Pera Müzesi’nin merakla beklenen yeni sergisi “Minyatür 2.0: Güncel Sanatta Minyatür” ziyarete açıldı. Minyatüre yeni bir bakış sunan eserleri bir araya getiren sergi, çeşitli coğrafyalardan sanatçıların heykelden tekstile, videodan yerleştirmeye farklı formlarla günümüze ait yaşayan bir sanat biçimine dönüştürdükleri ‘güncel minyatür’ü ve onun dinamiklerini sorguluyor. Sömürgecilik, zorunlu göç, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık, oryantalizm, ekonomik eşitsizlik, kimlik politikaları, toplumsal şiddet ve temsiliyet gibi konuları sorunsallaştırarak yeniden ele alan “Minyatür 2.0” sergisi, 11 Ağustos 2020 – 17 Ocak 2021 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde izlenebilir.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, Covid-19 döneminde yeni bir sergiyi daha sanatseverlerle buluşturdu. Azra Tüzünoğlu ve Gülce Özkara’nın küratörlüğünde hazırlanan “Minyatür 2.0: Güncel Sanatta Minyatür” adlı sergi, Türkiye, İran, Azerbaycan, Pakistan, Hindistan, Suudi Arabistan gibi farklı coğrafyalardan 14 sanatçının toplam 40’ı aşkın eserini bir araya getiriyor.
Serginin sanatçıları arasında; Hamra Abbas, Rashad Alakbarov, Halil Altındere, Dana Awartani, Fereydoun Ave, CANAN, Noor Ali Chagani, Cansu Çakar, Hayv Kahraman, Imran Qureshi, Nilima Sheikh, Shahpour Pouyan, Shahzia Sikander ve Saira Wasim gibi günümüz sanat dünyasında kendine yer edinmiş usta isimler yer alıyor.
Heykelden tekstile, videodan yerleştirmeye minyatür
Günümüzde minyatürün yeniden teorik bir potansiyel kazandığına dikkat çeken Azra Tüzünoğlu ve Gülce Özkara, serginin amacını, “minyatürü yalnızca tarihsel bir nesne olarak görmekten çıkarmak, eşsiz bir sanat formu olarak ele almak ve teorik potansiyelini vurgulamak” şeklinde özetliyor. Küratörler, serginin çerçevesine ilişkin ise şu bilgileri paylaşıyor: “Minyatürden yola çıkan eserleri yan yana getiren bu sergide, minyatüre farklı yaklaşımları ve ortaklaştıkları prensipleri açığa çıkarmayı hedefledik. Sergide yer alan sanatçıların ortak noktası, dünyaya minyatür aracılığıyla bakmaları. Heykelden videoya, fotoğraftan yerleştirmeye çeşitli yöntemler ile minyatürü yüzyıllar boyunca ikamet ettiği kitaplardan çıkarıp boyutlandıran sanatçılar, bu pratiğin günümüz dünyasında nasıl yaşayabileceğinin araştırmasını yapıyor. (…) Sergide yer alan eserler, minyatürü zamanda donduran ve kültürel bağlamından koparan nostaljinin karşısında harekete geçmeyi savunuyor. Bugün sahte bir geçmişe özlem duyan söylemler çoğalırken, daha iyi bir gelecek ve şimdi için belki de geçmişi sorunsallaştırmak gerekiyor. Küresel düzeyde etki eden bu yerel söylemler bugün kültürlerarası ve uluslararası düşünmenin aciliyetini ortaya koyuyor. Yaratıcı direniş biçimlerini dünyanın birçok yerinde gözlemlerken, dünyaya bakış açımızın güncellenmesi gerekiyor, tıpkı minyatürün güncellendiği gibi.”
Değişime ayak uyduramayan bir geleneğin yeniden doğuşu
Minyatür, sadece Osmanlı İmparatorluğu’nda değil, İran ve Hint imparatorluklarında da bir saray sanatıydı. 18. yüzyıla gelindiğinde ekonominin zayıflaması, matbaanın keşfi ve imparatorların ilgisinin Batı sanatına kayması ile birlikte minyatür, saraydan ve hatta kitaplardan çıkarak yeni bir arayışa girer. Nakkaşlar yeni konulara yönelir ve yeni denemeler (murakkalar, duvar resimleri, tek sayfalık minyatürler vs.) yapar. Ancak minyatür, 18. yüzyılda bu değişimlerden geçmiş olsa da yaşadığı coğrafyalarda yoluna devam edemez ve yok olur.
Pera Müzesi’nin yeni sergisi “Minyatür 2.0: Güncel Sanatta Minyatür”,modernitenin içinden yeniden doğarak farklı bir biçime bürünen, klasik tanımından uzaklaşmış, yaşayan, günümüze ait bir sanat formuna dönüşen ‘güncel minyatür’ü ve onun dinamiklerini sorguluyor. Sergi, minyatürden yola çıkan eserleri yan yana getirerek bu geleneksel sanat türü aracılığıyla yeniden biçimlenen güncel yaklaşımları açığa çıkarmayı hedefliyor.
Direniş aracı olarak ‘güncel minyatür’
Sergi, güncel minyatüre bir toplumsal olgu ve direniş aracı olarak yaklaşıyor. Bilindik Doğu-Batı karşılaştırmalarının ötesine geçerek, sanat ve topluma ilişkin sorulara yanıt veren eserler, izleyiciye, başka yaşam ve düşünüş biçimlerinin mümkün olduğunu gösteriyor. Sömürgecilik, oryantalizm, ekonomik eşitsizlik, toplumsal cinsiyet, kimlik politikaları, ayrımcılık, toplumsal şiddet, zorunlu göç, temsiliyet gibi konuları sorunsallaştırarak yeniden ele alan “Minyatür 2.0” sergisi, toplumun değişen yapısını anlamamıza ve kültürel anlamları fark etmemize yarayan verimli bir zemin haline geliyor.
Sergideki sanatçılar minyatürü güncel problemler, olaylar ya da eğilimler hakkında yorum yapmak için kullanırken; geçmiş-şimdi, geleneksel-çağdaş, yerel-küresel gibi karşıtlıkların ötesine geçmeye ve sınırları aşmaya çalıştıkları görülüyor.
Sergi kataloğunda, Azra Tüzünoğlu ve Gülce Özkara’nın küratöryel metnine, minyatür sanatının tarihsel ve güncel uygulamalarına ilişkin yazıları ile küratör Hammad Nasar, akademisyen – minyatür sanatçısı Filiz Adıgüzel Toprak, akademisyen – kültür, politika ve kadın hakları uzmanı Vishakha N. Desai ve sanat tarihi profesörü Nada Shabout katkıda bulunuyor.
SANATÇILARA VE ESERLERİNE YAKINDAN BAKIŞ:
Osmanlı’dan günümüze yansımalar
Türkiye’nin yakın tarihine bakarken hem görsel hem de kavramsal olarak modernleşme süreci eleştirisini içinde taşıyan eserler üreten CANAN, bu sergi için Güzel ve Çirkin ya da Aslan ve Ceylan (2020) ve Ademler ve Havvalar başlıklı, geçmiş ve bugünü birleştiren heykellerin yanı sıra Falname (2020) başlıklı bir çizim serisi üretti.
Halil Altındere’nin “Tesla to the Moon” (2019) isimli çalışması, 16. yüzyılda Tophane sırtlarındaki Osmanlı Rasathanesi’nden, o dönemin bilim adamlarının 21. yüzyıla bir bakışı… “Sultanın Drone‘lu Cülus Töreni” (2018) adlı eserinde saray ressamı Kapıdağlı Konstantin’in 1789 yılında yaptığı tabloya atıfta bulunan sanatçı, “Kanuni Sultan Süleyman’ın Cuma Namazı’na Gidişi” (2020) isimli çalışmasında ise 16. yüzyılda Zacharias Wehme tarafından çizilen panoramayı referans alarak, klasik minyatür üslubu ile günümüz figürlerini birleştiriyor.
Minyatür üslubunun etkili olduğu resimsel kompozisyonlarında, kendine has perspektif anlayışıyla hayali haritalar yaratan Cansu Çakar ise sergiye, “Tak Tak Tak Gırç Gırç Gırç Tak Tak Gırç Gırç” (2017), “Bin Mürekkep” (2016) ve bu sergi için özel olarak ürettiği “Rahime” (2019) isimli çalışmalarıyla katılıyor.
Rahatsız edici gerçekler ve dikenli konular
Güncel minyatür sanatının en önemli temsilcilerinden biri olan Shahzia Sikander, klasik Hindu-Paki minyatür sanatını güncel tarihsel eleştirilerini sunmak için başlangıç noktası olarak kullanır. Sikander’in sergide yer alan ve yüzlerce farklı dijital animasyondan oluşan üç kanallı video yerleştirmesi “Parallax” (2013) ilk defa Sharjah Bienali’nde gösterilmişti. Ortadoğu petrollerinin %40’ının transit gemilerle taşındığı Hürmüz Boğazı’nın jeostratejik önemine vurgu yapan eser, çatışma ve kontrol kavramlarını modernden post-kolonyal döneme uzanan bir zamanın ana temaları olarak öne çıkarıyor.
Kuşağının en tanınmış isimlerinden olan Imran Qureshi, toplumsal önyargılara meydan okuyan “Moderate Enlightment” (Ilımlı Aydınlanma) isimli minyatür serisini, 11 Eylül’ün ardından dünyada dindar insanlara karşı yükselen ayrımcılığa tepki olarak üretmişti. Kendisine uluslararası bilinirlik kazandıran bu seriyi, MET ve British Museum gibi kurumların ardından Pera Müzesi’de sergileyen Imran Qureshi, aynı zamanda sergiye özel olarak yeni desenler üretti. Qureshi’nin “Hafızanın Sonsuz Görünen Yolu” başlıklı yerleştirmesi ve “Nefes Almak” başlıklı videosu da güncel motiflerin ve soyut resmin biçimsel dili ile geleneksel motif ve tekniklerin eşsiz bir sentezini oluşturmakta..
Saira Wasim, sergi için minyatürden esinlenen çarpıcı bir dizi eser üretti. 16. yüzyıl geleneksel İran minyatürleri tarzında çizilen eser, göçmen çocuklarının Batı ekranlarında nasıl ötekileştirildiğini sorguluyor. Sanatçının bir diğer çalışması ise 19. yüzyılın ünlü Fransız ressamı William Bouguereau’nun Madonna’sına atıfla üretildi. Her yıl Amerika’da yaklaşık 1300 çocuk silahla vurularak öldürülürken Amerika, başka ülkelerin silah politikalarına karışmakta beis görmüyor. Eser, silahların çocuklardan değerli olduğu bir toplumsal algının görüntüsünü sunuyor.
Fereydoun Ave, özel ve kamusal olan arasındaki sınır çizgisinin adı olarak tanımladığı “Shah Abbas and His Page Boy” (Şah Abbas ve İçoğlanı) (2017) serisinde, Muhammad Qasim Musavvir’in 17. yüzyılda yaptığı, şu anda Louvre Müzesi’nin koleksiyonunda bulunan “Shah Abbas I and his Page” isimli minyatürden ilham aldı. Bu çalışmada güçlü ve korkulan bir karakter olan Şah’ın özel yaşamına bir bakış atan Ave, malzeme olarak, geleneksel İran çadırlarında sert kışlardan korunmak için serilen lahafları (yorganları) kullandı. Yorganın üzerindekiler kamuya açıkken, altında olup bitenler bir muamma…
Çarpıcı yerleştirmeler
Venedik Bienali Azerbaycan Pavyonu’nda eserlerini geniş kitlelerle buluşturan Rashad Alakbarov, sıradan, buluntu nesnelerle beklenmedik sahneler yaratıyor. Işık ve gölgeyi eserlerinin temel elementleri olarak konumlayan sanatçı, başta gelişigüzel kenara bırakılmış bir yığın metal veya plastik obje gibi görünen bu kompozisyonlarla sıradışı ‘gölge resimleri’ yapıyor.
Noor Ali Chagani de grafiti ve duvar reklamlarının izlerini taşıyan ‘buluntu’ minyatür tuğlalardan oluşan eseriyle sergiye katılıyor. Sanatçı, kendi ürettiği ‘buluntu’ malzemenin yapaylığı ve tuğlaya verdiği akışkan form ile izleyicide bir illüzyon yaratıyor.
Kent, mimarlık ve mekânla bağlantı kuran işler
Dana Awartani’nin yerleştirme ve videosu, serginin dikkat çekici işleri arasında yer alıyor. Çekimleri Cidde’nin eski bir mahallesinde, bir zamanlar büyükbabası ile ninesinin yaşadığı evde gerçekleştirilen video için sanatçı, evin zeminini İslam sanatındaki geometrik karoları anımsatan formlarda kumla kaplıyor. Bu zahmetli işlem tamamlandığında ise kültürel mirasın yıkımına sembolik bir referansla, yerleri süpürüyor.
Ev, kültürel aidiyet, İslami geometri arasındaki bağlantılar, Hamra Abbas’ın eserlerinde de belirgin bir şekilde karşımıza çıkıyor. Sanatçının iki zıt renkli mermerle ürettiği geometrik desenler, ev zeminlerindeki karolar kadar minyatürlerin kenar süslerini de anımsatıyor. Uzun süre evden uzak kaldıktan sonra Lahor’daki fresk ve taş kakmalardaki bahçe görünümlerini yeniden keşfeden sanatçı, kum ve mermer gibi yapı malzemeleri ile aidiyet duygusunu ve kaybetmek istemediği anıları sağlamlaştırılma arzusunu dışavuruyor.
Benzer bir şekilde Hayv Kahraman da “How Iraqi Are You?” (Ne Kadar Iraklısın?) serisindeki “Nabog” (2014) isimli eserinde, geride bıraktığı evini, unuttuğu ana dilini, gizlemeye çalıştığı aksanını ve reddettiği ‘ötekiliğini’ hatırlatıyor. 13. yüzyılda üretilmiş “Maqamat al Hariri”nin çoklukla erkekleri anlatan hikâyelerini kadın hikayeleriyle değiştiren sanatçı, kadınlar için geçmişteki direniş alanlarını bugünden kurmaya ve geleceğe bırakmaya çalışıyor.
Serginin mekânlara bakan bir diğer sanatçısı Shahpour Pouyan’ın çalışmaları iktidar, zorbalık, hakimiyet gibi temel kavramlara odaklanıyor. İlhamını İran minyatürlerinden alan sanatçı, Sümer, Babil, İran ve Hint kültürlerine referanslar veriyor. Sergide gösterilen iki İran minyatüründe tüm figürleri minyatür yüzeyinden kaldırıp konuları gizleyen sanatçı, anlatıdan bağımsızlaşan mekânlara bakabilme imkânı tanıyor. Pouyan, bu sergi için ürettiği eserinde ise ilk kez bir Osmanlı minyatürünü, Topkapı Sarayı Koleksiyonu’ndaki Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını anlatan “Süleymanname”nin Elkas Mirza’nın Kabul Töreni sahnesini tüm figürlerden arındırarak yorumluyor.
Hem güncel hem geleneksel sanata ilgi duyan izleyicilere, içinde birçok sürpriz barından işlerden bir seçki sunan “Minyatür 2.0: Güncel Sanatta Minyatür” sergisi, 17 Ocak 2021 tarihine kadar Pera Müzesi’nde izlenebilir.
Pera Müzesi Salı gününden Cumartesi’ye kadar 11.00 – 18.00 saatleri arasında, Pazar günleri ise 12.00 – 18.00 saatleri arasında gezilebilir. Müze ayrıca Cuma günleri 16.00 – 18.00 arası tüm ziyaretçilere, Çarşamba günleriyse “Genç Çarşamba” kapsamında tüm öğrencilere ücretsiz!
İlk yorum yapan siz olun