, mitoloji ile günümüzün bir arada olması en sevdiğim unsurlar oldu. Maria Kılıçlıoğlu’na “İstanbul Heykelinde kadın figürünün neden gözleri kapalı?” diye sorduğumda “Orhan Veli’nin İstanbul’u dinliyorum şiirine ithafen” demişti. Ben de Kuşlar Piramidi eserine bakarken Cahit Zarifoğlu’nun “Ve Tek Kare Bir Film” şiirindeki bir mısrayla veda ediyorum ” Kuşlara takılıp gidiyor aklım…”
” Beni Gazete Sanat’ı temsil etmek adına çağıran Maria Kılıçlıoğlu’na teşekkür etmeyi borç bilirim”
ELİF ÖZCAN
Serginin ruhuna dokunup dönmüş güzel bir ruhtan muthiş bir yazı????????????????